Yaşam ciddi, sanat neşelidir. -Schiller |
|
||||||||||
|
“Büyük aşklardan geri kalanlar” diye bir şey olmaz! Çünkü büyük aşklar o kadar büyüktürler ki, geride kalmazlar. Daima sizinle gelirler, daima içinizde bir yerlerde yaşamaya devam ederler. Öyle geride falan kalmazlar. Kalıyorlarsa zaten siz yanılmışsınızdır, o büyük aşk falan değildir. Çünkü büyük aşklar, insanın bünyesinde kocaman değişikliklere yol açarlar ve bu değişimler yaşamlarınız boyunca sizinle gelirler...Bazen iyidirler, bazen de kötü ama hep varolurlar. Çünkü; öyle bitti denilince bitmez büyük aşklar...Bir şarkıda, bir bakışta, bir dokunuşta aklınıza gelirler. Milad gibi olurlar hayatınızda. Ondan sonra atacağınız her adımda sizinle gelip, yaşamdaki seçimlerinizi yönlendirirler: Baktığınız insanları, hoşlandıklarınızı, yemek yiyişinizdeki değişiklikleri, giyim tarzınızı hatta konuşmalarınızı. Bir süre sonra eğer kötü bir acı yaşadıysanız ona benzeyenleri acıtır, sonra ona benzemeyen birilerini aramaya başlarsınız. Ama nedense hep onun gibilere takılırsınız yeniden. Güzel bir şeyler yaşandı ve elde olmayan nedenlerle bittiyse birebir aynısını ararsınız ve ben söyleyeyim; babayı alırsınız :) . Çünkü büyük aşklar bir tanedir ve aynısını bulmak imkansızdır. Sonrasındaki daha dolu dolu, daha tutkulu hatta daha özel bile olabilir ama onun gibi değildir asla. ( Hatta kişilikler ve ortamlar birebir tutsa bile...) Bir dönem kalkan olur yüreğiniz hayata...Ellenmez, dokunulmaz yüreğinize...En karizmatik döneminizdir laf aramızda. Sonra acımaya başlar, yüzleşmeler, sorgulamalar...Sonra yumuşar giderek... Bir çift göze takılırsınız sabahın bir köründe...Daha kargalar kahve içmeden, içinizde bahar çiçekleri açar. Salakça sırıtmaya ve elinizi ayağınızı kontrol edememeye başlarsınız. Karizma kalmaz, veya fazla kasılıp eğreti durursunuz. Gülümsemeye çalışırsınız ama sadece dudağınızın kenarında salak bir kıvrım oluşur. Sorulan sorulara vurguları şaşırarak cevap verirsiniz. Dalar gidersiniz...Teniniz ürperir. Elleriniz terler ( Bu da hormonal / lenf bezleri ile ilgili bir sorundur, doktora gözükün), kim olduğunu öğrenmek için delirirsiniz. Hatta ona dokunmak için, kimliğini bile bilmeden. Patronun, hayatın, çevrenizdekilerin seslenişleri, söylenmeleri umurunuzda bile olmaz. Hatta işleri savsaklamaya başlarsınız. Hayal kurmaktan daha önemli ne olabilir ki böyle anlarda?! Bundan sonra ki aşama hedefe kitlenmektir: 1. Kim olduğunu öğrenmek, 2. Tavlamak, etkilemek, 3. Dokunmak, 4. Devamlılığını sağlamak ( Her zaman olmaz bu son madde) İlk üç maddeyi başardıysanız, tebrik ederim artık bir ilişkiniz var. Durumlar, olaylar, ortamlar, bariyerler önemli değil, bir ilişkiniz var. Şimdi başa dönelim; mide krampları, özlem, acı, tutku, vücut ısısındaki yükselme, her gece sevişme arzusu...Yanınızda olmadığı anlardaki hırçınlık, aramadığındaki hüzün, konsantrasyon eksikliği. Eh, kısır döngüdür aşk, başlasa da bitse de...Sonucunda uzun süre birlikte bile olsanız, bir yenisine rastlayana kadar hayat böyle geçer. İniş ve çıkışlarla... Sonra rutine biner hayat ve unutursunuz tam nerenizin acıdığını. Peki ne olacak; böyle mi geçecek hayat? Aşksız da olmuyor, aşkla da... Ben size ne diyorum; tek eşlilik bizim doğamıza aykırı...Ölüm gibi aşksız bir hayat, ölüm gibi onunla yaşamak...Arada bir doz almak lazım, fazla sorgulamamak, fazla içe sokmamak lazım. Yakınlarda tutmalı ama girdaba da kapılmamalı. Yoksa her gece uykusuz geçer, sabah berbat gelirsiniz işe. Gözünüz telefonda beklersiniz, işler yetişmez bir de iş aramaya başlarsınız, sonra arkadaşlarınız sizden sıkılırlar sürekli anlattığınız için aynı şeyleri. Nezaketen dinlerler ve mümkün olduğu ilk anda konuyu değiştirirler. Hoş, siz devlet meselerinden bile bahsedilse mutlaka lafı aynı yere getirirsiniz ya neyse. Gözlerinin etkileyiciliğinden, teninin kokusuna kadar, kör ölür badem gözlü olur mantığı içerisinde anlatırsınız. Anlattıkça aslında içinizde büyütürsünüz sevdayı, kimsenin birşey demesine gerek yoktur. Bir süre sonra bir heykel çıkar ortaya, gerçeğiyle ilgisiz. Aşkın en tehlikeli halindesinizdir artık. “Tabulaştırma”. Bundan sonra size köpek olsa yaranamaz arkadaş, çünkü bambaşka birini sevmeye başladınız aslında siz. Karşınızdakini değil... Bitcek bitcek, merak etmeyin; geçicek. Bir yenisine kadar...Ölene kadar döneceksiniz etrafında bu sürecin. Öyle bir tanesine kapılıp evleneceğim, yok çocuk yapacağım, yok güzellerim, yok...en büyük aşkınızla da evlenseniz, 1-2 yıla kadar başka bir göze kapılırsınız hiç merak etmeyin, insanız biz çünkü. Elimizde değil ki...Dayanamayız adrenaline, kokusunu alırız heyecanın ve tutkunun. Tenimiz aç, ruhumuz aç...Hep böyle geçecek ömür...İster maddeleri uygulayın, ister harekete geçin, ister geçmeyin. Kafanızda bir yerlerde dönecek bu düşünceler. Benimkisi kocaman acı bu aralar, kocaman hüzün hatta. Yeşil yeşil, pürüzsüz hüzünler...Tenimde, geceliğimde, kokusuyla, çalmayan telefonumda, dalan / arayan gözlerimde, huysuzluğumda, başladığım konuyu saçma sapan yerlere götürmemde... Eh, yazı bitirdik, kısmetse güze yenisi çıkar... Sonra başa döneriz: “Aşk dünyanın en güzel duygusu” Bir kaç ay sonra: “Aşk mı, Allah korusun!” Bıçak da yara da biziz ne diyeyim ki :) . İyi seyirler...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ESRA BAYKAL, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |