• İzEdebiyat > Deneme > Unutulamayan Dönemler |
181
|
|
|
|
O üç ana için takvimler 6 Mayıs 1972’nin üzerinde dondu…
O sabahta Ankara’ ya güneş doğdu…
Ama o sabah 3 ananın yüreğindeki güneş bir daha doğmamak üzere battı…
Deniz Hüseyin Yusuf yoktu artık… |
|
182
|
|
|
|
Nasıl kıskanmayalım o hurma kütüğünü Ey Rasul! Nasıl kıskanmayalım sırtını okşadığın kediyi, süt kardeşin Şeyma’yı, sana hizmet eden Enes’i, dostun Ebu Bekir’i, can yoldaşın Hatice’yi ve diğerlerini…
“ Ashabım gökteki yıldızlar gibidir. Hangisine uyarsanız hidayete kavuşursunuz.”
Diye buyurdu Allah Rasulü. Sizler öyle güzel yarenlerdiniz ki; Allah da Rasulüde çok sevdi sizleri, sizleri sevmek bize de miras kaldı, her birimiz birinizle özdeşleştirdi kendini. Kimimiz Ayşe olmak istedik, kimimiz Fatıma, kimide Selman ve Bilal ve gururla taşıdık adlarınızı.
|
|
183
|
|
|
|
Ölümcül bir bitkinin bedenimizde sarmallanan dalları ve yaprakları arasında yolunu bulamamış iki çocuktuk. Pamuk şekerimiz elimizden alınmıştı. Sen bilyelerini bıraktığın yerde unutmuştun… Ben kırılan oyuncaklarıma ağlıyor hayatımın ilk cenaze törenini yapıyordum. |
|
184
|
|
|
|
Bir şey hissedememenin acısı yaşıyorum, çünkü biliyorum ki, sonradan ezici ağırlığını bırakacak omuzlarıma. |
|
185
|
|
|
|
Yalnız sanılırdı köklenip, büyüdüğü toprağında. Heybetinde ne çok öykü biriktirdi… Hep dinledi… Dinlemekten bıkmadı.
Bu yüzden hiç yalnız olmadı bu çınar. Dallarında yuvalanmış ve çeşidini sayamadığım kuşların cıvıltılarını barındırır içinde bir de kesik yeşil hışırtısını. |
|
186
|
|
|
|
Oturduğumuz ev. Demir Apartmanı'nın altıncı ve en üst katıydı. Pencereden sepet sallıyor, "Bakkal Dimitri!" diye bağırıyor, sonra da apartmanın tam karşısındaki binanın altındaki bakkalından Dimitri çıkınca da herkese duyura duyura siparişimizi veriyordu |
|
187
|
|
|
|
serdar, mustafa, ali ve ahmet’ di adları. belki de birbirlerini hiç tanımıyorlardı. 1980 - 83 sürecinde adana 1 numaralı sıkıyönetim mahkemesinin kararıyla idam edilen bu dört genç insandan üçü sol, biri sağ görüşlü mahkumun infaz öyküsü, tarihin bilinmeyen kuytu köşelerinden çıkarılıp gün yüzüne çıkarıldı... |
|
188
|
|
189
|
|
|
|
Dağları aşacak amacım yok!Bir sevdam vardı,o da unuttu gitti beni.Dağ da yok bu yüzden!..Yol derseniz ecel terim... |
|
190
|
|
|
|
Okuduğum roman hep SEDALİNKA oldu ..
Hala BOSNA’ dan gelmedi haber!
|
|
191
|
|
|
|
Sen gitmiştin…
Zaman, tırnaklarınla kazdığın tünellerinde ilerliyordu kaçmak adına bu oyundan. Karanlıktı yüzün… Ne gölgen vardı ne de gökyüzün… Bedenin soluksuz bir tünele uzamalardaydı. Tünel sana yetişemiyordu. Hüzünden prangalar bileklerini acıtıyordu.
Son sigaranı nefeslemenin keyfini çakmağının deposuna doldurmuştun bitimi belirsiz bir oyun öncesi. Ki karanlığa düştüğünde bilecektin çakmaktaşının çoktan bittiğini… Oyun sonunda. |
|
192
|
|
|
|
Kekeme kalemim yetmiyor içimdeki çocuğun cebindeki misketlerinin bir dut ağacı gibi yağmalanmasını anlatmaya. Buraya geleli ne kadar oldu bilmiyorum; artık gökyüzüne ne zaman baksam yaz yağmurları düşüyor gözlerime |
|
193
|
|
|
|
Ben ipeksi bir karanlıkta tenine ulaşabilmek ve yakalayabilmek aşkıyla birçok duvara çarpacaktım yüzümü… Duvarlar, yüzümden sevince kesmiş sıvalarını sana dökmek istedikçe, sen iş yerini terk etmiş bir arsızlığı alıkoyup buzdan bir mala ile yok edecektin. Ben otoyol kayganlığında akıp gidecektim gölgenden. ‘Dur’ levhaları umursamayacaktı hiç birimizi. |
|
194
|
|
|
|
Kolay değil, yorulmuştu!
İhtiyaç sahibi, olmamıza rağmen, emekli olacağım diyordu! |
|
195
|
|
|
|
Çok köyü durumdayım. Bedenimi ruhumdan ayırmak istiyorum. hep karalık köşelerde yalnız başıma ağlıyorum. |
|
196
|
|
|
|
Yalnızlığın O alaycı hüznüyle yaşarken ben, ( kaç zaman bilinmez ) olur olmadık çıka gelişlerini bekledim. Üzerinde siyah bir esbap ve küçücük ayaklarınla nasılda çabuk çıktın hayret içimde sonu bulunmayan O yokuşu. |
|
197
|
|
|
|
Yapılabilecek herşeyi yaptığına inanıyorsan eğer güçlü ol, karşılığını bulamadığın ve paylaşmaktan sakınmadığın sevgi bir gün seni bulacak. Şimdi yapman gereken, acını çekip noktayı koymak. |
|
198
|
|
|
|
.. Sanırım önlüğümün yamalarını görünce, yakamın olmadığına karar vermişti. Başka bir açıklaması yoktu bunun!.. |
|
199
|
|
|
|
Bu konuda yazmak nereden aklıma geldi ise?Yazdım,umarım,iyi etmişimdir. |
|
200
|
|
|
|
Yok olmak aslında karanlığın içerisinde, ışık varken bile. Yok hissetmek kendini aslında var olduğunu bile bile. Ne kadar da zor aslında yalnızlık, paylaşılabilinicek biri bulunamadığında artık, yani bir bakıma da yok olmak göz kamaştırıcı varlığın içer |
|