|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Azmi, Bir Kadın, Bir Çocuk, Bir Bebek
İsa Kantarcı
Öykü > Aşk ve Romantizm
AZM, BİR KADIN, BİR ÇOCUK, BİR BEBEK
41 yaşındaki Azmi, hayvan tüccarıydı mutlu hayatında, sığır üretip satardı, bu işlerin içinde büyümüştü, babasının işi buydu, kurbanlık için da et ve et ürünleri üreten şirketler için. Köyde bir çiftliği vardı, tarlaları vardı. Ondan sığır
satın almak için gelen bir baba ve iki oğlu vardı, kamyonla, dört sığır satın almışlardı, asmanın altında çay kahve içmişlerdi,
Azmi müşterisi şişman adamı ve iki gen
[DEVAMI]
|
|
|
• İzEdebiyat > Deneme > Unutulamayan Dönemler |
121
|
|
|
|
Okumak bir ruhu teslim almaktır meleğim.
İyi bak emi.
Herşeyi ile sana adanmıştır…
|
|
122
|
|
|
|
İnsanlar vardır doğumları ile, insanlar vardır ölümleri ile, insanlar vardır yaşam ve yaşama kattıkları ile gündeme gelirler ve gündemde kalırlar.
Doğumları ve ölümleri ile gündeme gelenler çabuk unutulurlar.
Ancak yaşam ve yaşama kattıkları ile gündeme gelenler hep gündemde kalanlardır.
|
|
123
|
|
|
|
Gündem dışı kaldıkları söylense de Karacaoğlan, Köroğlu, Pir Sultan, Dadaloğlu, Yunus benim için her daim sözleri üstün tutulacak Türkçe ustalarıdır. |
|
124
|
|
|
|
Riski göze alan gerçeği ilke edinmiş, inandığını tüm samimiyetiyle ifade eden ve bunu kendine ödev sayan, günün sahte ilişkilerini soran, sorgulayan, karşı çıkan, tehlikeleri gerekirse tüm inanç ve kuvvetiyle göğüsleyen, yüz ifadesinde ve gözlerinde, yüreği ve zihninin tüm ışıklarıyla bağlı bulunduğu ulusa, Cumhuriyete güven veren bir güneşti “köy enstitüsü öğretmenleri”… |
|
125
|
|
|
|
bazen bize kalan yalnızca çaldıklarımızdır. |
|
126
|
|
|
|
Gitmek bir söz olmaktır, kalmaksa durup biriktirmek. Kalanlardan, gidenlere... |
|
127
|
|
|
|
Hayal gibi bir eski hayat şimdi hatırladığım,şehri
İstanbul,mevsiminde dört ayrı hava ve artık büyüdüğü için okula tek
başına gidebilen bir kız çocuğu... |
|
128
|
|
|
|
“Buzun çıtırtılarını duyuyor musunuz? Sanki acının sesi bu..!!” |
|
129
|
|
|
|
Çocukluğuma ait anılarım, hiç hafızamdan silinmiyor.O anılarda sevdiklerim var, ümitlerim var, heyecanlarım var.........Çok sevdiğim Çöteren Ninem var. |
|
130
|
|
|
|
Çaresizlik yağlı urgan gibi başında nöbet tutacak olsa da, elini attığın her yerde, baktığın her bakışta ‘’biz’’ olsak da alışırsın.
Sonra gün gelir başka bir aşkın içinde aynı cümleleri ya da benzerlerini bir başkasına söylerken buluverirsin kendini.Belki de kızarsın, küsersin öteki sene; ama geçer.
|
|
131
|
|
|
|
Zor… Gerçekten zor. Oysa ki ne hayaller beslemiştim yüreğimin aşevinde. Sensiz gecelerin sabahına koşup, senli günlerin “günaydın” ı oluyordum eskilerde. |
|
132
|
|
|
|
Şimdi haberlerde deniliyor ki; Mavi Marmara Gemisini bir tersanede özel bakıma alacaklar. Bakıma alamaya alacaklar ancak bu hususta bir önerim var:
Bakımı yapılırken Mavi Marmara’nın şehitlerin kan izlerini silmesinler. Kahpe İsrail kurşunlarının izlerini olduğu gibi bıraksınlar. Açık müze olsun demeyeceğim çünkü maliyeti yüksek bir gemi bu lakin şimdiki hali gibi (tören alanının girişinde olduğu gibi) asılan Şehitlerin resimleri yerinde kalsın ve olduğu gibi muhafaza edilsin…
Yani demek istiyorum ki; …Mavi Marmara’ya zincir vurmak yakışmaz, yürüsün. Yürüsün de sırtındaki “Gazze Şehitleri”nin anıtıyla kalıversin. Mavi Marmara gittiği her yerde, geçtiği tüm ülkelerde “Gazze Şehitleri Anıtı” ile birlikte yüzsün ve giydiği gazilik gömleğini çıkartmasın, o gömlekle yaşasın ve o gömlekle tarih kalsın… |
|
133
|
|
|
|
Rebetiko, çıkış noktası Batı Anadolu ve İstanbul olan bir müzik türüdür, Anadolu Rumlarının müziğidir.
Çok değişik evreleri olan bu müzik türü aslında acının, hüznün, vatan hasretinin ve dışlanmışlığın müziğidir.
|
|
134
|
|
|
|
Her şey Mevlana’nın istisnasız herkesi dergaha davet etmesiyle başladı. |
|
135
|
|
|
|
Sen benim güneşimsin diyen dilinin nasıl bu kadar kolayca dönüverdiğini anlamağa çalışıyorum şimdi. Aylarca konuşacak mı diye yüreğim ağzımda bekledikten sonra şimdi söylediklerin,yüreğimi ağzımın kıyısına getirip duruyor. |
|
136
|
|
|
|
Göz yaşlarım; şizofrenik nağmeleriydi ruhumun ayrılığa. Çiçeğin suya duyduğu hasret kadar dayanılmaz olsaydı yalnızlık; sen de nefes kadar vazgeçilmez olurdun bende. |
|
137
|
|
|
|
Geceler vardır karanlık, geceler vardır, uykusuz, geceler vardır yarınsız... benim gecelerimse sabahsız... |
|
138
|
|
|
|
Yine meçhul bir zamandayım... |
|
139
|
|
|
|
Bayaramlarada cocukların gözlerinde ışık, ayaklarında ayakkabılarımı arıyorum |
|
140
|
|
|
|
Darbeciler Malatya’yı neden pilot kent seçtiler?
Sorunun cevabını yine TBMM Darbeleri Araştırma Komisyon Başkanı Nimet Baş’ın ifadesiyle aktaralım:
“…Malatya, politik bilinci çok yüksek bir şehir ve o yüzden seçilmiş. Aynı zamanda Türkiye’nin bütün farklılıklarını bünyesinde barındırıyor. Bunun yanında dinamik hareketi ve siyasal bilincine uygun hareketlilik gösterebilen bir şehir. Muhafazakâr ve manevi değerleri yüksek bir şehir… Türkiye’nin özeti bir şehir… İşte bize göre ebru gibi işlenmiş.”
Başta da ifade etmeye çalıştığım gibi, şehrimiz ancak bu kadar güzel ifade edilebilir.
Sayın Baş hakikaten “Bir İdamlık Kent”i güzel ifa buyurmuş. Öyle ki yazımın final cümlesini de yine Sayın Baş’ın ifadesiyle kapatmak istiyorum:
“İşte bu Türkiye’ diyebilecekken, bu şehrin bütün bu farklılıkları kanlı bir savaşın parçası haline getirilmeye çalışılmıştır. İşte bu şehre, suikasta teşebbüs eden darbeci anlayış, Türkiye’ye suikast düzenlemiştir”
Onun için diyorum ki; ‘Malatya Türkiye’dir, Türkiye Malatya…’
|
|
|
|