• İzEdebiyat > Deneme > Doğa ve Dünya |
81
|
|
|
|
Gitmeyi hayatın merkezine yerleştirenler
Aslında yok edenlerdir göz yaşlarını
Varlığına inanmadıkları insanların |
|
82
|
|
|
|
Bir küçük nilüfer gibiyiz...Gölden bağımsız gibi görünsek de tamamen ayrılmaz köklere göle bağlıyız.
|
|
83
|
|
|
|
Hayatınız boyunca hiç içinde yaşadığınız bu dünyayı değiştirmek isteyen bir insan olmayı istediniz mi? Büyük liderler, büyük insanlar gibi siz de bu dünya’yı kendinizce değiştirmeyi hiç düşünüp, hayal ettiniz mi?Olaya gerçekçi ve objektif bir açıdan yaklaştığımızda, bu dünya’yı aslınla kim değiştirmek istemez ki.
|
|
84
|
|
|
|
Kalbim yuvasından yere düşmüş bir kuş yavrusu. Gözlerim yuvalarından fırlayacak gibi. Gözlerim uçamamakta. Bakışlarım ağacın altında, soğuktan nemlenmekte. Ağladığımı sanmayın sakın, gözyaşları beni hiç ilgilendirmemekte. Bir ağaç, duygusal bağ kurmadığı meyvelerini kuşlara kaptırmakta. Ne nefret ne sevgi var içinde. Ben ağaç altında çırpınmaktayım. Ağaçta bir kıpırtı yok. Gölgesi karanlığı resmetmekte. |
|
85
|
|
|
|
Toprağın saçlarını okşayarak yazıyorum bu satırları...
"Sanki içimde bir kilim var. Kelimeler su gibi geziniyor kilimin üstünde. Anlattıkça kilim yıkanıyor, renkleri açılıyor." Kilimin renklerinin açılması yazarken daldığım bir rüya olsun istiyorum ve bu rüyadan uyandığımda bunu yeryüzünün sınırlarının, toprağın susuzluktan çatlamış nasırlı elleri gibi çatlamasına, kırılmasına yormak istiyorum. Umudumu matruşka bebekleri gibi çoğaltıp, uyanıkken gördüğüm rüyalarla emzirip, yazarken çektiğim sancılardan yanardağ olan umudumun sönmemesi için yeni sebepler doğuruyorum. Ve bu sancılar sadece bende sınırlı kalsa da, doğumlar okuyanların benliklerine de aşılansın, içlerindeki yorgun deli tayların yelelerini kınalasın diye dua ediyorum parmaklarımla. "Laf insanın içinden seke seke geçiyor. Sekerken hangi taşa konup, hangi yamaçta eğleneceğini sen bile bilemiyorsun." |
|
86
|
|
|
|
Bu dere ile ben aynı lisanı konuşuyoruz.buradaki çiçeklerle, bu gökyüzü ile, üzerime dolacak olan bu toprakla ben aynı lisanı konuşuyoruz. |
|
87
|
|
|
|
Doğan, ölür; konan, göçer. |
|
88
|
|
|
|
Fakat aralarında yukarıda kısmen belirttiğim kuş bilimcilerinin hayata bakış tarzları her nedense benim için ayrı bir değere sahip oldu. Ornitoloji deniyormuş kuş bilimine. En iyi görüntüyü alabilmek için doğayı çok yakından tanımaları gerekiyor. Fotoğrafçılık, kameramanlık arazi şartlarında yön bulma, harita okuma, iklimsel ve coğrafi özellikler ve elbette yabanıl hayatın şu sevimli yaratıklarının biyoloji ve beslenme rejimleri ve göç yollarını bilmek olmazsa olmaz şartlardan biri |
|
89
|
|
|
|
Yazımız masum bir genin itiraflarının devamıdır. Sıkıcı olmaması için ayrı ayrı bölüşülmüştür. |
|
90
|
|
|
|
Katmer katmer yapraklı sütleğenler, gül taklidi yapsalar da hep yeşil kalacaklar. Yazık. Oysa nasıl hevesle öykünüyorlar güle.
Sarıyla cilalanmış yapraklarıyla saçkıranlar...
Topluiğne başlı beyaz çiçekleri, ince uzun boyunlarıyla salınan çobançantaları, maviş mügeler, sapsarı lahana çiçekleri, mor mor çiçeklerinden bal akıtan ballıbabalar, morun lacivertle karıştığı araptaşakları, unutmabeniler...
|
|
91
|
|
|
|
Şimdi evimiz taş toprak yığını. İçindeki hatıralar ise yapılan yolun altında kaldı. |
|
92
|
|
|
|
Bunu lise sonda yazmıştım. En kapsamlı denemem diyebilirim. |
|
93
|
|
|
|
Pencereme vuran güvercinler döküldüler. Ben onlara bir şey yapmadım. Her şey kendiliğinden oldu. Sadece ben evim sıcacık olsun istemiştim. Karda kışta evim soğuk almasın diye cam taktırmıştım. Nereden bilecektim güvercinlerin pencereme çarpacağını. Nereden bilecektim benim rahatlığımın bir başkasının huzurunu bozacağını. Evim benim yuvamdı sadece. Sığındığım bir dört duvardı. Oysa masmavi gökyüzü ve yemyeşil dallar onlarındı. |
|
94
|
|
|
|
Yeşili, kızılı, sarısıyla tabiata renk ve soluk veren yapraklara ömrümün her döneminde hayran olmuşumdur. Şekilleri ve çizgileri profesyonel bir ressam elinden çıkmış kadar estetik gelir bana. Her ne kadar çiçek ve meyvenin yanında ikinci planda kalmış gibi görünse de onlar da Allah'ın mucizevi eserlerinden biridir. Ağaçların vazgeçilmez süsleridir. |
|
95
|
|
|
|
Oruçtan yeni çıkmış gibi denizden kana kana su içen, kızıl rengi üzerine yorgan yapmış kumların üzerinde yalnızım ve yine kendimle konuşuyorum. Güneş’in, suyu kendine çektiği andaki bu muhteşem manzarada bir an sahildeki kumları kendime benzetiyorum, |
|
96
|
|
|
|
Ne geçmişim var ne geleceğim. Tüm saatlar durmuş. Akrep ve yelkovan kudurmuş. Tam sevme zamanı ya da duyguları coşturma zamanı derken ve at gibi koşmak isterken, bacağım kırılır. Hayat beni işte o zaman vurur. Dallarda kirazlar salınıp durur. Bense ağzım açık bakarım öylece. Hayattan tat alamam böylece. Neden hayat bana hep aynı oyunu oynayıp durur. Bundan içimdeki çocuk sıkılır.
|
|
97
|
|
|
|
Nisan bir başka sevindirir beni.
Her şeyden hoşnudumdur nisan günlerinde.
Güneş damarlarımdaki kanla beraber umutlarımı da ısıtır.
|
|
98
|
|
|
|
Ceviz yurdumuzun her bölgesinde yetişen hepimiz tarafından bilinen bir bitkidir. Tarla kenarlarında, bahçelerde kendi hallerinde sessiz sedasız yetişip boy atarlar... |
|
99
|
|
|
|
Bana göre içinde yaşadığımız şu kâinat oldukça fantastik bir âlem. Bütün bu evrenin ve bilemediğimiz tüm kâinatların yazarı olan sanatkârın karşısında hayran olmadan duramıyoruz. |
|
100
|
|
|
|
Bu kanlı vahşet ne için yapılmaktaymış biliyor musunuz?
“Danimarka erkeklerinin artık erişkin bir erkek olduklarını kanıtlamak içinmiş…” |
|