• İzEdebiyat > Öykü > Sevgi ve Arkadaşlık |
81
|
|
|
|
Hiç ,Siyah Lale gördünüz mü? Olmayan çiçeğin adı mıdır? Siyah Lale ... |
|
82
|
|
|
|
bu hikayem bir kedi ve bir köpeğin arkadaşlıklarının nasıl başladığını anlatıyor.Gerçek dostun kara gğnde belli olcağını çok iyi açıklıyor.Bu hikaye tamamen hayal ürünüdür. |
|
83
|
|
|
|
Bahsettiğim üzere hayat hikayemizin ilk satırları... |
|
84
|
|
85
|
|
|
|
Türkiye çapında tanınmış değerli bir müzisyenimizin balerin eşinin gerçeğe yakın öyküsüdür. |
|
86
|
|
|
|
Ayakları onu otomatik olarak sahilin sonundaki duvarın ardına, ağacın altındaki kimsesiz küçük düzlüğe getirmişti. Eskiden beraber geldikleri, yan yana oturup manzarayı izledikleri küçük düzlüğe... Sakinliği buldukları yere... Artık bulamayacakları yere. |
|
87
|
|
|
|
Yol kenarında park etmiş araçların arasından, tekrar alt caddeye inerler..Bir taksiyi durdurup, binerler ve kentin en kalabalık semtine doğru hareket ederler../.. |
|
88
|
|
|
|
Bu bir hikaye denemesi.Yazar başından geçmiş bir olayı anlatıyor.Bir çeşit anı da diyebiliriz bu yazıya.Bir kediyle, bir insanın duygusal diyalogları.Evet yanlış duymadınız diyalogları..Sanıldığının aksine kediler de konuşur biliyor musunuz? |
|
89
|
|
|
|
Safiye'nin dişi bir eşek olduğunu söylemezsem nereden bileceksiniz? Ama bu bir köy öyküsü değil. Bir kent öyküsü de değil. Bu değişimin öyküsü. Neyin değişimi derseniz, açıp okumanız gerekecek. |
|
90
|
|
|
|
Genelde rüya görmemesine rağmen, o gece.. /’Merhaba..’ diyen bir sesle gözlerini açmıştı.. /Ses öylesine uzaktan geliyordu ki, duymakta zorluk çekiyordu../Gözlerini tekrar kapadığında.. |
|
91
|
|
|
|
Onu ilk kez rıhtımda yürüyüşe çıktığımda görmüştüm. Görünüşte kalabalıktan bunalmış ve kafasını dinlemek için kendini rıhtıma atmış bir insanın görüntüsü vardı. Üzerinde haki renkte bir takım elbisesi ,başında da modası geçmiş türden bir fötr şapkası ile tam bir İstanbul Beyefendisi görünümündeydi. Oturduğu bank sanki ona tahsis edilmiş gibi ilk gördüğüm gün ve sonraki günlerde hep aynı yerde ve aynı vaziyette otururdu. Gözleri ufuk çizgisinin ötesinde bir yere takılmış gibi uzun uzadıya bakardı. Günlük rutin yürüyüşlerim esnasında ona baktıkça, artan bir merak duygusunun varlığını fark ettim. Onun o vaziyeti, yüzüne yerleşmiş hüzün beni daha çok meraka itiyordu. Kimdi? Neden hep o bankta ve kımıltısız oturuyordu. Yüreğimi sızlatan duruşu, onu bana gün geçtikçe yaklaştırıyordu.
|
|
92
|
|
|
|
O, insanları ayırım yapmadan severdi. Hele de onlar böylesine çaresiz ve yalnızsalar... Gönül tamburasının telleri öyle delicesine çalardı ki, saçının tellerinden, ayak parmaklarına kadar nağmelerini hissederdi. İşte bu nağmeler ve duygu yükünün taşıdığı sevgi seli onu yaşama bağlıyordu.--------------------
Sibiryanın o uçsuz bucaksız steplerinde dünyaya geldiklerinde, nerede yaşamak istersiniz diye elbette sorulmamıştı. Batı yada okyanus ötesi medeniyetlerde yaşamak yerine, kıraç bozkırlarda yaşamı kucaklamak onların yeğlemesi değildi ki...
O gün Alışan obasına güneş bir başka güzellikle ve muştuluk istercesine de okadar acelecilikle, ikizlerle beraber doğmuştu. Çünkü o gün Tyos Toyu yani bahar bayramıydı. Ondört çadırlı oba onları kutsamış, iki bayramı birden yaşamıştı. |
|
93
|
|
|
|
kansere vermiş yarısını yüreğinin...o yerde kalmış bir yana yatık bir şilep gibi...dostumdu benim...hafızama notlar düşen ender insanlardan biriydi... ama insandı... |
|
94
|
|
|
|
Ama balıkları tutarken, ağızlarından demir çengeli çıkarırken, babamın ameliyatlarda gösterdiği özeni gösteriyor, acıtmamaya dikkat ediyordum. Ve onları, asla çıkamayacakları , üstü kesilmiş su dolu, plastik bidonun içine atarken hiçbir şey düşünmüyordum, onların biten hayatları dışında. İçeri tıkıldıklarında, bir süre kurtulduklarını düşünürler, azalan oksijen ve değişmeyen görüntü onlara her beş saniyede bir yakalandıklarını hatırlatır. |
|
95
|
|
|
|
İnsanlar insan olduğunu unutmuş sanki.. Duyguları yok.. Sevmeyi bilmiyor, sevgiyi yaşarken sevinemiyor. Ayrılıyor, ayrılmanın acısını yaşayamıyor. Gülmesi gerekirken ağlıyor, üzülmesi gereken durumlarda katıla katıla gülüyor. Bireysel yaşamaklar ölmüş, sürüler halinde yaşıyor insanlar, kirli gökyüzünde uçuşan kuşlar gibi…
Yasemen, ıtır, fesleğen, küpe çiçekleri tanınmıyor.
El ele tutuşmanın güzelliği yitip gitmiş kim bilir kaç zamandır...
Sanal aşklar tutsak almış insanları... Dönüşü olmayan bir yol.
Tüm güzellikler tükendi mi ne?... |
|
96
|
|
|
|
Hocamdı o benim. Ona bazen imreniyorum, kimse ölümden sonrasını bilmiyor ne de olsa.Aslında her şeyine gıpta ediyorum; insanı anlama çabasının gücüne, acıyı tatmasına, gerçek mutluluğu bilmesine, hayat ustalığına. |
|
97
|
|
|
|
"bana mutluluğun resmini çizebilir misin" diyene bu papatyaları göstermek lazım, diye düşündüm... |
|
98
|
|
|
|
AŞK YA DA VATAN
“Bir yüce sevdadır içimde, adı Türkiye’m,
Kalbime nakşolmuş asla vazgeçemem,
Kahrolup, dönmemi bekleme annem,
Kutsalıma el uzatanı yok etmeden gelemem.”
Anadolu’nun birçok yerinde bu Vatanı kendi aşklarına tercih eden kim bilir kaç Baran’lar, kaç Zeynep’ler komutanlarını beklemekteydi? Alperen KARAKARTAL
|
|
99
|
|
|
|
Güzel bir alışverişe benzetirim arkadaşlığı .. |
|
100
|
|
|
|
İnsan bazen kendi yaşamını yönlendirmekten aciz olabiliyor! Belki de bu durum, ne istediğini tam olarak bilememesinden kaynaklanıyor bazen... Her ne olursa olsun kısacık yaşamımızda kimsenin ya da hiçbir şeyin yapmak istediklerimizi engellemesine izin vermemeliyiz, bu kendimizde olsak! |
|