• İzEdebiyat > Öykü > Başkaldırı |
21
|
|
|
|
Bahtiyar bağırıyordu. “Ey Amerika ey Amerika silleyi ilk vuran biz oluruz. Gerisini sen düşün.” Bütün kameralar zum olmuştu ona. Bahtiyar’ın sözleri bir başlangıca aitti, gerilim ve dönülmez adımlara.
Silah sesi duyuldu. Suriye tarafından sıkılan birkaç el silah YPG den kaynaklıydı. Kameralar o yöne döndü. Az sonra Türk tankları birer birer sınırı aştılar. Kalabalık heyecanlıydı , bu müthiş manzara seyredenlerin bir tarihe tanıklığıydı. O ara ne konuşan oldu ne hareket eden. |
|
22
|
|
|
|
Bahtiyar bağırıyordu. “Ey Amerika ey Amerika silleyi ilk vuran biz oluruz. Gerisini sen düşün.” Bütün kameralar zum olmuştu ona. Bahtiyar’ın sözleri bir başlangıca aitti, gerilim ve dönülmez adımlara.
Silah sesi duyuldu. Suriye tarafından sıkılan birkaç el silah YPG den kaynaklıydı. Kameralar o yöne döndü. Az sonra Türk tankları birer birer sınırı aştılar. Kalabalık heyecanlıydı , bu müthiş manzara seyredenlerin bir tarihe tanıklığıydı. O ara ne konuşan oldu ne hareket eden. |
|
23
|
|
|
|
Hacivat'ı gece uyku tutmaz. Sabah erkenden kalkar, giyinip dışarı çıkar. Karagöz'ün evinin kapısını çalar. Bir daha çalar. Karagöz uykulu gözlerle pencereye çıkar. Bakar kapıyı çalan Hacivat'tır: " Hacivat, sabahın seher vakti neden kapıyı çalarsın? " diye sorar.
Hacivat: " İn aşağı Karagözüm, yarenlik edelim. Ben söyleyeyim, sen dinle. Sen söyle ben dinleyeyim. " |
|
24
|
|
|
|
Bahtiyar bağırıyordu. “Ey Amerika ey Amerika silleyi ilk vuran biz oluruz. Gerisini sen düşün.” Bütün kameralar zum olmuştu ona. Bahtiyar’ın sözleri bir başlangıca aitti, gerilim ve dönülmez adımlara.
Silah sesi duyuldu. Suriye tarafından sıkılan birkaç el silah YPG den kaynaklıydı. Kameralar o yöne döndü. Az sonra Türk tankları birer birer sınırı aştılar. Kalabalık heyecanlıydı , bu müthiş manzara seyredenlerin bir tarihe tanıklığıydı. O ara ne konuşan oldu ne hareket eden. |
|
25
|
|
|
|
Günlerdir hiçbir şey yemeyen Gabon haliyle çok acıkmıştı. Dışarı çıkar çıkmaz çatallı dilini dışarı çıkardı, yani koku alma organını. Bu organ, en küçük ısı kaynaklarını bile algılayabilir ve yerini belirleyebilirdi. Bu nedenle bütün sıcakkanlı hayvanların gizlendikleri yerleri bulabilir ve onları avlayabilirdi. Bu altıncı duyu özellikle gece avlanmaları sırasında çok yararlı oluyordu. İşte şimdi geceydi ve Gabon’un çatallı dili dışarıdaydı. Ormanda zik zaklar çizerek hırsla ilerleyen Gabon bir ısı kaynağı fark etmekte gecikmedi. Çalılar arasında, toprağın altında, girişi taşlarla ustaca kapatılmış fare yuvasına dalan Gabon korkudan taş kesilmiş büyüklü-küçüklü beş fareyi birkaç dakikada midesine indirdi. Baklavaları yutmuştu ama tam doymamıştı. Daha sonra birkaç kertenkele ve bir köstebek avlayan Gabon yediklerini sindirmek için kayalıklar arasında uygun bir yer bulup dinlenmeye çekildi. |
|
26
|
|
27
|
|
|
|
Bu hikâyede de farklı bir tat, farklı bir duygu, farklı bir düşünce bulacağınıza inanıyorum. Sayın Şirin Bal’a teşekkür ediyorum:
“İran'daki devrim yasalarına göre "fuhuş'un cezası idam'dır.” Bir erkekle
birlikte görülen kadın, erkeğin eşi ya da birinci derecede akrabası olduğunu ispat edemediği takdirde fuhuş sayılarak cezalandırılır. |
|
28
|
|
|
|
Karadeniz'in hırçın dalgaları arasında yıllara meydan okuyan bir eski Bandırma Vapuru'yum. Nice zamandır liman liman gittim, geldim. Binlerce, on binlerce yolcu taşıdım. Onların konuşmalarını istemeyerek de olsa dinledim. Dertlerini derdim bildim. Onlar hiçbir zaman bunun farkında olmadılar yani beni fark etmediler. Ders kitaplarında ve pek çok kitapta, gazetede adıma defalarca rast gelmişsinizdir. Bundan sonra da rast geleceksiniz, bunu biliyorum. Ey gelecek yeni nesiller, sizi inanamayacağınız kadar büyük ve görkemli bir sevgiyle kucaklıyorum.
|
|
29
|
|
|
|
Anne başını kaldırarak yıldızlara baktı. Yıldızlar da anneye. Anne daha bir güçlüydü kancık yalnızlığa karşı, yıldızlar daha parlak. Yüreği dudağında en dipteki yıldıza bakarak; |
|
30
|
|
|
|
Katıksız, saf bir sevgiydi onun ki.
Osmanlı'nın Madenleri yabancılaştırmasına direnen,
Zalimin karşısında, iyinin yanında olan.
Yaşamış ve ölene kadar sevgisini kanıtlamış bir efsane...
|
|
31
|
|
|
|
Ayka küçük bir çocuktu. Çok seviyordu Ayka futbol oynamayı, top peşinde koşmayı. Ayka’nın maçını seyreden bir yabancı sekiz – on çocuk arasında Ayka’yı hemen fark ederdi. O, maç süresince hiç durmaz, devamlı koşar, forvet oynamasına karşın, gol atmak kadar gol yememenin maç kazanmaktaki önemini bilir ve defanstaki arkadaşlarına sık sık yardıma gelirdi. Ayka gerçekten iyi bir golcüydü. Rakip ceza sahası içinde yakaladığı topları affetmez, gole çevirirdi. Bir maçta üç – dört gol atmak Ayka için sıradan bir olaydı. Arkadaşları arasında yaptıkları maçlarda Ayka şimdiye kadar başı önde sahadan hiç ayrılmamıştı.
|
|
32
|
|
|
|
Hicri 1075 miladi 1665 senelerinde dağda görülmüştür, eşkiyalık yapan zeybeklerdendir. Başlangıçta meşhur olmamakla beraber sonradan iyice azıtmış ve ismini duyurmuştur, Sultanhisar'ın Salavatlı Kasabasından 1-2 kişiyi öldürdüğü bilinmektedir. Takibine memur edilen Dünya Ağa Kerim Çetesinide pusuya düşürerek ortadan kaldırmıştır, bunun üzerine Dünya Ağa başka zeybekleklerle birleşmiştir. Baba Kerim zamanında çevreye öylesine büyük korkular salmıştır ki Sultanhisar Kadısı başta olmak üzere bir çok kişi Aydın'a göçmek zorunda kalmıştır, onu bunu soyarak ve haraç alarak epey zengin olmuştur. |
|
33
|
|
|
|
Görüşebildiğim insanların geneli biliyoruz fakat çaresiz kalıyoruz diyorlardı. Tabi ki bu gerekçeler de manasızdı, sabırla sineme çekildim ve çalışmaya devam ederek, sırlarıma havale ettim. |
|
34
|
|
|
|
Yerde debelenen oğlunu aldı kucağına baba. Bağrına basmak istedi onu. Saçlarını koklamaya başladı. Akan gözyaşlarını, oğlu görmesin diye içmek istiyordu
|
|
35
|
|
|
|
Güneş Otel sahibi Ali Bulut otelin bahçesine büyük bir sera yaptırmış ve bu serada tropikal bitkiler yetiştiriyordu. Afrika’dan getirilen et yiyen bir bitki vardı ki, Ali Bulut, onun dört yıldır bir santim bile büyümediğinden yakınırdı. Et yiyordu, balık yiyordu ama hiç büyümüyordu. Aslında bitkinin büyümesi gerekti ve büyüyordu. Hem öylesine büyümüştü ki, boyu yirmi metreyi geçmişti ama Ali Bulut bunu görememişti. Bitki yukarı değil, aşağı boy atıyordu. Gövde toprak altındaydı. Görünen beyindi. O beyin birkaç ay sonra inanılmaz büyüklükteki gövdeyi harekete geçirecek, bitki insan yiyen bir canavara dönüşecek ve şehrin altını üstüne getirerek etrafa kan ve ölüm saçacaktı.
|
|
36
|
|
|
|
Çakıcı Mehmet Efe'den sonra Aydın'ın en güçlü efelerinden birisidir, Osmanoğulları Devleti'nin son günlerinde görülen efelerin bir çoğu bu çetede yer almıştır. Molla Ahmet, en çok Çine-Nazilli-Bozdoğan-Karacasu bölgelerinde dolaşmıştır. Yunan İşgali'nden önce kendisi vurulmuş, kızanları ikiye ayrılmıştır. |
|
37
|
|
|
|
https://www.youtube.com/watch?v=ahn_fVEF9e8 |
|
38
|
|
|
|
Vilayetteki sinemalara yabancı film olarak önceleri sadece Hint filmleri gelirken, sonra Amerikan ve Avrupa menşeli filmler gelmeğe başlıyordu. Fakat yerli senaryolara alıştığım için, yabancı filmler bana, sanki tam olayların ortasında bitiyormuş gibi g |
|
39
|
|
|
|
Telefondaki alarmın sesiyle irkildi. El yordamıyla telefonu bulup alarmı kapattı. Yüzünü yorgandan dışarıya çıkardığında odanın soğukluğunu daha iyi hisseder oldu. Dönüp uyumak istiyordu ama servisi kaçırırsa işe yetişme şansı yoktu. |
|
40
|
|
|
|
Vitrinin üzerinde duran ,tamamı camdan mavi melek balığı kızım tarafından çizgi filmdeki, hayalleri gerçek yapan hayal balığına benzetilmişti.
-Anne bu hayal balığına benziyor !
-Evet kızım doğru zaten hayal balığı.
-Neden ?
-Bizim de hayallerimiz var çünkü.
-Neden ?
-Peki senin hiç hayallerin yok mu ?
-Ben Deniz Kızı olmak istiyorum. Bir de Tinker Bell gibi havalarda uçabilmek.
-Bak gördün mü işte bizim de hayallerimiz var senin gibi .Biz de şimdi senin tam eksikliğini kavrayamadığın barışı,mutluluğu hayal ediyoruz kızım.
Şaşkın bakışlarla bana bakan kızımın kafasını biraz karıştırdığımın farkındaydım. Önce benim hayallerim olması biraz tuhafına gitmişti.
-Neden bu kadar şaşırdın biz büyüklerin hayalleri olamaz mı?
-Anne siz büyüksünüz.Her istediğinizi yapabilirsiniz.
-Peki anne ben de büyüyünce hayallerim olacak mı ?
-Eğer benim gibi kalbinin ufacık bir köşesinde bir çocuk saklayabilirsen olabilir.
-Gerçekten mi?
-Evet öyle olmasaydı ben seninle nasıl yataklarda zıplardım, bahçede saklambaç oynayabilirdim ,seninle dans edebilirdim, içimdeki küçücük yerde sakladığım çocuk olmasa ,hayallerim olmasa ……..
Artık gözlerinde bir parıltı vardı.
|
|