• İzEdebiyat > Roman > Aşk Romanı |
41
|
|
|
|
Yaşamak bir seçenek miydi hala?
Aşkın ve kaybın dengesinde, uğruna mücadele edeceğim şeyi aşk belirledi ve eğilip fısıldadı kulağıma: Tut Elimi.. |
|
42
|
|
|
|
kader yıllar önce ayırdığı bu insanları,tamda birbirlerini kaybettikleri yerde ,yeniden bir araya getirmişti. |
|
43
|
|
|
|
Yaşamak bir seçenek miydi hala?
Aşkın ve kaybın dengesinde, uğruna mücadele edeceğim şeyi aşk belirledi ve eğilip fısıldadı kulağıma: Tut Elimi.. |
|
44
|
|
|
|
Halil Kaya Ayvalık’a döndüğünde sabah ezanı okunuyordu. Doğruca evlerine gidip, gürültü çıkartmamaya özen göstererek kendi anahtarlarıyla sokak kapısını açıp girdi. |
|
45
|
|
|
|
16 Martta piyasalarda olacak olan kitabımı ilk siz İzedebiyatcılarla paylaşmak istedim |
|
46
|
|
|
|
Bir aşkın mucizeyle örülmüş duvarlarını yıkmak aşkı yaratan tanrının sevdaya bakışını yakalamakla gerçekleşir.Sen sevmesini bilki o seni sevmesede tanrı birgün mucizeler yaratsın senin için,sen içinde sevdalar yarat ki kör sevdalar birgün seni görmek için aşklar yaratsın. |
|
47
|
|
|
|
Dışarıdan duyulan bir ses mahkumları sayıma çağırmaktaydı.
“Herkes sayımaaa!… Sayımaaa…. Hadi ulan, herkes içtimaaa…” |
|
48
|
|
|
|
Yüzünde hiçbir değişiklik olmamıştı.Bir aslan avına nasıl bakarsa öyle bakıyordu.Ne annemele babamın şaşkın yüzlerini ne de Murat’ın anlamayan bakışlarını farkettim |
|
49
|
|
|
|
Köy Enstitüleri, kapatılmış bile olsa buradan yetişen öğretmenler köy romanı yazmaya devam etmişlerdir. Bu romancılardan biride, daha önce birkaç kitabının tanıtımını yaptığımız Neşet Tınaztepe’dir. |
|
50
|
|
|
|
Roman kahramanımız Sibel, içimizden biri. Bir kenar mahallede dünyaya gelmiş, yoksul bir ailenin kızı. 1970’li yıllarda birçok genç kızın yaptığı gibi onun da kendince önemli gördüğü olayları yazdığı bir anı defteri var. |
|
51
|
|
|
|
Tolga karlar altındaki köşkün yanan ışıklarına bakarken üşümekten buz kesmiş ellerini nefesiyle ısıtmaya çalıştı. Amcası ile yaptığı görüşmenin ardından öğrendiklerini henüz Sinan’la bile paylaşmamıştı Arkasından yaklaşan ayak seslerini duyduğunda başını çevirdi. Nazlı, üzerinde kalın parkası ve beyaz yün atkısına sarılmış bir halde karşısındaydı. O çok sevdiği kumral saçlar omuzlarına dökülüyordu. |
|
52
|
|
|
|
Bulanık, ekonomik ve sosyal açıdan nispeten gelişmiş, ekonomik varlığı olan insanların oturduğu apartmanların, ticarethanelerin, bankaların, resmi dairelerin, v.s., bulunduğu bir ana cadde ve bu caddeyi çevreleyen gecekondu mahallelerinden ibaret tipik bir Anadolu kasabasıydı.
|
|
53
|
|
|
|
http://www.izedebiyat.com/yazi.asp?id=115700 devamıdır.. |
|
54
|
|
|
|
Polis minibüsü, cadde boyunca gelerek birahane önünde durdu. Direksiyonda oturan, Halil’e; “Burası mı?” diye sordu.
“Evet.”
|
|
55
|
|
|
|
Celal Kabaloğlu, oğlunun kendi arabasıyla geldiğini duyunca tepki gösterdi. “Eskişehir’den buraya kadar araba sürecek şoför müsün sen de, kendi arabanla geldin! Seninkine cahil cesareti denilir!” |
|
56
|
|
|
|
Halil, Cemal ve Hülya, cadde üzerindeki park etmiş araçların arasında buldukları bir boşluğa park ettikten sonra arabadan inerek, hemen yakınlardaki karakola kadar yürüdüler.
|
|
57
|
|
|
|
Sevgi masalı adlı romanımın tanıtım yazısı |
|
58
|
|
|
|
Gece, herkesin yataklarına çekilmeye başladığı saatlerde, Bora, pantolonunun paçalarını bir karış kadar kıvırmış, çoraplarını çıkarmış, ayakkabılarının arkasına basmış, gömleğinin kolları katlayarak kıvrılmış olarak tuvaletlere geldi. |
|
59
|
|
|
|
Bir aşk hikayesi anlatıyoruz size, ama uyaralım eğer 'mutlu son' meraklısıysanız aman okumayın, çünkü burada anlatılanlar hep gerçekler üzerine kurulu yani, arabeskimsi bir yazı okumaktasınız şuan, o yüzden bilin isterim... |
|
60
|
|
|
|
Sabah olmuş,günün peçesi kalkmış,güneş yüzünü göstermeye başlamıştı.Şehir uyanıyordu,arabalar,insanlar yolları doldurmaya başlamıştı.''Bizim güneşimiz ne zaman doğacak acaba'' diye düşündü Eda;''ne biçim bir iş bu,güneş istedikçe gece oluyor'' Sedef'in gözlerinden akan yaşları görmüştü.Çok zordu çaresizlik çok...Seslerın sözlerin kifayetsiz kaldığı anlardı bunlar.Acı sesle ya da harfle anlatılmıyordu,ancak yaşandığı zaman tanımlanabiliyor,''budur'' denilebiliyordu..Önce Sedef,sonra ben,şimdi de Yeşim.Kısacık bir süre içinde nasıl olmuştu da bütün hayatlar bu derece birbirinin içine girmişti.Kim kim için üzülecek,kim kim için ağlacak,kimin gözyaşını kim kurulayacak artık hiç ama hiç belli değildi.En anlaşılmaz olanı da,yıllardır yoları hiç ayrılmayan bu üç arkadaşın,adı ''ihanet'' soyadı ''cinayet'' olan bir isim altında,bir kez daha sımsıkı bir şekilde birbirine kenetlenmek zorunda kalmasıydı.''Allahım bari Zeynep bizim yaşadıklarımızı yaşamasın,ne onu koru kolla,çocuklarının yüzü hürmetine ocağını sobasını söndürme,düzenin bozma'' diye dua etti.Allah küsmüşmüydü ona,acaba duymuyor olabilir miydi onu?Bir saniye sonrasında düşündükleri için kızdı kendine,''Eda saçmalama ya,manyak mısın nesin,tövbe et çabuk!''
|
|