|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Azmi, Bir Kadın, Bir Çocuk, Bir Bebek
İsa Kantarcı
Öykü > Aşk ve Romantizm
AZM, BİR KADIN, BİR ÇOCUK, BİR BEBEK
41 yaşındaki Azmi, hayvan tüccarıydı mutlu hayatında, sığır üretip satardı, bu işlerin içinde büyümüştü, babasının işi buydu, kurbanlık için da et ve et ürünleri üreten şirketler için. Köyde bir çiftliği vardı, tarlaları vardı. Ondan sığır
satın almak için gelen bir baba ve iki oğlu vardı, kamyonla, dört sığır satın almışlardı, asmanın altında çay kahve içmişlerdi,
Azmi müşterisi şişman adamı ve iki gen
[DEVAMI]
|
|
|
• İzEdebiyat > Deneme > Düşler |
481
|
|
|
|
Her bilinmeyenin bir açıklaması var... |
|
482
|
|
|
|
İnsanın kendini keşfetmesi, aya ilk adımın atılmasıyla eşdeğer değil mi..? Yapılması gereken, üzerine doğru yürümek sadece. Yaşamda; Geleceği oluşturmak, geçmişin birikimleri üzerine olmaz mı?
|
|
483
|
|
|
|
Kimse susmuyor.. Konusmuyor..
Ama sesler var hep.. Nerden geldigi belli olmayan..
Kimse gulmuyor.. Uzulmuyor..
Ama bir huzun var hep.. Nedeni bilinmeyen..
O kara trenlerin camlarindan bakan binlerce yuz oluyorsun.. Gozlerinde hep bir issizlik olan b |
|
484
|
|
|
|
Uzaktayım benliğimin en ücra köşesinde. |
|
485
|
|
|
|
Seri katillerin körelmis duygularına sahip ruhumun, çocukluğumu yırtarak yüzüme haykırışını yine görmemezliğe geldim. Yaşanmamışlıklar yaşanmalımıydı kestiremiyordum... |
|
486
|
|
|
|
...Tozdu topraktı, sisti buluttu, kandı revandı, çapraşık, karmaşık…. Biliyordum ki bu silsileye, bu tantanaya ,bu karmaşaya şu sol yanı adresi, şu sol yanı numarası, bilinmezlikle kirli kapısı yüreğim alışık… |
|
487
|
|
|
|
Götüremeyeceğin iki şeyin kalacak bende; birisi senin hayalin, kaşların, gözlerin dudakların, ellerin yanakların, gülümseyişin.. Diğeri de sevdan. Bunları alamazsın benden. Bunların ağırlığını taşıyamazsın sen.. Ne sana, ne de arabana sığmaz... |
|
488
|
|
|
|
Bizim şehrin biraz yakınında, bazıları oldukça yüksek irili ufaklı kayalılardan oluşan, kimsenin gitmediği ıssız bir yer vardı. Sanırım sadece ben seviyordum oranın manzarasını. Kayalıkları yakından seyredebilmek için, aralarında yükselen toprak tepeye çı |
|
489
|
|
|
|
polen kokularının anımsattıkları ve bir kalbde ki aksi ... |
|
490
|
|
491
|
|
|
|
RAMAZANIN İLK GECESİNDEKİ DUYGU SAĞANAĞIM. |
|
492
|
|
|
|
Biliyor musunuz filler günde yalnızca iki saat uyurmuş... Geri kalan yirmi iki saatte insanları uyandırmalarına ne dersiniz?? Yoksa biz mi fil olsak... |
|
493
|
|
|
|
Söz eliften açılınca , billûr sular misali akıp gidiyor. Gül yaprağı gibi inceliyor duygular. Elifin huzurunda cümle harfler hizaya geçiyor. Elifin tebessümü yansıyor yüzlerine, hepsinin gözleri ışıyor.
|
|
494
|
|
|
|
Yıllar sonra karşıma cıkan bir yitirilişin ısmarlaması üzerine gecmişe el sallayarak ve yakın bir arkadaşımın yazısından etkilenerek alkolle dadanılan bir gece yazılmıştır... |
|
495
|
|
|
|
Bu ne bir başlangıç ne de bir bitiş aslında. Bu sadece hayata hangi gözle baktığını hala anlamlandıramayan, hala ne yapması gerektiğini çözememiş, garip tesadüflerin çizdiği sınırlar içinde yaşamaya çalışan bir kızın hikayesi. Eline attığı her işi yarım bırakmayı neredeyse kendisine amaç edinmiş, bu halinden sıkkın ve bıkkın; ama bir o kadar da kendisini anlatamayan bir kız işte.
Her bocalamanın sonunda pişman olan, yılan, parçalanan, kendini tam bir cenderenin içinde hapsolmuş bulan, sonra bir anda bulduğu bir aşka tutunup kendini onun kollarına ve bir anlamda da her defasında uçurumun daha da dibine atan bir kız işte.
|
|
496
|
|
|
|
Kokusu sevda kokusudur.
Onun kokusu sana ulaşıp,
içine çektikçe sarhoş olacaksın.
O sevgi kokusu sana güç verecek,
büyüsü seni kendine çekecek..
|
|
497
|
|
|
|
geçmişte bıraktığımız yılların aslında ne kadar önemli olduğu vurgulanmak istenmiştir |
|
498
|
|
|
|
Sigara aradı. Son sigara.”Korkma.”dedi. Titredi dudaklarının kıyısındaki yarım kalmış özlem. Unutmaktı belki geçmiş.Ya da çürümekti. |
|
499
|
|
|
|
Ve biliyor.. Denizkızı, ona..;
Kalbinin haritasını, okumayı öğretti...
|
|
500
|
|
|
|
Ufuktan geliyor yalnızlık, ufuktan ve ufaktan süzülüyor koynuma! Savrulan bir koku siniyor, hüzün "gülkurusu" avuçlarımda… |
|
|
|