|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Azmi, Bir Kadın, Bir Çocuk, Bir Bebek
İsa Kantarcı
Öykü > Aşk ve Romantizm
AZM, BİR KADIN, BİR ÇOCUK, BİR BEBEK
41 yaşındaki Azmi, hayvan tüccarıydı mutlu hayatında, sığır üretip satardı, bu işlerin içinde büyümüştü, babasının işi buydu, kurbanlık için da et ve et ürünleri üreten şirketler için. Köyde bir çiftliği vardı, tarlaları vardı. Ondan sığır
satın almak için gelen bir baba ve iki oğlu vardı, kamyonla, dört sığır satın almışlardı, asmanın altında çay kahve içmişlerdi,
Azmi müşterisi şişman adamı ve iki gen
[DEVAMI]
|
|
|
• İzEdebiyat > Deneme > Düşler |
521
|
|
|
|
Som bir efsanesin yüreğimde. Gümüşî rengiyle köpük köpük sonsuzluğa akan, hep tazelenen ve iz bırkan coşkun, dupduru nehirsin. Bir iksir var ki özünde.gitsen bile yüreğimde kalırsın hep en güzel hâlinle.
|
|
522
|
|
523
|
|
|
|
Savaşın, kin ve nefretin kol gezdiği zamanımızda barış en büyük sermayemizdir. Dünyada herkes barıştan yana görünse de gerçekte dünyayı idare edenler savaş tamtamları çalıyorlar. Bugün dünyayı kan gölüne çevirenler onlardır. Dünyayı ateşe veren bu izan ve insaf fakirleri, körpe çocukların canı ve kanı üzerinden çıkar hesapları yapıyorlar.
|
|
524
|
|
525
|
|
|
|
Bir şarkıdan yola çıkıp buraya geldim bu gece... Kendimden, sevgiden , aşkdan, geceden çok uzaklardayım. Kaçtığım gece mi ,aşk mı , sevgi mi, yoksa ben miyim ?
|
|
526
|
|
|
|
Anılar,Kabuslar,Mutluluklar... |
|
527
|
|
|
|
Çok soyut bir yazı olduğunu biliyorum. Belkide sadece ben ve sevgilim anlayacak bu yazıyı tam olarak. Fareye dikkat edin okuyucular. Ne aldığını bilerek okuyun |
|
528
|
|
529
|
|
|
|
Siyah, ah ile el ele verdi! İmdadıma yetişti zambak ellerin. Hayalimde elif suretinde parmakların, narinden narin… Uyku uğramadı bazı anlar semtime. Gönül yarama tuz ekti hasretin. Bilemedim nedir niyetin.
|
|
530
|
|
|
|
İlk gördüğümden beri aşıktım ona. Ama fark etmemiştim. İlgimin insanlarla arasına çektiği ince çizgiye kızgınlıktan ve onun sırrını çözmek istememden kaynaklanıyor sanıyordum. Heyecanlarım, korkularım hepsi onda birikmişti. Öyle ulaşılmaz ve öyle derindi |
|
531
|
|
|
|
Hasret ateşten bir piyale yüreğimde gittin gideli. Seni hatırlatır her baktığımda gül, erguvan lâle. Şehrin üzerinden bulutlar geçer gider bilinmez iklimlere. Benimle birlikte üzülür bir zamanlar arşınladığın sokaklar, caddeler. Sana üveyiklerle,turnalarla selamlar yollarım yazdığım şiirlerde. |
|
532
|
|
|
|
Seni yazdığım günlük gelir elime .. |
|
533
|
|
534
|
|
|
|
İki mezar arasında mekik dokuyor adımlarım.Önce bütün sevdamı yazmak istiyorum bir kağıda ve bitiyor kalemim sabah olmadan,sonra bir zarf;pulsuz,damgasız kapatıyorum ağzını yola çıkıyorum ve iniyorum minübüsten yeşilliklerin önünde.Dalıyorum yeşilliklerin içine sana geliyorum. |
|
535
|
|
|
|
ağzım zehir gibiydi.ne zaman tükürüğümü yutacak olsam zehirlenme hissine kapılıyordum...
|
|
536
|
|
|
|
Uç veren hasret filizlerini bile vefasızlığınla kurutuyorsun. Hasret sözcüğünü anlamını alt üst ediyorsun. Vefa, sözlüklerdeki anlamını yitiriyor. Güneş, zamanı eritiyor. Sen git gide kayıtsızlaşıyorsun. Denizlerde sular yükseliyor. Kepezler, aynı minval üzere açıyor bağrını dalgalara. Balıkçılar, umutlarını sinelerine sarıp, bir dahaki sefere diye hanelerine dönüyor. Sen, bana umutlanmayı bile çok görüyorsun.
|
|
537
|
|
538
|
|
|
|
Ölü saat
Ölü mevsimi
Ölüm sessizliği
Ölü nokta
|
|
539
|
|
|
|
Orucu kuşanmak, iblisin belini kırmanın; onu hüzne gark etmenin adıdır. Nefsi ve şeytanı, görünmez çelikten halatlarla zaptu rapt edip fenalıklarından emin olmaktır. Sabır ve kanaatı hüsnü kabul ile sineye sarmaktır orucu kuşanmak. Zalimlerden fersah fersah uzaklaşmak, mazlumlara kol kanat germektir orucu kuşanmak. Dilin damağa yapıştığı demlerde,munis bir edayla şükür diyebilmek, kerem sahibini hoşnut edip onun sevgisine mazhar olmak, hiçbir maddi güçle satın alınamayacak bir nimettir. Bu hâl oruç sayesinde erişilebilen bir lütuf hâlidir. Çünkü, riyası olmaz orucun; yaratanla oruçlu bilir onun her vetiresini. Cümle uzuvlarına, oruç kalkanını kuşandırabilene ne mutlu. İpek bakışlı bir zamanda, edep ve şükür ridasına bürünerek oruç açmayı; ancak cümle azalarına oruç tutturabilen güzel insanlar hak etmiştir. İşte onlardır orucu kuşanabilen civanmerteler. Ne mutlu onlara. “ Hezar gıpta ipek bakışlı zamanların efendisine/ Ne kendi kimseye benzer ne kimse kendisine” demek istiyorum, kadim bir beyitte ufak bir değişilikle.
|
|
540
|
|
|
|
Umutsuzun düşüncesinde gelecek yoktur. |
|
|
|