• İzEdebiyat > Deneme > İtiraflar |
61
|
|
|
|
Oruç Baba : Benim böyle bir becerim yok. Falcı olsaydım, moral verici yalanlarla karşımdakini kandırmaya çalışırdım. Varlıklı olsaydım maddi yokluklar nedeniyle hayatından memnun olmayanlara bir şeyler bağışlardım. Ancak gene de geçici bir mutluluk olurdu bu. |
|
62
|
|
|
|
O halde tutsak olduğunuz zindan olsa da hayat, bu ceza çekilir be!..
|
|
63
|
|
|
|
“Nasıl,eskisi gibi mi?” diye sormuşsun.
Nasıl olabilirim,ya da nasıl olmamı bekliyordun?Nasıl olursam sevinirdin veya nasıl olursam üzülürdün?Bu soruların cevabını bilip de söylemek isterdim nasıl olduğumu. |
|
64
|
|
|
|
-Ne kadar kendini etrafındakilere sevdirmeye çalışırsan o kadar antipati toplayabilirsin. İnsanlara seni sevmelerini öğretemezsin.Bırak bu konudaki kararı onlar kendileri versinler.
-“Ben kötüyüm,ben beceriksizim” diyen birisi “Hayır,öyle değilsin” sözünü duymak için can atar.
|
|
65
|
|
|
|
Pahalı, yarım bir şişe viskiyi mumluk yapacak kadar umursuz, mumlar bitince içmek isteyecek kadar umutlu.
|
|
66
|
|
|
|
Çocuklarınıza kitaptan kanatlar takın ki gerçekleri, doğruları görebilsinler. |
|
67
|
|
|
|
Kısacık bir paragraftan dünyaya taşacak kadar özel olmana ithafen yazıyorum bu satırlarımı. İnsanı deli eden mükemmeliğine ithafen yazıyorum bu satırlarımı.Tek bildiğim, bu en kısası ve en anlamlısı…
|
|
68
|
|
|
|
Bir masal böyle yazılır işte hayat... Sen bulanıklaştırsan da, göğü, denizi, içimdeki tanrı hepsini siler atar... Anlar anlamlanır... Dokunuşlar hayat verir...
|
|
69
|
|
|
|
“Gitme” demedim sana... Hakkım yoktu bunu istemeye... Daldan düşen yaprak oldum, dağ başındaki kar oldum, yaralı bir kuş oldum, yol kenarındaki taş oldum... Sustum... “Gitme demedim, diyemedim... Sustum, kimseye bahsetmedim sende |
|
70
|
|
|
|
Saçlarım alnıma döküldü........... |
|
71
|
|
|
|
*Farklı düşüncelere itibar etmeyip, hep aynı görüşü savunanlar gözleri kapalı bir dolap beygirine benzerler. O hayvancağız gibi ilerledim, bir yerlere gittim sanırlar ama gerçekte hep aynı yerde döner dururlar. |
|
72
|
|
|
|
Yine,erken uyandım,bu sabah.Güneş yeni doğuyordu.Eşime baktım,o kadar tatlı uyuyordu ki. |
|
73
|
|
|
|
Gittiğim her şehrin gecesinin ırzına geçtim. Hüzne gebe artık sensiz adım attığım her şehrin gecesi… İkimizin dokunamadığı her coğrafyada tüm geceler zifir karası bebelerini doğuruyor yetim yalnızlığımın. Doğum sancılarında yankılanıyor senin adın, |
|
74
|
|
|
|
Facebook’u açıyorum. Uzun süreli gözlemlerden sonra face geyiklerini öğrendim galiba. Bir süre, sanal sanal zaman geçirmek iyi geliyor. İyi geliyorsa, gülüyorsam kırk yılda bir, hoşbuldum valla... Yalnızlıklar yurduna hoşbuldum... “Hoşbuldum anasını satiiim !” değil tabi... Satmasam iyi olur ama Sophie’nin seçimi gibi bir seçim yapacaksam, babasını satmayı yeğlerim doğrusu. |
|
75
|
|
|
|
Hayat, sayfaları boş bir kitaptır. Ne yazacağın, nasıl yazacağın sana bağlıdır. Diğer insanları da istersen bu kitabın yazarı yapabilirisin ama iyisi mi sadece okuru olsunlar! |
|
76
|
|
|
|
Kızgın avuçlarına bak, soğuklar ve orada şekilsiz silüetim,
|
|
77
|
|
|
|
Herkesin hayatında yazılmaya ve okunmaya değer birçok şey vardır. |
|
78
|
|
|
|
Ey Tanrı'm! Otur kullarınla çay iç. Sen de ki ben yarattım. Onlar da desinler ki biz de sövdük, küfrettik, dövdük. Ey Tanrı'm gazan mübarek olsun. Her yanımda sensizliğin günahları var. Kullarında ise senden değil de, günahtan korkan kalp var. Şimdi anla ey Tanrı'm. Kulların ne seni sevmekte ne de beni. Eğer dersen ki beni zaten seven sevmiş. |
|
79
|
|
80
|
|
|
|
Öyle doluyum ki patlasam İstanbul'da sur kalmaz yansam Roma'yı yakarım. Öyle doluyum ki tüm bulutlar köy çeşmesi kalır yanımda su gibi basarım her yanı. Öyle bir doluyum ki nar zeytin tanesi olur yanımda. |
|