• İzEdebiyat > Deneme > Toplum |
201
|
|
|
|
Yahu başka işin gücün yok mu senin be insanoğlu? Zırt pırt hayvanlara çip takacağına, vahşileşen insanları nasıl ehlileştirir, yola getiririm, onun hesabını yap bir kerede... Denizleri, gölleri kirleten sen. Havaya zehirli gazları salan sen. Irmakları sanayi atıkları ile yaşanmaz kılan sen. Her şeyi hallettin, dünyayı düzelttin de bir hayvanlara çip takmaya mı geldi sıra? |
|
202
|
|
|
|
Millet olarak en büyük şikâyetimiz kitap okumayışımızdır. Bu şikâyetimizde çok da haksız değiliz. Teşhis doğru da tedavi konusunda bir arpa boyu yol almış sayılmayız. |
|
203
|
|
|
|
Başlıkta da kullandığımız bu cümle değerli bilim adamı Psikiyatr Prof.Dr. Kemal Sayar'a ait. Can evimden vurdu beni cumartesi akşamı... O beton kuleler, mimari şaheserler belki bir çoğu, ancak insanlar acaba ne kadar mutlu, o beton yığınlarının içinde... Bir çoğumuz gibi ben de o beton yığınlarının birinde oturuyorum... Mutlu muyum? Herkes ne kadar mutluysa ben de işte o kadar mutlu sayılırım... |
|
204
|
|
|
|
Yüce Allah Kutsal kitabımız Kuranı kerimde şöyle buyuruyor “Aldatıcılar sizi Allah ile aldatmasınlar. (fâtir 5)…. Bu aldatıcılar her alanda olduğu gibi günümüzde en çok ticaret ve siyasette baş göstermektedir. Kişilerin ameli, dini inancı, etnik kökeni ne olursa olsun. Adil ve adaletli değilse, vicdan ve merhameti tek taraflı çalışıyorsa Allah'ın adını dilinden düşürmese ne olur? |
|
205
|
|
|
|
Ne demiş Rus Edebiyatının zirve isimlerinden Lev Tolstoy ’’Bir insan acı duyarsa canlıdır, başkasının acısını duyarsa insandır.’’ Hangimiz duyuyoruz başkalarının acılarını? Zor günlerden geçiyoruz, kaç kişinin gece yatağa yattığı zaman şu devirde olan bitenlerden dolayı uykusu kaçıyor? Civan gibi evlatlarımız toprağa düşüyor. Bir dolu masum insan Akdeniz’in, Ege’nin sularında denizin derinliklerinde kaybolup gidiyor... Hangimizin yürekleri titriyor? Hangimizi için yaşananalar bir gazete haberinden farklı şeyler? |
|
206
|
|
|
|
Bu şiirsel bir kısa öykü denemesidir. |
|
207
|
|
|
|
“Mademki bana akıl verecek kadar akıllısın, neden kişiliğinle hiçbir şeyin birbirine uymuyor?”
O gün, bu gündür, yolda karşılaşmamak için, ya yolunu değiştiriyor ya da bir şeylerle oyalanıp, görmüyor gibi davranıyor.
Sanki çok ta önemliydi!
Pehhh!!!
|
|
208
|
|
|
|
Kentler yalnızlıklarımızın anıt mezarlarını yapabileceğimiz alanlara sahiptir, o kadar. Bazen bir insanın kalbi, bazen kalabalık bir mezarlık, bazen belediye otobüsü, bazen gece yarısı toplaşan tinerci çocukların mutluluğu, bazen steril bir mağaza... |
|
209
|
|
|
|
Bunu biz bilmiyoruz belki ama dünyanın içine s.çanlar gayet iyi biliyor. |
|
210
|
|
|
|
Düşünsenize; yediden yetmişyediye, çöpçüsünden memuruna, öğretmenine, doktorundan siyasetçisine, vekiline, öğrencisinden avukatına, işçisine işsizine kadar herkes bu bilince sahip olsaydı Türkiye şimdi çok daha iyi bir durumda olmaz mıydı? |
|
211
|
|
|
|
Hafta sonu Gerger’e doğru yol alıyorum. Öğretmen olan kızımın görev yerini görmeye gidiyoruz. Narinceyi geçiyoruz. İlk virajı dönüyoruz. Her tarafı dumanlar kaplamış. Gökyüzü tamamen kararmış. Tarla sahibi, buğday hasatının yapıldığı yeri yakmış. Etrafta kimsecikler yok; ateş kısmen sönmüş gibi görünse de halen içten içe devam eden yerler mevcut.
|
|
212
|
|
|
|
Zaman, acılarımızın aktığı nehirdir bir bakıma. Bu nehrin yanı başındaki bir ağacın altına oturup, Nirvana’ya ulaşmayı bekleyebilir insan; ama bu hissizlikten medet ummaktan başka nedir ki? Oysa insanı gerçek anlamda acılarının esaretinden kurtaracak olan, acılarından kaçmak değil, tersine onlarla savaşmaktır.
İnsan, acılarını yenmeyi, kazanarak bilmelidir.
Kazanmak, yengiyi hak etmektir, savaştığını yok etmek değil. Yok saymak hiç değil...
|
|
213
|
|
|
|
Aklın kustahligi ve birey lüks çıkarımı birleşince vicdan sömürgecilerin ortaya çıkması beklenen olasiliklardan yalnızca biriydi. |
|
214
|
|
|
|
Hiç kimse haksız olduğunu kabul etmez, kabullenmez. En azılı bir hırsıza, en acımasız bir katile de sorsanız, kendisini haklı gösterecek bir takım sebepler ortaya atacaktır.
Herkes yaptığının iyi ve doğru olduğunu düşünür. Gasp, terör, çete ve mafya... gibi işlerle ilgilenenlere de sorsanız, kendince haklı sebepler ileriye sürer. Ekmek parası, ailesinin nafakası için çalışıp çabaladığını söyler. |
|
215
|
|
|
|
Ne alakası var demeyin hemen! Ben bir alaka kurdum ki böyle başlık attım. Önce okuyun sonra var mı yok mu karar verin. Acele etmeyin canım… |
|
216
|
|
|
|
Öyle görünüyor ki; özgür ve amaçlı üretici olarak kabul edilen insanın en büyük başarısı(zlığı) kendisi de dâhil olmak üzere doğayı araçsallaştırmasıdır. O, doğayı ve doğasını (kendine yabancılaşarak) nesneleştirme yoluyla dönüştürendir. Ve her şey bu önkabulle başlar; insan her şeyden önce kendine araçtır. Tuhaf bir biçimde yaşamını sürdürmek için tüm doğayı ve dolayısıyla kendini kullanır; ama akılcı ve bilimsel yöntemlerle. Öyleyse nedir bilimsellik, nasıl oluşur, neyle ölçülür? Şöyle söylemek yanlış olmaz sanırım: Bilimselliğin kendisi bir ölçüttür; hem ölçmeyi şart koşar hem de ölçeği belirler. Onun bu egemen yapısı kimseyi rahatsız etmez çünkü gerek kullandığı yöntemler, gerek hizmet ettiği amaç kutsanmıştır. O, tümdengelir ve tümün iyiliğine hizmet eder; savaş sanayinde ya da vahşi kapitalizmin dev tröstlerinde insan neslini kıyıcı ve bağımlılaştırıcı araçların üretiminde kullanılıyor olması, onu yanlışlayamaz. Bilimsel yöntem kendinde iyidir, onu kötü amaçlarına alet edenler kötülerdir. Bu çok ilginç değil mi; bilimsel akıl için metafiziksel bir önkabule ihtiyaç duymak? |
|
217
|
|
|
|
Deniz süt liman... Yakın ve uzak... Bulutlar ince ve hassas. Saat sabahın 6.30' u. Susmuş tabiat. Kuşlar var sadece. Sesleri ayyuka çıkıyor bu sessizlikte... |
|
218
|
|
|
|
Kalabalıklara karışacağım. Otobüslerde, metrolarda ya da bir alışveriş merkezinde rastladığım yakınıma, arkadaşıma selam verip hararet ile elini sıkacağım, belki ona bir çay ya da kahve veya gazoz ısmarlayacağım. Sinema da ya da tiyatroda belki güzel bir film ya da oyun seyredeceğim... |
|
219
|
|
220
|
|
|
|
Bu yazımı annemin babası Çanakkale şehidi Arif dedemin şahsında tüm isimsiz şehitlerimize adıyorum. |
|