• İzEdebiyat > Deneme > Toplum |
641
|
|
|
|
bu fani dünyada emanete etme hiyanet |
|
642
|
|
|
|
Martılara ve Kırlangıçlara yürek bakışı |
|
643
|
|
|
|
Bu yaz güzel İstanbulumuzu bekleyen büyük bir tehlike sanırım deprem riskini de unutturacak bize. Susuzluk ! |
|
644
|
|
|
|
DÜNYAYI 9 METRELIK YELKENLİSİ İLE TEK BAŞINA DOLAŞAN VE HORN BURNUNA GIDEN ILK TÜRK DENİZCİSİ OLAN HAKAN ÖGEYE, KARANLIK BİR KIŞ GÜNÜ OFISIMDEN YAZILMIŞ BİR YAZI. O ORADAYKEN KENDIMI KARANLIK GÖKLER ALTINDA MASAMDA ÇOK ÇARESİZ HİSSETTİĞİM ANDA SPONTONE YAZILMIŞ AMA BENİ İYİ ANLATAN BİR YAZI. HAKAN ILE SONRA ARKADAŞ OLDUK. |
|
645
|
|
|
|
Milyonların yaşadığı şehirde günün yorgunluğunu nasıl atarsınız? Herkesin küçük, sevimli ya da alçakgönüllü bir yanıtı olacaktır şüphesiz. Ben diyorum ki biraz daha iletişime gereksinimimiz var. Arkadaşlar toplanıyor, gruplar toplanıyor, kulüpler toplanıy |
|
646
|
|
|
|
İnsanlar genellikle, içinde yaşadıkları toplumun kendileri hakkında ne diyeceğine, ne düşüneceğine bağımlı olarak yaşarlar. Bu bağımlılık, insanları din ahlakının gereklerini yerine getirmekten alıkoyar. Kurallarını toplumun koyduğu, adeta bir din gibi benimsenen ve uygulanan bu yaşam şeklinin dayanağı, ‘çoğunluğa uyma’ mantığıdır. Bu batıl gelenek toplumda öyle yerleşmiştir ki, kişiler kurallara itiraz etmeye dahi güç yetiremezler. Bu ‘din’in mensuplarının toplumun sayısal çoğunluğunu oluşturuyor olması, diğer insanları da yanlış yönlendirir. Çünkü insanlarda çoğunluğun yaşam şeklinin, uydukları ve uyguladıkları kuralların doğru olduğu gibi bir inanış hakimdir. Oysa Kur'an... |
|
647
|
|
|
|
Işık ve karanlık..Güç ve güçsüzlük...İyilik ve kötülük.. |
|
648
|
|
|
|
İnsan hata yapabilen bir varlıktır. İmanı kalbine yerleştirmiş samimi müminler de hata yapabilirler. Kardeşlerinin hatasını gören diğer müminler, onun samimiyetini, iyi yönlerini ve Allah yolundaki salih amellerini düşünerek, hatasını örter, güzel ahlakla ona destek olur, onu uyarır ve iyiliğe yöneltirler. |
|
649
|
|
|
|
Havası zehirli, suyu zehirli... |
|
650
|
|
|
|
Yazılarını severek takip ettiğim Ahmet Altan “Kıskanmak ve içinizdeki bıçak” isimli deneme yazısında bakın kıskançlığı nasıl özetliyor. “Şeytanın yarattığı gökkuşağı gibidir kıskançlık. İçinde siyahtan mora doğru her türlü karanlık rengi |
|
651
|
|
|
|
Başvurular için adres:Gözbebeğinin yaşları cad. yürekten geçerdi sk. no:bir zamanlar bir Sevdakent-Aşkkale |
|
652
|
|
|
|
İşte o devirlerde, sardunyaya bir vazife verilmişti. Sivrisinek savar olarak kullanılmaya başlanmıştı. Sıtma mikrobu taşıyan sivrisineklerin hışmından sardunya sayesinde kurtulmak yolu seçilmişti. Zannımca, sardunya da memnundu böyle bir vazifeden. Pencerelerimizin önünde kurulması bu yüzdendi. Vazifesini bî hakkın ifa etmenin hiçbir şeye değişilmeyecek huzuru vardı yüreğinde sardunyanın. Böyle bir vazife onu , bencillikten kurtarıyor, Kamu yararını düşünen, insanlara faydası dokunan diğerkam bir makama yükseltiyordu.
|
|
653
|
|
|
|
Ölen polisin çırpınan ailesini, küçücük kızının ‘’Babamı istiyorum’’ diye iç çeke çeke ağlayışını iç burukluğuyla izlerken ‘’Artvin’de böyle bir şey asla yaşanmamıştır, asla da yaşanmaz…’’diye düşündüm. |
|
654
|
|
|
|
Şehirler artık ürkütüyor insanlarımı ama kim bile bilirki, kaybedilmiş hayatların yaktığı sokak lambalarını... |
|
655
|
|
|
|
Doğru akıl, her zaman doğruyu işaret etmez. |
|
656
|
|
|
|
Bu sistem, ürettiğimiz araçlar ve o araçlar yoluyla oluşan ilişkiler ağı tarafından belirlenmiş olamaz. Çünkü bizler, dünyanın bu yakasında yaşayan Doğu toplumları olarak -Batı tarafından adlandırıldığı şekliyle- ilkel toplum birimlerimiz (çöllerde, dağlarda, mezralarda yaşayan halklarımız) sayesinde biliriz ki; üç beş çanakla mağaralarda ya da tezek yapımı evlerimizde, tüm dünyadan uzaktayken bile, bu sistemin içinde yaşarız. Hem de ne feodalizmden ne de kapitalizmden bahsedilebilecek hiçbir oluşumun içine yerleşemediği günlerden beri. İki ve daha fazla insanın iletişim kurduğu bir dille birlikte yaşadığı her yer ve durumda olduğu gibi...
|
|
657
|
|
|
|
Çin gezisinden sonra izlenimlerimle ilgili yazıdır. |
|
658
|
|
659
|
|
|
|
Tarih boyunca iletişim teknolojilerinin iktidara sahip olan kesimlerce yönetildiği göz önüne alınarak, dehaların; neyi, nerede, nasıl, hangi koşullar altında, ne için, hangi araçlarla, neye hizmet ederek, hangi saikle keşifler yaptığı alsa göz önünden uzak tutulmamalıdır. Bu hususta düşüncem odur ki, çağları belirleyen ve eskiyi yadsıyarak gelişen her yeni iletişim teknolojisi dikkatle gözlenmeli, iktidarların -iktidarlarını sürdürme bağlamında, yetersiz kaldıklarına, yıprandıklarına inandıkları için- ortadan kaldırmaya çalıştıkları eski teknoloji-ler rafa kaldırılmadan, güncelliği korunarak yaşatılmalıdır. İnsan için önce söz mü vardı, yazı mı vardı? Tartışmaları bir yana, insan için önce ‘’gelenek’’ vardı, gerçeği görülmelidir. Yazıdan ve sözden önce oluşmaya başlamış bir ağın, insanlığın toplu bilincinin varlığı sahiplenilmelidir. Düşünce evrenimiz, farklı kültürlerin farklılığından beslenmiş bu ağın izdüşümüdür. Bu bağlamda evrensel geleneği korumak, farklı gelenekleri korumakla mümkündür.
|
|
660
|
|
|
|
Türkiye' nin en kuzeydoğusu... Orada insanlar kendileri gibi kalmışlar ve bunu çok az insan biliyor. Kendileri de dahil... |
|