• İzEdebiyat > Öykü > İronik |
261
|
|
|
|
Ortalık iyice bir kavruldu…Güneş şimdiye kadar bu acımasız yüzünü göstermemişti. Tarlada ki adamın takati iyice kesiliyordu.Dizleri, elleri toprağa gömülü halde ağlıyordu. Kara suratını kaplayan kılların arasından süzüldü gözyaşları. Hiç ara vermeden ağladı, titredi, durdu.Bir avuç toprağı sıkarken, parmaklarından akan ince kum şeridini fark etti…O yumruğunu güneşe doğru tutarken öfke, kin, nefret yüzünü kamaştırıyordu.Sonra birden haykırdı.Tüm gücüyle bağırdı.Küfür ediyordu, güneşe. |
|
262
|
|
|
|
Çocuklara yazılmışsa da aslen öyle değil...
Bir toplumun olması ve burada büyüklerin olmaması önemli olan! |
|
263
|
|
|
|
dunyanin butun anti adamlari, olaylari bir araya gelirse ne olur?
Once 1'i okuyun. Sonra devam:)) |
|
264
|
|
|
|
Ses tonu bir çok satıcıdan daha iyi daha da güzeldi.Bazı esnaflar, mahalleli kadınlar onu Neşet Ertaş a benzetirdi..Ses gerçekten benziyordu ama bu gövde kesinlikle aykırıydı..Ellili yaşlar da olan adamın, kılık kıyafeti, kısa boyu, hacı sakalı ile tipik bir görüntüsü vardı.. |
|
265
|
|
|
|
Acaba çok mu acımıştı. Ne kadar acıdıysa da ne olacaktı ki ne de olsa sonunda ÖLÜM yoktu. Bu SADECE bir OYUNDU. |
|
266
|
|
|
|
evrensel orospu çocukluğunun dilsel mahareti bu yazı , itiraf falan değil ...
|
|
267
|
|
|
|
Gerçekleri görüpte konuşamamak, konuşupta görememekten her zaman daha acı verir insana. Savaş insanın vücudundaki tümör gibidir, yavaş yavaş etrafındaki organları da sarar. |
|
268
|
|
|
|
yaşlı bir teyze girdi dükkana ve bir poşet sap ile iki poşet saman koydu bir kenara. bunları karıştırır mısınız rica etsem dedi ve beyni erimek üzere olan hıı tamam abla dedi.
|
|
269
|
|
|
|
Bir kuş yetiştiricisinin salmasında dünyaya gelmişti |
|
270
|
|
|
|
Öğretmenler odasına girdiğinde sandalyeye oturup dumanlı havadan bir nefes çekti. Sigarasını yaktı. Velilerin çocuklarıyla ilgilenmemelerinden yakındı. Öğretmenlerin üçü katıldı. Dördüncü pek tepki vermedi. Emekliliği yaklaşmış yani alışmıştı |
|
271
|
|
|
|
Onlardan bir şey istersen mutlaka alırsın, çünkü insanlar hayır demeyi pek beceremezler. Bu onun hayat felsefesiydi. Zekiydi, ağzı çok iyi laf yapıyordu, insanları güldürüyor, onlarla iyi vakit geçiriyordu. Üniversite sınavlarına bir tarikatın dershanesinde hazırlanıyordu, zaten aynı tarikatın Türkiye’yi dört bir koldan sardığı okullarının birinden mezun olmuştu.
|
|
272
|
|
|
|
yolculuk bazan uzun sürer bazan daha kısa.zaman görecelidir,kimi zaman yar ve kişiler de.bir bilet bir otobüste yolculuk ederken başına neler gelir.bu bilet hem bilettir hem değildir. |
|
273
|
|
|
|
Balkonda... Gece...
Hava yumuşadı gibi. Tatlı tatlı esiyor arada. Ama hala sıcak. Atletle oturuyor, balkonun kuytusuna çektiği masasının başında. |
|
274
|
|
|
|
koskoca gezegen neden yok oldu diye bana soruluyor olması çok enteresan… ben yok etmedim! hayır, bütün o olup bitenlerle benim hiç bir ilgim yok… ama her şeyi gördüm, duydum…
|
|
275
|
|
|
|
Bir mektup, kimden geldiği ya da adresi belli olmayan ... Ve o mektupta bir kart postal, İstanbul’un büyülü silüetini anlatan ... Aynı zamanda bir de randevu saati yazan ... |
|
276
|
|
|
|
Kısa hikaye denen edebi türün, hipofiz fakiri yapıtlarından biri... |
|
277
|
|
278
|
|
|
|
Sınıfın en aykırı öğrencisiydi. İşi gücü yaramazlıktan ibaretti. Elli metrelik uçuruma uçtu Havada taklalar atarken başardım başardım diye bağırıyordu |
|
279
|
|
|
|
iyi kahve yapmakla alakalı olarak f. nietzsche bir kitabın arka kapağına karalamış... |
|
280
|
|
|
|
yarımyamalak yazılar…
ne başı belli ne sonu. Ne aşktan haber
verir ne nefretten. yarımyamalaktır bu yazılar ,
eksik kalmıştır her zaman. Korkunun , cesaret
edememişliğin ardı ardına dizilmiş halidir yani.
Yürütmez ya hani , her köşe başında b |
|