|
• İzEdebiyat > Deneme > Din |
581
|
|
|
|
Eskilerimiz ne kadar da doğru demiş ‘Sayılı gün çabuk geçer’ diye… Gerçekten de sayılı gün çok çabuk geçiyor. Dakikalar saatleri, saatler günleri, günler haftaları, haftalar ayları, aylar yılları, yıllar ise koca bir ömrü kovalayıp duruyor. Bir zaman geliyor ki soğuk perdelere çarpıp kalkıyorsunuz. Bundan sonra teslimiyetten başka bir yol da görülmüyor. Şayet zamanında Hakk’a teslim olmuşsanız bu son noktadaki acizlikten mahzun olmazsınız.
|
|
582
|
|
|
|
Tüm ilahi kitapların içerik olarak, ortak noktası aynıdır. Hepsinde de Allah’ın tek bir ilah olduğu ve onun dışında hiçbir şeyin kutsallaştırılmaması gerektiği belirtilmektedir. Bu, en öncelikli esas ile birlikte ayrıca yapılması gereken şeyin, yaşanılan hayat süresince iyi davranışlar sergilenmesi ve bütün kötü fiiliyatlardan da uzak durulması gerektiği anlatılmaktadır. İşte ilahi kitapların tümünün özeti budur. |
|
583
|
|
|
|
Din kolaydır; çünkü dinin özü güzel ahlaklı olmaktır. İnsan ruhunun en çok zevk aldığı durum güzel ahlaktır. Bütün insanlar dürüstlükten, samimiyetten, şefkatten, merhametten, güzel sözden ve alçakgönüllülükten hoşlanır. Sadakatsizlik, yalan, kötü söz, ikiyüzlülük ve kibir ise her insanın canını acıtır. İnsanın güzel olan özellikleri yaşamakta kararlılık gösterebilmesi yalnızca vicdanına uymasıyla mümkündür. |
|
584
|
|
|
|
Kuran’da, samimi iman sahiplerine vaat edilen cennet ortamındaki güzellik ve estetik anlayışı detaylarıyla bildirilir. Sonsuz güzellikleri sanatının içinde yaratan Allah, cenneti insan ruhunun en çok hoşlanacağı, en çok lezzet alacağı ve en çok etkileneceği nimetlerle donatmıştır. Allah’ın ‘en güzel surette’ var ettiği insan, her türlü güzellikten, estetikten ve sanattan zevk alacak yaratılışa sahiptir. İnanan insan da dünyada, cennet ortamlarının benzerleriyle karşılaştığında büyük zevk ve haz alır.
|
|
585
|
|
|
|
Hicret, inananların bulundukları toplumdan bedenen, kalben, ruhen ayrılması, yola çıkmasıdır. Allah’ın kutlu elçilerinin ortak kaderidir; onların yolundan gidenlerin de yaşamlarının bir bölümünde, farklı biçimlerde tattıkları, zafere ulaştıran fiili duadır. Hicret mücadeleden kaçmak değil, Kehf Ehli gibi zulme direnmek, karşı durmak, zincirleri kaldırmaktır. Amaç; sonlu olan her şeyi terk ederek, sonsuz olana kavuşmaktır.
|
|
586
|
|
|
|
Rabb’ine sığınan insan, hızla akan nehirde akıntıya kapılıp sürüklenmeyen bir yaprak gibidir. Ara sıra akıntının şiddetinden sarsılsa da, güçlüdür, sürüklenip gitmez. |
|
587
|
|
|
|
... çoğu insan bu arayış sırasında yanılgıdadır. Kendisini yaratan, yeryüzünü yarattıkları için yararlı ve elverişli kılan sonsuz güç sahibi, her şeye gücü yeten Rabb’ini unutur. Kendisini aydınlıklara çıkaracak olan Allah’ı değil, karanlıklara sürükleyecek olan şeytanı dost edinir. İşte düştüğü yanılgı kişinin sonsuz azapla son bulacak olan karanlık, bela ve engebelerle dolu yaşamının başlangıcıdır.
|
|
588
|
|
|
|
Şeytanın fısıldadıklarının kendi düşünceleri olduğunu zanneden bu kişiler, aldıkları emirleri hiç düşünmeden uygularlar. Ve bir süre sonra, artık şeytanla aynı dili konuşur hale gelir, onun telkinlerine dahi ihtiyaç duymadan sistemine hizmet ederler.
|
|
589
|
|
|
|
Mirac dünya denen fena âleminden, sınırlarını tahayyül edemediğimiz gökler ötesine yapılan mukaddes bir yolculuktur. Hz. Peygamberin zamanı ve mekânı aşıp Hakk’ın huzuruna varması, kulluğunu ve elçiliğini yüce Yaradan’a ikrar etmesidir. Bu mübarek yolculuk ulu bir davet üzere gerçekleşmiştir. Sevgililer Sevgilisi, Rahman’ın yüce katından kutlu bir davet alarak bu davete icabet etmiştir. Bu mübarek yolculuk yüce Kur’an’da şöyle ifade bulmuştur: “Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz o layıkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.”(İsra S. 1. Ayet)
|
|
590
|
|
|
|
Her dinin kendine mahsus mübarek gün ve geceleri mevcuttur. Hıristiyanlar Noel Yortusu için aylar önceden hazırlıklara girişiyorlar; bütün milletlere bunun propagandasını yapıyorlar. Türkiye gibi bir İslâm ülkesini bile bu halkanın içine dâhil edebiliyorlar. Yazılı ve görüntülü tüm iletişim vasıtalarıyla reklâmını gerçekleştiriyorlar. Yahudiler “yevm-i sebt” denen ibadet ve tatil günleri olan cumartesini, tahrif olmuş Tevrat’a göre, ibadetle geçiriyorlar. O gün dünya işleri bir kenara itiliyor. Hatta inançları gereği cumartesi günü ateş yakmıyorlar. Bu yüzden, sözünü ettiğimiz günde sigara bile içmiyorlar. Ateş yanmadığı için bir sıcak çorbadan bile mahrum kalabiliyorlar. Bu hukukî olmasa da, dinin getirdiği kesin bir kuraldır. Hiç kimse bunun dışına çıkamaz. Yirmi birinci asrın ilk yıllarını yaşadığımız bir dönemde, çağdaş Batı devletleri tarafından ayıplanma endişesi taşımıyorlar.
|
|
591
|
|
|
|
Kur’an ve hadislerde yapılan cennet tasvirleri, insanların daha iyi anlayabilecekleri şekilde, dünyadaki nimetlere benzetilerek yapılır. Ancak tümü cennette çok daha mükemmel ve kusursuz olacaktır. |
|
592
|
|
|
|
Dünyaya Allah’a aşkla bağlanmak, yalnızca O’na kul olmak, O’na şevkle ibadet etmek, Rabb’imizin aşkı ile yanmak için geliriz. Mutluluk Allah aşkıyla olur, bunun dışında kalpler tatmin olmaz, kurtuluş gerçekleşmez. |
|
593
|
|
|
|
Doğduğumuz andan itibaren bedenimizde var olan eksiklikler, kusurlar, hayatımız boyunca yaşadığımız olumsuz olaylar, istemediğimiz ve şikâyet ettiğimiz her şey aslında Allah’ın bizler için yarattığı görüntülerdir. Bu görüntüler, dünya hayatına verdiğimiz öneme ve önceliğe göre bize etki eder. |
|
594
|
|
|
|
Bir insanın sahip olduğu bilginin kendisinden kaynaklandığını zannetmesi de yüzeysel bir bakış açısıdır. Bu şekilde düşünen kişi, ilmin ve bilginin gerçek sahibinin Allah olduğu unutmuş demektir. Sahip olunan her bilgi Allah’ın öğrettiği bilgidir ve dilediği anda tümünü geri alabilir. Bunu göz ardı eden insan, kendisinin ve tüm insanların Allah karşısındaki aczini kavrayamamış demektir. Oysa insanlar, “Dilediği kadarının dışında, O’nun ilminden hiçbir şeyi kavrayıp-kuşatamazlar.” (Bakara Suresi, 255)
|
|
595
|
|
|
|
Bilim, evreni ve içindeki varlıkları incelemenin ve Allah'ın sanatındaki kusursuzluğu, yaratışındaki üstünlüğü keşfederek insanlığa açıklamanın yoludur. Yüce Allah, samimi inananların gökleri, yeri ve ikisi arasındaki her şeyi detaylarıyla araştırmalarını, bilimsel gerçekleri öğrenmelerini birçok Kur’an ayetinde öğüt verir.
|
|
596
|
|
|
|
“Ey Rabbim, beni kesinlikle görüyor ve duyuyor olduğunu bildiğim için sana sesleniyor ve diyorum ki, beni melek değil de, bir insan olarak yarattığın için sana sonsuz teşekkürler ediyor ve bir zaman senin meleklere olan ‘sizin bilemeyeceğiniz şeyleri ben bilirim’ telaffuzunu, senin bana tahsis ettiğin iradem ölçüsünce doğrulamak adına huzurunda saygıyla ve de sevgiyle eğilerek secdeye kapanıyorum. Kesinlikle inanıyor ve tasdik ediyorum ki elbette her şeyin en doğrusunu ve en mükemmelini sadece sen bilirsin”.
|
|
597
|
|
|
|
Din, gerici ve tutucu bir üslup ile tanıtılamaz. Bilim ve sanat dışarıda bırakılarak, baskıyla dini tanıtmak konuyu açmaza götürür. |
|
598
|
|
|
|
Bunun ne kadar büyük bir ödül olduğunu anlayabilmek için ‘sonsuz’luğu anlayabilmek gerekir; ancak bunu aklımız tam olarak kavrayamaz. ‘Sonsuz’, asla bitip tükenmesi olmayan bir süre. |
|
599
|
|
|
|
İlahi kitapların hepsinin ilk buluşma noktası, Allah’ın insanlarla yaptığı antlaşmadır. Yani Allah öncelikle insanların hepsiyle anlaşıyor ve kısaca belirtmek gerekirse, şöyle ki; ‘Ey insanlar sizin bir tane ilahınız var o da benim, onun için sadece bana kulluk edeceksiniz. Eğer bu dediğimi yapar ve sadece bana ibadet ederseniz, ben sizi hiçbir zaman üzüleceğiniz bir durumda bırakmam. Ama yok beni bırakır ya da benimle birlikte kendinize başka ilahlar edinip onlara da tapınmaya başlarsanız, işte o zaman size sıkıntı üzerine, sıkıntı yağdırırım’ diye şart koşmaktadır. |
|
600
|
|
|
|
Önemli bir sınavda veya yoğun trafikte birçok insan heyecanlanır veya öfkelenirken, iman edenler Allah’a tevekkül etmenin derin rahatlığını yaşarlar. Başlarına her ne gelirse gelsin, bunun ’her işi evirip çeviren’ Yüce Allah’tan olduğunu bilirler. |
|
|
|