|
• İzEdebiyat > İnceleme > Sanat ve Sanatçılar |
81
|
|
|
|
“Emine Sevinç Öksüzoğlu
2008 Yılı Kültür Sanat Ve Başarı Ödülleri”
09.10.11 Mayıs 2008’de
Simav 13. Uluslararası Şairler Şöleninde Sahiplerini Bulacak”
|
|
82
|
|
|
|
Her sanat yaratısı, ortaya çıktığı zamanın izlerini taşır. Sanatçıları etkileyen sanat akımları, düşünürleri var eden felsefi akımlar, hepsi yaşanan toplumsal sürecin ürünüdür. Onlar kendilerinden önceki oluşumların izlerini taşırlarken, kendi zamanlarının ruhunu yansıtır, damgasını vururlar ve kendilerinden sonra doğacaklara gebedirler. Genellikle kendilerini yaratan bir önceki başat akıma tepkiyi içerirler. |
|
83
|
|
|
|
Türk Musıkisi ses sistemi teorisine ilişkin çelişkili nazariyelerin bir sentezle giderilmesi gerektiği... |
|
84
|
|
|
|
Kemal Tahir'in adı Türk Sosyologları listesine yazılmalıdır. |
|
85
|
|
|
|
Kıbrıs Türk Devlet Tiyatroları Sanatçısı Ertaç Hazer’in “Uğur Böceği” isimli eseri geçtiğimiz günlerde Yeşil Barış Hareketi Yayınları arasında tüm okuyucuların beğenisine sunuldu.
|
|
86
|
|
|
|
Sadri Alışık, hatıralarıyla yaşayan adamdır. Geçmişine bağlıdır, dostlarına düşkündür. 'Eski şarap, eski dost' diyen bir felsefe benimsemiştir.
Sadri Alışık genellikle, değişen toplumsal değerler içinde güzelliğe tutkun, umutlu, yaşama sevinciyle dolu, dürüstlüğü ve doğruluğu özleyen insan tipini oynadı. |
|
87
|
|
|
|
Tarih acımasız adımlarla, kıran kırana yürüdü geldi bugünlere. Her çağın soluğunu, bilgisini, “Çağımdan ben de sorumluyum” diyen düşünürler, sanatçılar ulaştırdı bize. Yaşadıkları çağda insana dair ne varsa, kendi özlerinde duyumsadılar, içselleştirdiler, akılları ve yürekleriyle yoğurdular. Ve işte aşklarını da böyle yaşadılar ve böyle büyük, böyle derin, böyle sınır tanımaz, böyle mutlulukla dolu ve böyle tastamam insanca oldu aşkları. |
|
88
|
|
|
|
“Mevsimler değişiyor, asırlar dönüşüyor ve durmadan öğütüyor zaman. Ben sonra oyuncu oldum ve buna hayatımı feda ettim. Ben, Feuerbach.” Bu onun hayatının kısa bir özeti. Tiyatro onun için yaşamak demek. Çünkü tiyatrodan başka elinde hiçbir şeyi yok. Hiçbir şey.
|
|
89
|
|
|
|
Usul usul bize namuslu, vicdanlı, ahlaklı olmayı küçük kelebek dokunuşları öğretti. İnsanları kırmanın, incitmenin neden kötü olduğunu, sahtekarlık yapmamak gerektiğini, yüzünde maskeyle sırıtırken ısırmanın kötü bir şey olduğunu biz hep kelebeklerin kanat çırpışlarında anladık. Yüzümüze doğru huzurla esen o kelebek kanatlarının rüzgarında “görünüşte o an yenilsen de, eğer tuttuğun yol doğruysa, vicdanen ve aklen haklıysan, uzun vadede sen kazanırsın” fikrini biz, her daim taze kalan o “kelebek mevsiminde” edindik.
|
|
90
|
|
|
|
2003 yılından bu yana şair, yazar, araştırmacı, bestekar Sabit İnce adına dostları tarafından verilen edebiyat ödülüdür. roman, şiir, anı, inceleme, deneme, röportaj ve hikaye dallarında ödüller verilmektedir. |
|
91
|
|
|
|
Jojo’nun başında siyah bir fötr şapka. Jojo kendinden daha emin, daha atak. Marie ile kucaklaşırlar. Tango yapmaya başlarlar. Gösterinin büyük sürprizi. Parmak kadar iki kukla, hayat boyunca unutulmayacak bir Tango gösterisi sunarlar. Fonda Astor Piazolla’nın müziği eşliğinde kendimizden geçerek izleriz bu olağanüstü naif dansı. Aşkın, yeteneğin, sevginin, müziğin, sanatın, görsel estetiğin insanı sarhoş eden karışımı izleyenleri kendinden geçirir.
|
|
92
|
|
|
|
Ebruli Hanımlara bir güzelleme bu. Rüzgarlar içinde eriyen, renk anaforlarında yeniden var olan kadınlara adanmış. Renk meltemleri usulca sarıveriyor Ebruli Hanımları. Kadınlar mutlu. Özgür ruhları bu hareketli rüzgarlarla uyumlu. Kıvrak kadın siluetleri zengin bir devinim içinde alıp götürüyor insanı. Kıvrılan, bükülen, yay gibi vücutlar, mutlu, devingen. Özgür ruhunu salıvermiş ortaya Ebruli Hanımlar. Üzerlerinde dolunayın nurları. Siyah zemin üzerinde parlıyorlar. Mavi, kavuniçi, sarı, yeşil tüller inmiş üzerlerine. Gökkuşağını elbise yerine sarınmışlar. Rengarenk ışık hareleri bunlar. Bir rüzgar, bir rüzgar, bir ferahlık hissi yayılıyor Ebruli Hanımlardan. “Adını Sen Koy” demiş ressam Nurhilal Harsa. Ebruli Hanımların ve resimlerin yaratıcısı.
|
|
93
|
|
|
|
14 Kasım 1840 – 5 Aralık 1926 tarihleri arasında yaşamış Claude Monet Empresyonizm’in kurucusu ve en önemli uygulayıcılarından biridir... |
|
94
|
|
|
|
“Utanma! Utandıkça rahat yaşayamazsın. Görmüyor musun, ben kimseden utanıyor muyum? Başkaları benim halimden utansın!” |
|
95
|
|
|
|
Yrd Doç Dr Güven Arıklı 1976 yılında İstanbul’da doğdu. Burada, Üniversite okuyarak Türk Dili Ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun oldu. Daha sonra Eğitim Yönetimi üzerine Yüksek Lisans yaptı. Girne Amerikan Üniversitesi İletişim Fakültesi İletişim ve Medya bölümünde doktorasını bitiren Güven ARIKLI, KKTC’nin çeşitli yerel televizyon kanallarında programlar hazırlayıp sundu. |
|
96
|
|
|
|
Sanki, “umut”, “mutluluk” ve “özgürlük” delilik kavramında saklı gibi. Gerçekten öyle mi? Son zamanlarda, tamamen “delirmiş” bir dünyaya ait hikayelerin ucunda hep bir “umut” ışığı arar olduk. Karanlık tünelin sonundaki “aydınlığı” görmeye çalışan garibanlar gibiyiz.
|
|
97
|
|
|
|
Bana sorarsanız, Antigone ilk bakıştan beri, ezelden beri, bebek Odipus çobana teslim edildiğinden beri, bir yol hikayesidir. Seslerin ve sessizliklerin, ışıkların ve gölgelerin, yaşayanların ve ölülerin, yerin altının ve üstünün, kozmosun ve kaosun karşılıklı iki yanına dizilip, birbirini süzdüğü bir yol hikayesi...Yolun iki yanında, bir film şeridi gibi akıp geçen dünyalar 2500 yıl öncesine göre daha mı temiz, daha mı kirli? Ölümün gölgesi koyulaştı mı, koyulaşmadı mı? Yaşlı tanrıların sunaklarına genç kan damlıyor mu hala hiç durmadan? Benim cevaplarım önemli değil. Önemli olan, Antigone koşuyor. Ardında ölüleri. Önünde belirsiz bir ufuk. Ayakları kan ve çamur içinde. Koşuyor Antigone. Çünkü şairin dediği gibi:
‘Ne gelir elimizden insan olmaktan başka’’
|
|
98
|
|
|
|
Bir ömür kadar uzun, bir nefes alıp verme süresi kadar anlık bir bakış. Tek bir kaçamak bakışa kaç öykü sığar? Hangi hayatlar gelip geçti bu gri sarıya dönmüş siyah beyaz fotoğrafta. Zamanın yıkıcı etkisine karşı kaç hikaye sessizce takılı kalır o yarısı yenmiş tırtıklarda. Silkelesen kaç umut, kaça neşe, kaç hayal dökülür bu fotoğraftan? Kulağımı dayasam repliklerin fısıltılarını duyar mıyım? Sanki kadının dudakları oynar gibi, sol köşedeki adamın gözlerindeki parıltılar. Hani dile geldi gelecek derken…
|
|
99
|
|
|
|
Ahhhhhhh! Daha fazla tutamadığım soluğumu bir nefeste geri vermiştim. Sanki çok derinlere dalmışım da vurgun yememek için yüzeye çıkmaya çabalayan ama bir yandan da acele etmek istemeyen balık adamlar gibi hissediyordum kendimi. Karşımdaki adam bir yandan |
|
100
|
|
|
|
Üretken bir yazı insanı olarak Enis Batur üzerine bir deneme |
|
|
|