• İzEdebiyat > Öykü > Toplumcu |
81
|
|
|
|
"Kışın bizim sobamız, bu hayvanlarımız işte oğul. Toplanırız çoluk çocuk, kuru ekmek soğan aşımızı yer, üstüne tas tas kar suyu içeriz. |
|
82
|
|
|
|
Bir banka oturdu.Denize baktı.Harika,enfes,müthiş duygularını ifade edecek kelime bulamadı.Her şeyi unutmuştu.Karşı kıyıda denizin güzelliğini seyretmeye gelmiş,tekrar geri dönmemeye kararlı gibi dimdik ,kendi güzelliklerinin farkındalığını göz ardı etmeden gururla yükselen dağlar vardı.Deniz ,balık pulu gibi yayılan küçük çok küçük kıpırtılarla grinin tonlarını sergiliyordu.Çok az mavinin de etkisi görülüyordu denizin renginde.Güneş yeni batmıştı.Bir taraf hala güneşin gitmesini kabul edememiş gibi onun sarı kırmızı parıltılarını yansıtırken,diğer taraf daha koyu griye çalan rengiyle gökyüzündeki kara bulutlardan duyduğu üzüntüyü ifade ediyordu. |
|
83
|
|
|
|
Herkes birilerine ağlıyordu. Kadın yerde baygın bir halde sayıklıyordu;
”Oğlum, Halom, mum kokulu oğlum” diyordu. |
|
84
|
|
|
|
Beklemiyordu, böyle bir şeyi hiç beklemiyodu. Şırası mıydı şimdi?Durup dururken bu atama da neyin nesiydi? Hem de şunun şurasında okulların açılmasına iki hafta kala... Atamayı mı düşünecekti, yoksa önündeki kış kıyamette Ter-ü taze karışıyla dört yaşındaki kızını mı?
O da biliyordu, vatan toprağının her karışında görev yapmanın kutsal olduğunu; ama şimdi hazırlıklı değil di buna. Doğuya atanmasına değil, atamasının aniden ve zamansız olmasına üzülüyordu.
Genç idealist adam içini çekti.
Karısı ve kızının bu durumdan haberi yoktu. |
|
85
|
|
|
|
Kadın gülümseyerek:
‘’Meraklanma canım’’ dedi. ‘’Bana bir şeycik olmaz’’
Başını kocasının omzuna yasladı. Adam simitten büyükçe bir parça kopardı, karısına verdi. Özlemle bakıştılar.
Yaşlı adam sevinçten bir kez daha deliye döndü. Yüreği hafifledi ve bir kuş gibi havalanıverdi. Gözpınarlarına engel olmak istemedi. Ağlamaya başladı…
|
|
86
|
|
|
|
AÇIKLAMA:
Bu mektubu, tüm iyi niyetli dünya insanlarıyla paylaşmayı görev sayıyor ve sanal tarihe ibretli bir vesika olarak armağan ediyoruz… Mektupta alışılmış olduğu şekilde bir duygu sömürüsü ve beklenti değil ,hissedebilen bir insanın karmaşık |
|
87
|
|
|
|
Karşıdan hızla gelen esmer, ince yapılı, genç kadının simsiyah gözlerinde öfke vardı. |
|
88
|
|
|
|
...hakikatler dünyasında var olanın, hayaletler dünyasından gelen kopyası... |
|
89
|
|
|
|
Bir ara, “Acaba Ahmet’te beni, benim onu düşündüğüm gibi düşledi mi?“ diye geçirdi aklından. |
|
90
|
|
|
|
Yüzünde her zaman anlamaya çalıştığım gizemli bir meydan okuyuş vardı. |
|
91
|
|
|
|
Jeepin sidi çalarından ortaya yayılan müzik,ortamın havasını değiştirmiş,her ikisi de kendinden geçmiş görünüyor olmalarına rağmen tedbiri elden bırakmıyorlardı.Adam,avına son darbeyi vurmanın anlarını bekliyordu… |
|
92
|
|
|
|
Aradan çok uzun yıllar geçti 90 lı yıllarda yazdığım öykümdü. Ama konu hala tazeliğini koruyor.
Tüm Cumartesi Annelerine İthaf Olunur.
|
|
93
|
|
|
|
Almıyorum arkadaş! Ev mev almıyorum. Satın, satabilirseniz evlerinizi. Bu ülkede borçlarını ödeyemeyenlerin sayıları artsın, intiharlar, cinayetler, hırsızlıklar, boşanmalar , ruhsal bunalımlar artsın. Size ne canım?! Kim ne yaparsa yapsın!….
|
|
94
|
|
|
|
Kutsal kitaplardaki metinlerin satır aralarında belirtilmiştir. Tanrı bazı güçlerini ister istemez peygamberleri ile paylaşmıştır. Onlar yeryüzünde ki temsilcilerdir. O gücünü bu aracılar vasıtası ile diğer insanlara gösterecektir. Bir elin parmaklarını geçmeyen peygamberlerin sayısının azlığından olacak ki bazı güçlerini de mürşidi kamillere dağıtmaktan çekinmemiştir. Bunlar dinimizde Allah dostu olarak bilinen özel insanlardır. Ve bunlar soyları vasıtasıyla günümüze kadar ulaşmıştır. Bunlar kimdir, nerede oturur, ne iş yapar pek bilinmez ama birden hiç olmadık bir anda insanların karşısına çıkar ve hata yapan, günah işlemekte ısrar edenlere o korkunç gücü gösterir. O kafirin artık bir şansı kalmamıştır. |
|
95
|
|
|
|
Bu güruhtan zevatın, ne elinde tespih ne başında takke olur. Onlar nev'i şahsına münhasır kabilininden ve dahi Kabil'in Sulbünden günümüze kadar ulaşan, haset ve fesatın kıdemli erkânıdır. Envai türden kemlik ellerinden gelir. Her dem kötülük yapmaktan asla ve ka'ta geri durmazlar...
|
|
96
|
|
|
|
Önümüzden geçen ilk şiire atlayıp üzeri tozlanmış kelimelerin içinde kendimize yer açmaya çalışıyoruz. Ancak kelimeler arasında bize uygun olanı bulamıyoruz bir türlü. Acımızı giyinen bir dize, aradığımız sadece. Ellerime yapışıyor çocuk. Umutla koşmaya başlıyorum tekrar heceler arasında. Süslü kelimelerin şatafatlı sesleri arasında tanıdık bir duygu yok !
|
|
97
|
|
|
|
Her mahallenin bir delisi mutlaka vardır. Bizim mahallenin delisi de Deli Ömer’ di. Onu bütün çocuklar ve köpekler çok severdi. O da onları. Çok fazla konuşmazdı Ömer. Konuşmak canı istemediği zamanlarda onunla anlaşmak da zordu zaten. Kelimeler, homurtu halinden çıkardı ağzından. Yine de biz anlardık onun ne demek istediğini. Konuştuğu zaman da susturmak için para veresimiz gelirdi. Kirliydi, pisti ama ondan hiç rahatsız olmazdık. Etrafında pervane olurduk. Sanki ona bizi çeken bir tılsım vardı.
|
|
98
|
|
|
|
“Ruhların para etmediği zamanda şeytan niye uğraşsın ruhlarınızı satın almaya. Şeytan insanı yoldan çıkardı ve görevini tamamladı. Gerisi kayanın yuvarlanmasıdır uçurumdan aşağıya. Beyninizin
derinliklerine indiğinizde, kendinizi şiddetli bir yok e |
|
99
|
|
|
|
Siyah saçlarını plastik tarağı ile okşadı, tavladı. Geceliğin yakasını göğüslerine doğru biraz daha çekip, saçlarını beyaz bedeninin üzerine salıverdi. |
|
100
|
|
|
|
Kanla filizlenip kanla beslenen bir düşüncenin bin yıldır süregelen bir ayininden arta kalanları izliyorum |
|