• İzEdebiyat > Öykü > Bireysel |
221
|
|
|
|
bir yazarın kendisi ile yüzleşmesi!.... |
|
222
|
|
|
|
Buraya gençliğindeki mutluluğu tekrar bulmaya gelmişti. Yola çıkarken, mutluluğunu burda unuttuğunu düşünüyordu. Anılarını sıraya koydu, görevlinin
getirdiği çayı yudumlarken. Uzun uzun, saatlerce tebessüm ederek izledi bütün anıları, kaçıncı çayını ve siğarasını içtigini oda bilmiyordu. Fakat yinede
hayatını kabusa çeviren, mutsuzluğun sebebini bulamamıştı anılarının arasında. Yorulduğunu hissetti birden. Acemi bir yazarken buraya geliş sebeini düşündü,
başarmış, küstah bir gülümsemeyle. |
|
223
|
|
|
|
Sevdim sevdikçe bencilleştim. |
|
224
|
|
|
|
İçimdeki acıyı silip tensel acıya hazırlanmak zorundayım. Damarıma iyice bastırıp bıçağı, nefretle etrafa fışkıracak kanı görmek zorundayım. |
|
225
|
|
|
|
Geyindim çantamı aldım dışarı çıkarken annem usulca,
-Kızım silahını aldınmı dedi,
|
|
226
|
|
|
|
Aklıma gelen ilk şey;
— Keşke bu öyküyü daha erken bitirseydim ya da hiç yazmasaydım, oldu. |
|
227
|
|
|
|
Bir dostumun çocukluğuna ait anlattığı anısı. |
|
228
|
|
|
|
ANGUT nedir?
Herkesin (haksız bir şekilde) kullandığı bir ifadedir "Angut". Birisi bir salaklık yapınca, bir laftan anlamayınca, böyle boş boş bakınca hemen "Angut musun?" der günümüzün insanı Ülkemizde…
Angut’un aslında bir kuş olduğunu biliyor muydunuz?
Angut kuşunun eşi öldüğü zaman (yanına o anda başka bir yırtıcı hayvan veya bir insan gelse dahi) gözlerini bir dakika bile eşinin ölüsünün üstünden ayırmadan o da ölene kadar onun başucunda bekler...
İşte bu canlının yaptığı en büyük "Angut"luk budur. Ayrıca bu olay bütün Angut kuşları için geçerlidir. Arada bir görülen bir şey değildir. Çok ürkek bir hayvan olmalarına rağmen eşinin ölüsünün başında bekleyen Angut kuşuna elinizi uzatsanız dahi oradan kaçmaz.
|
|
229
|
|
|
|
Salondaki camın önünde oturup geçen zamanı saydım düşen kar tanelerinde. Kar taneleri usul usul yağıyordu. Bazıları camları aşıp saçlarıma tutunuyordu. Nasıl gelmiştim buraya, ne zaman gelmiştim?.. |
|
230
|
|
|
|
Acayip bir yazı oldu bu, vaktin çoksa okumanı tavsiye ederim, vakti kısıtlı biriysen zaman kaybından başka bir şey olmaz çünkü yaptığın. İnanmazsın ben hiç okumadan koydum buraya, boş birşey cünkü. AMA benim!... |
|
231
|
|
|
|
Mehmet Akif’in dediği gibi, “Kim kazanmazsa bir ekmek parası/Dostunun yüz karası, düşmanının maskarası,’’ oluyor. İnsanın öz kardeşi bile böyle yaparsa, elin kızı terk etti diye eleştirmeye ne hakkımız var... |
|
232
|
|
|
|
Çal Hanky, çal!.. Ne istiyorsan onu çal!.. Ne çalarsan çal, ama içinde yaşlılık olmasın Hanky. Çünkü, o zaten benim içimde... Dışımda... Sağımda... Solumda... Kahrolası, her yanımda!.. |
|
233
|
|
|
|
Annem çocukken sahip olamadığı bebekleri hep çok severdi… |
|
234
|
|
|
|
“Otuzunu geçtikten sonra en zor iş yeni dostlar edinmek galiba.” diyor. Bir tek atıp ağzını ıslatıyor… “Ama ondan daha zoru sahip olduğun dostlukları koruyabilmek.” diye sözünü tamamlamam gerekiyormuş gibi hızla atlıyorum cüm |
|
235
|
|
|
|
...Avucunu suyla doldurdu ve yüzüne çarptı. Sudaki yansımasına baktı son bir kez daha. Hayallerindeki kız onu yalnız bıraktı gene... |
|
236
|
|
|
|
Uzun parmakları salkım söğüt gibi dizlerinin üzerine koyduğu bileklerinden sarkıyordu. Elleri yılgın yılgın uzanıyordu boşlukta.Uzun uzun ellerini seyretti Delav
ve sessizliği bozan yine Segıra oldu.
|
|
237
|
|
|
|
Akbaba geldi :
"Hadi!"
"Olur." |
|
238
|
|
|
|
zaten o zamanlar her şeyden utanıyordum. hiçbir eksiği olmayan üniformamdan, her sene yeni alınan ayakkabılarımdan, pantolonumdan, bacaklarımdan, babamın bıyıklarından, evimden, kendimden… |
|
239
|
|
|
|
Bu, insanın içinde yaşatıp zamanla sevdiği ve kendisine çok acı verse de, neredeyse bedenine bir organ gibi eklediği, hüzün doğuran tüm uzun soluklu duyguları yerle bir eden, kısacık bir hikayedir!
|
|
240
|
|
|
|
bana verdiğin ilacı içiyorum uyuyorum yani, bak dönüp dolaşıp yine kapında hem şah hem köleyim |
|