• İzEdebiyat > Öykü > Bireysel |
441
|
|
|
|
Çalan saatle uyandı. Pencereden sızan ışık çarptı gözlerine. Günlerin uzadığını düşündü. Bir önceki gün de aynı saatte uyanmıştı. Sanki bu kadar aydınlık değildi. Odasının daha çok güneş alacağına sevindi. Saate baktı. Hala vakti vardı. Yatakta biraz daha kalabilirdi. O geldi aklına. O’nun, yaşadığı bu düzenli hayatı görmediğine bir kez daha üzüldü. Saati öğrenmeye ihtiyaç duyduğu her an olurdu bu. Gözleri buğulandı. Başka şeyler düşünmeye çalıştı. Duvara doğru çevirdi bedenini. Düşüncelerine sırtını döndü. Zaman zaman işe yarardı. Duvardaki rutubet lekelerinden ve sıva çatlaklarından oluşan tesadüfi kompozisyona dalar, zihninde renklendirir, hayali tablolar çizerdi. Bu kez olmadı. |
|
442
|
|
|
|
“ Baay...” diye el sallamasaydı , değil ayağa kalkmak kolunu bile kaldıramayacaktı. Kucağından fırça düştü. Ayağıyla boya sandığını iteledi. “Hello...” diye fısıldadı. Gözleri doldu dolacak... ‘Baay’mı demeliydi? Hangisi doğru? El salladı : “ Hello...” Onu dönemeçte yitirene dek eli sallandı , sallandı.
|
|
443
|
|
|
|
"Hani ay herkese gülümserken,
Mevsimler kimseyi dinlemezken...
Hani çocuklar gibi zaman nedir bilmezken,
Eskidendi, çok eskiden. "
|
|
444
|
|
|
|
Gözlerim tavana dikildi,kendimi Faruk Nafiz Çamlıbel'in |
|
445
|
|
|
|
En kısa ve yazarken en çok keyif aldığım yazım olma özelliğinden başka bir özellik daha; içinde kadın yok...
|
|
446
|
|
447
|
|
|
|
Kollarını kaşıdı. Bakmayı unuttuğunu farketmiş gibi aniden döndü, kedilere baktı. Bir şeyler mırıldandı. Tekrar yanıma geldi.
-Simit vereyim, abi? Çok taze.
-İyi hadi ver bir tane. |
|
448
|
|
|
|
Hoparlörden cızırtılı bir ses yayılır ansızın:
“ İzmir'den Ankara'ya gitmekte olan Anadolu Turizm'in değerli yolcuları, Kula terminaline hoş geldiniz, kaptanınız yarım saat yemek ve ihtiyaç molası vermiştir. Çaylarınız şirketimizin ücretsiz ikramıdır.”
|
|
449
|
|
|
|
Evimizin çatısındaki bacaya yuva yapmış leylek ailesinin gökyüzünde helezonlar çizerek bana veda bile etmeden güneye kanat çırptıklarını gördüğümde gözlerim dolu dolu olur, ve içimi büsbütün kaplayan yalnızlığın verdiği sıkıntıyla yatağıma girip... |
|
450
|
|
451
|
|
|
|
Farkli bi veletti basindan beri. Deli ederdi, sabirlarini sinardi adeta. Dedigi dedik oldu hep. Hep baskaldiridi, isyankardi. Dunyayi sevmiyorsa bu haliyle, pesetmege niyeti yoktu, degistirecekti. Deniz’i kaplara sigdirmak olur muydu. Keske olaydi, komsunun cocugu gibi olaydi da Deniz’i, ayrilmayaydi yanlarindan. Oturaydi dizini kirip, evleneydi de torun vereydi keske. Ama o zaman o Deniz olmazdi ki.. |
|
452
|
|
|
|
Arda, babasıyla aynı evde yaşıyordu, ama ilişkileri açısından çok farklı dünyaların insanlarıydılar.
|
|
453
|
|
|
|
“Sesler kendini duyurur öteye
ve gece yazılır yeni bir güne…”
|
|
454
|
|
|
|
Hayat kelimelere ayrı ayrı takılmaz.Ne "aşk" kelimesine ne "iş" ne de başka bir kelimeye... Hayatın takıldığı; yeryüzündeki tüm kelimelerin, tüm duygu ve düşüncelerin, tüm cümlelerin 'içiçe geçmişliği'dir. |
|
455
|
|
|
|
Yıllardır sevmemişgibi.hiç bırakmamış,hiç ayrılmamış,yeni buluşmuş gibi.Saçmalık mı bu? |
|
456
|
|
|
|
Elif bir şeyler yapmazsa hayatına anlam katan iki kişiyi de kaybedeceğini anladı. İkisine doğru yürüdü Mehmet’ in kucağına oturup Hülya’ yı kendine çekti. Sabahın ilk ışıklarına kadar kendisinden beklenilen bütün her şeyi yaptı. Mehmet ve Hülya uykuya daldıklarında Elif aşka ve dostluğa dahil her şeyin o yataktaki cesedine baktı. Bir sigara yaktı. En yakın arkadaşının ve sevdiği adamın çıplak vücutlarını izledi |
|
457
|
|
458
|
|
459
|
|
|
|
“Şimdi yeni sesler,
Gülümsüyor güne…”
|
|
460
|
|
|
|
Ben büyük kentlerin yirmidört saat yaşayan yanını seviyorum. Alışveriş merkezleri, sahil restoranları, barlar, eğlence yerleri, giysi, ayakkabı mağazaları.. Biliyorum sen de böyle yerlerden hoşlanmıyorsun. Eğer sen hoşlanmıyorsan bu benim de hoşlanmayacağ |
|