• İzEdebiyat > Öykü > Bireysel |
41
|
|
|
|
Canım Efendim! Nacizane kulunuz bendeniz de hayatında ilk defa bir insana duyulan aşk duygusuyla tanıştı. Aşk'ı var olan her şeyde görmüştüm, bir insanda hariç... Gün o gündür ki o yüce duyguyu bir faniye karşı da hissettim. |
|
42
|
|
|
|
Amir şoka girmişti. Telefonun diğer ucundan ses seda gelmiyordu. Şimdiye dek Okan'ın böylesine aptalca bir vukuatı hiç olmamıştı. Okan gibi tecrübeli bir baş komiser böylesine çocukça bir hata yapabilir miydi?
“Alo, amirim? Duydunuz mu beni?”
“Yeme lan beni, sen kimi kandırıyorsun sersem! Neyin peşindesin Okan? Sen değil miydin bu kızı kodese tıkalım amirim, çeksin cezasını zilli diyen, ha? Şimdi ne yalanlar sıkıyorsun bana? Bana bak, evin tam karşısındaki durağın yanındayız. Siyah minibüste seni bekliyorum, çabuk buraya gel. Alacağım façanı aşağıya, hadi çabuk!”
|
|
43
|
|
|
|
ha geldi
ha gelecek
diye diye |
|
44
|
|
|
|
Yazarın kendisine ait bir anekdottur. |
|
45
|
|
|
|
Bilinçaltımızı hayatımıza yansıtırken dikkatli ve tedbirli olmalıyız. |
|
46
|
|
|
|
Partizanlar sadece geceleyin köylere inerdi. Gündüzleri ormanlarda gizlenir, bir yere gideceklerse karanlık bastıktan sonra yürüyüşlerine başlarlardı. Köylüler önceleri dağlarda partizanların olduğunu bilmiyorlardı. Bulgar askerlerin kontrolündeki karakolları bastıktan, köylere devriyeye çıkan jandarmaları öldürmeye başladıktan sonra duyuldular. |
|
47
|
|
|
|
Liseye başlayacağı yaz, amcasının döküm atölyesinde çalışmaya başladı. Sabahtan akşama kadar ya kum eliyordu, ya da dökülmüş parçaların üzerindeki çapakları taşa tutup temizliyordu. Patron, yeğenini öteki işçilerden farklı bir muameleye tabi tutmuyordu; onlar ne kadar çok çalışırsa, onlardan daha çok çalışmak zorunda kalıyordu.
|
|
48
|
|
|
|
Ne zaman
Ne zaman kapıyı çarpsa çıksa
Arkasına dönüp bir baktı ürpererek
Bir kedi var mı diye..
|
|
49
|
|
|
|
Eski bir tapınak yazıtıdır.İ.Ö Xsentus 'un yazdığı bir yazıdır. |
|
50
|
|
|
|
Kristal şekerlik, koca bir yıl özlemini çektiği rengârenk şekerlerine kavuşmanın tatlı sarhoşluğunda büfede yerini almıştı. Gümüş tabak da aynı yerde pırıl pırıl parlıyor sanki "ben de beyaz bademlerimle sütlü çikolatalarımla buradayım" der gibiydi. Hemen yanı başında arzı endam eden desenli antika kolonya şişesi ise limon ferahlığını üç gün boyunca damla damla yaşatmak için can atıyordu. |
|
51
|
|
|
|
Doğayla içiçe yaşayan yaşlı bir adamın öyküsü. |
|
52
|
|
|
|
"Düşündükçe derinleşiyor senden geriye kalan yara. Anladım. İnsan bir kere reddedilince anlamalı. Ama keşke daha önce anlasaydım beni bu kadar önyargılı dinlediğini. Görseydim bana ördüğün duvarları. “Sarılacak yeni şeyler bul demiştin.” Çok ağrıyınca sol bacağıma ve ağrımadığı zamanlarda ağrısız zamanlarıma bile sarılıyorum. Bilmiyorsun. " |
|
53
|
|
|
|
Her ne kadar rehberimiz karşı geliyorsa da iş, ton balık konservesiyle zenginleştirilmiş salata ve ya bir parmak sucuk, bir domates ve bir yeşil biberle halvet olmuş makarnayı ateşten almadan iki dakika önce üzerine kibrit kutusu kadar kaşarı doğradıktan sonra iki yumurtayı ekledin mi, iki kadeh şarap sevisiyle akşam yemeği adeta ziyafete dönüşüyor. Amaç içip içip yerlere yatmak değilse sorun yok.
Bu yemeklerle ayranı hiç önermiyorum.
Aramızda bu tür yemeklerle ayran içenler olsaydı, 1120 yaşındaki Ana Ardıç’ ı görür görmez satır- matırla “ Buraya cami ve AVM yapalım! “ diye saldırabilirlerdi. İşte Ana Ardıç’ ın bu tip adamlardan çok çok uzaklarda olması nedeniyle bu denli yaşayabilmiştir kuşkusuz.
|
|
54
|
|
|
|
Ertesi günkü gazetenin manşeti: “Öğrenci Velisine Dayak… Kızını insafsızca döven matematik öğretmeninden hesap sorulması için okul idaresine başvuran veli de okul müdüründen dayak yedi…” Habere geniş bir yer ayrılmıştı |
|
55
|
|
|
|
Gomlegimin dugmesini acip kravatimi gevsetesim geliyor. Aksine, tam oturdugundan emin olmak icin iyice yukari cekiyorum. Prezentabl gorunmem gerek. Cunku biliyorum karakterimize neler giydigimizin degil, vucudumuza neler giydigimizin onemli oldugu yillari yasiyoruz. |
|
56
|
|
|
|
Yıllardır sulamış ve bakmış olduğunuz çok nadide ve sevdiğiniz bir çiçeği; birgün saksısında olmadığını görseniz, neler hissederdiiniz?
Okuyacağınız hikaye gerçektir. Yaşayan benim. Ben bir anneyim. |
|
57
|
|
|
|
Tüm paslı çivilere sevgilerimle... |
|
58
|
|
|
|
Her şey çok büyüktü, dünya kocamandı. Dağı taşı kasabayı şehirleri izlediği mi biliyordum. Bir kızı izlediğimi hiç bilmiyordum. |
|
59
|
|
|
|
Her sabah gördüğü ve fakat bugün nedense göremediği, mezar kazıcısı mı yoksa mezarlık dilencisi mi olduğunu bir türlü kestiremediği, paspal kılıklı, kısa boylu, biçimsiz suratlı adam neredeydi acaba. Hiç usanmadan, çekinmeden, mezarlığın önünden geçen herkese el açar, para ister, ne dediği pek anlaşılmazdı. Zaman zaman da kendisi gibi oldukları kılıklarından ve tiplerinden belli olan birkaç kişiyle anlaşılmaz sözlerle kavga ederlerdi. Bu kavgaların nedeni de para yüzündendi. Mezarlığı ziyaret edenlerin verdikleri bahşişleri bölüşme meselesi yüzünden çıkardı genellikle bu kavgalar. |
|
60
|
|
|
|
İçinde bir şeyler kaynamaya başladı Oya Hanım’ın.Yatağına sığmayan, coşkulu bir ırmağın sesini duyuyordu.Hemen kızına sarıldı.Sarıldığı beden, iki can taşıyordu.Onu yanaklarından öptü.Kızının ona bir torun vereceğine, kızının |
|