• İzEdebiyat > Öykü > Anı |
521
|
|
|
|
Başkalarına şans gibi gözüken sizin içinde şansmıdır acaba? |
|
522
|
|
|
|
Seni senden sormanın güzelliği… Sahilde, dağ başında, vadide…
Seninle yaşamanın, dünyaya kafa tutmanın çekiciliğinin o vahşi güzelliği; vazgeçilmez.
Yakamda gül gibi taşırım seni...
|
|
523
|
|
|
|
Kızıl saçlı kız biraz daha yaklaştı.Yaklaştıkça merakı daha da artıyordu Kızıl saçları yüzünü kapatıyordu.Saçlarını geriye çekti.Göle çok yaklaşmıştı.Önündeki ıslak kayayı fark etmemişti.Kayaya basmasıyla kayması bir oldu.Ormanı delip geçen çığlığını kimse duymadı.Suya düşmüştü.Çırpındı ama nafile hiçbir fayda vermedi.Bir kaç kez suyun yüzeyine çıkmayı becerdiyse de sudan çıkamadı.çok korkmuştu.en sonunda yorgun düştü ve kendini suya bıraktı.gözleri yavaş, yavaş kapanıyordu.en son hatırladığı şey boşluktu sanki hiçbir zaman bitmeyecek bir boşluk.Öncesi bomboş.Sanki hiç yaşanmamış gibi.En son mavi bir kelebek.Onu yalnızlığa mahkum eden yalnız bir kelebek.mavi kelebekler mezarlarda yaşar.Şimdi ise mavi bir kelebek onu yalnızlığa gömmüştü.Onun geçmişini gömmüştü
|
|
524
|
|
|
|
Yarı aç, yarı tok yaşadığımız günlerdi ama çok mutluyduk. O kadar neşeliydik ki çıldırmamak için adeta kendimizi zor tutuyorduk. Babamızın biz üç kardeşe gece gündüz ana avrat küfür etmesine, annemizin o kalın sopayla günün yirmi dört saati dövmesine rağmen çok mutluyduk. |
|
525
|
|
|
|
Dilencilerin dejenere ederek kullandığı bir kelimenin aslında basit bir kullanım hatası olmadığını anlatan bir gezi yazısı... |
|
526
|
|
|
|
Dostluğu ve sevgiyi ben bu ocakta öğrendim. Bu bana bir lütuftu.
Yaramaz mıydım bilmiyorum ama çok mızmızdım. Annemse beni hayatın gerçeklerine alıştırmaya çalışmaktan artık bitap düşmüştü. Ama yılmadı önce herşeyin olumsuzunu düşünerek, heyecanla ve umu |
|
527
|
|
|
|
Dengemi kaybetmek üzereyim, boynuna yaslıyorum ağır kafamı, huzur içindeyim. |
|
528
|
|
|
|
Bir kez bile dokunmadıysanız doğaya çıplak elleriniz ile , neler kaçırmış olduğunuzu bilmiyorsunuz demek ki. |
|
529
|
|
|
|
Deniz kıyısında bir şehir... Her nefes alışta çiğerleriniz iyot kokusuyla dolardı sonuna kadar. Deniz hemen karşıda iki adım attınız mı önünüze dikilir. Ben buradayım der hatırlatır kendini... |
|
530
|
|
|
|
İçimde iki tane ruh yaşıyor. Biri delinin teki: Herkes diyebilir ben deliyim diye. Ama onu tanıyanlar bir daha bu kelimeyi kullanmaktan kaçınabilir. Ve diğer ruh, ben ona Yürek demekle yetiniyorum. Bir yürekten öte o da bir ruh, ama tarzı dolayısı ile bu lakabı taktım ona. |
|
531
|
|
|
|
Sahte bohçacı çetesiyle yaşanan olaydan sonra annem evde duramaz oldu, korkuyordu.
Seyitgazi’ye, ablamın yanına gidip orada kalmaya başladı. Bir hafta, iki hafta… Zavallı babacığımla perişan olmuştuk. |
|
532
|
|
|
|
Doğa Tutkunlarına Önerilecek En Güzel Yer |
|
533
|
|
534
|
|
|
|
Hatıralar artık size kayıtsı kalamayacağım.İşte burdasınız yanıbaşımda.Bazen belirsizleşiyorsunuz ,bazen capcanlı karşıma dikiliyorsunuz.En iyisi varlığınızı güvence altına almak,sizi yok olmamak üzere kayıtlara geçirmek.Hadi bakalım. |
|
535
|
|
|
|
Böylesine ilerlemiş olan teknolojiye hayranlık duymamak elde değil. Evimize bilgisayar ilk girdiğinde düğmesine bile dokunmaya korkarken, şimdi haberleşmelerimi İnternet yoluyla yapabiliyorum.
Bizim çocukluk ve gençlik dönemlerimizde teknoloji böylesine |
|
536
|
|
|
|
Önce Nurcan girmişti içeriye. Her ne kadar inleye inleye yerlerde kıvranıyor duysam da, anadan doğma olmamın getirdiği pornografik görüntüm Nurcan'ın acıma duygularını yok etmiş ve iki eliyle birden yüzünü kapatarak, ırzına geçiliyor muşçasına çığlıklar atmasına neden olmuştu. Çığlıklarla birlikte de, Faruk daldı odaya…
Bu sefer de Nurgül, orasını burasını örtmeye çalışırken atıvermişti, canhıraş feryadını. Zavallı Faruk ise, temmuz sıcağına karşın gırtlağına kadar iliklediği pijamaların dan bir yerlerinin görünmesi sanki mümkünmüş gibi elleri ile kasıklarını kapatmış, avazı çıktığı kadar da bağırıyordu.
Herkes bağırdığı için, ses çıkarmama gerek kalmamıştı artık. Canımın acısını da bir yana bırakarak kendimi yatağa atıp, çarşafı üzerime çektim. Hala çığlık atıp duran Nurgül’de iki eliyle birden kıçını kapatarak yatağa koşup, can havliyle yanıma sığınmıştı. Ortalıkta görülecek bir şeyler kalmayınca da, çığlıklar kesiliverdi.
“Tamam mı, gözlerimi açayım mı artık?” diyen, Nurcan'ın fısıltısı duyulmuştu sessizlikte önce. Sonra da, Faruk’un kükremesi…
“Madem sevişi yordunuz, odanızın kapısını neden kilitlemediniz? Pis teşhirciler...”
İkisine de kötü kötü bakarak söylendim,
“Ya siz, kapıyı çalmadan neden daldınız içeri peki? Pis röntgenciler…”
“Çıkardığınız seslerden, birbirinizi boğazladığınızı sanmıştık. Manyakça bir seks fantezisi yaptığınızı, nereden bilelim?”
Az önce beni öldürecek denli öfkeli olmasına karşın, endişe içerisinde koluma sarınmış titreyen Nurgül’e bakarak,
“Ne fantezisi be?” diye hırladım. “Duyduğunuz sesler bu katilin, yumurtalı sucuk
pişirme arzusundandı…” . |
|
537
|
|
|
|
"Aralarında Leylâ'yı en az hatırlayan da bendim." |
|
538
|
|
|
|
Bazı kaybedişler bazen mutluluğa götürebilir sizi. |
|
539
|
|
|
|
Adımlarım bedensiz dolaşadursun,
Düşlerimi mahşerin eline tutuşturuverdim..
|
|
540
|
|
|
|
Hep bir ablası olsun istemişti. Mahallenin çocuklarından kaçıp, sığınmak için ama yoktu. Ne zaman yanında ablası ile geçen birini görse içi burkulur. Abla ile dolardı gözleri, minik gözleri... |
|