• İzEdebiyat > Öykü > Anı |
201
|
|
|
|
Bir zamanlar uzak dağların buzulsu kokularını taşıyan, karları savuran, hülyalı fırtınaların durmadan kaynaştığı çok yüksek tepelikler, geniş yaylalar vardı. Bu bomboş tepelerin en yüksek noktası Erciyes Tanrı katına basamak, Tekir yaylası tapınak, kayak da yaşamın ta kendisiydi. Ne alınlarda çizgi, ne gönüllerde kaygı vardı. Rüzgarlar kanatları, karlı dağlar yuvalarıydı. |
|
202
|
|
|
|
METİN OL, METİN
Adım Metin. Yirmi dokuz yaşındayım. Bir ilaç firmasında tıbbi delegelik yapıyorum.
Bekârım. Göbeğim yok. Kız arkadaşım da yok. Felsefeyle ilgileniyorum; ama felsefeden pek anlamıyorum. Tüm yarışmacı arkadaşlara başarılar diliyorum ve ben yarıştan çekiliyorum. |
|
203
|
|
|
|
Hayali cihan değen anılar. |
|
204
|
|
|
|
Öğrenim gördüğüm şehrin insanlarından bir manzara... Hafızamda anı olarak canlanacak günlerden biriydi. (Denizli) |
|
205
|
|
|
|
Hoş Geldin Bartu12-05-200513:10:03 |
|
206
|
|
|
|
Yol uzundu. Nedense hiç bitmiyordu. Kırk dakika bana saatler gibi gelmişti.
Yüzüm gülmüyordu. Her zaman olduğu gibi şimdi şen, şakrak, mutlu değildim. Etrafımda gördüğüm her şey ve hiç kimse, pek hoş, pek güzel gelmiyordu bu sefer bana. Bir umutsuzluk, bir acı bekleyiş vardı yüreğimde. Sanki önümü göremiyordum. Bir saat sonrasının neler getireceğini bilemiyordum. Önsezi yetimi kaybetmiştim sanki. Sadece bekliyordum. |
|
207
|
|
|
|
Evimizden bir misafir daha eksildi.
İbrik eksildi evlerden
İbrikçiler eksildi zanaatkarların içinden....
Sonra tenekeciler çarşısında birkaç dükkan daha kapandı açılmamak üzere.
|
|
208
|
|
|
|
Anadolu'da her zaman dünyayı şaşırtacak bir hoşgörü vardır. Bu konuda Prof.Dr. Hütteroth'la yapılan bir konuşmadan yola çıkarak bir örnek anlatılmaktadır. |
|
209
|
|
|
|
Geç kalmayın. İçinize doğan bir hissi bertaraf etmeyin,susturmayın. Belki içinize doğan his karşınızdakinin bu dünya da göreceği son sürpriz olabilir. Onu bu fani dünya da küçük bir sürpriz den, sevinçten mahrum bırakmaya hakkınız yok benim gibi… |
|
210
|
|
|
|
Bir ay öncesine kadar çalıştığım çay ocağında, benim yerime işe alınmış olan Nuri ile tanıştım. Benden bir iki yaş daha büyük gösteren Nuri’nin işi gücü müzikti. |
|
211
|
|
|
|
Çocukluğumun yeşil sokağı, annemin sabun kokulu elleri, yanaklarıma batan babamın kirli sakalı, güvende olduğum, sığındığım, bahçesinde güller açan evim... Her yolculuk bir şekilde götürür beni oralara. Yaşlı ceviz ağacına tırmanıp dalların yaprak |
|
212
|
|
|
|
O yıllarda neredeyse bütün çocuklar yoksuldu. Aramızda varsıllar olmadığından belki bizler deryadaki balık misali yoksul olduğumuzu bilmezdik. Yoksul olmanın en kötü tarafı elbiselerinizin eski ve yamalı olması, sofranızda lezzetli yemeklerin bulunmaması değildir. Yoksulların anne babaları çok sinirli olur. Ve onların çocuklarının payına ekmekten çok dayak düşer. |
|
213
|
|
|
|
Zaten kullanım amacı gereği kasvetli, yorgun ve uykulu mekanlardır istasyonlar. Oysa ayrılıklar kadar kavuşmalara da şahittir bu taş duvarlar. Fakat işe hüzün neşeye galip geldiğinden, bir fıçı beyaz boyayı bir bardak siyah gri yapmaya yettiğinden, istasyonlar hep hüzünlüdür. Ağlamalıklı… |
|
214
|
|
|
|
Dışarda kalan, yalınayak başı kabak, kıçları açıkta, elinde bir dilim kuru ekmekle koşturan diğer çocuklara ya en büyük çocuk ya da aileden birileri bakar. Bebek geldiğinde bu çocuklardan beş yaşından küçüğü varsa o da annenin yanındadır. Çoğunlukla mutlaka vardır bir çocuk daha. İki çocuk arasında yaş farkı, iki üç yılı geçmez genellikle.
|
|
215
|
|
|
|
Gözlerimi kapayıp bir başladım ama ondan sonrasını hatırlamıyorum. Neden sonra kendime geldiğimde klarneti masanın üstüne koyarken kimseden ses seda çıkmıyordu. |
|
216
|
|
|
|
Güneşi kim buzla kapladı?Her kimse çıksın ortaya! Sıcak günlerin umudunu insanlara bahşeden sonra da hiç acımadan kalplerinin sıcaklığını çekip alan, insanları sarı günlerin altında tir tir titreten kimse hüküm giymeli!Hüküm giydirilmeli! Sizin hiç uyanm |
|
217
|
|
|
|
Biz de, “6.Filo Defol!” diye sloganlar atarak, Amerikalı askerleri denize döken üniversiteli abilerimiz gibi bir eylem düzenlemiştik işte: “İŞÇİ MEMUR ELELE, GENEL GREVDE!” |
|
218
|
|
|
|
Ve hastanedeyim. Ben, arabadan hemen aşağıya iniyorum. İki büklüm, ellerim kucaklarımda birbirleriyle kenetlenmiş... Hastanedeki görevliler beni o halde görünce hemen koşuyorlar. Tabii tanıyanlar da var aralarında beni...
İlgi oldukça büyük... Tüm kapılar sonuna kadar açılıyor adeta... Hemşireler koşuyor, "Donuyorum, beni ısıtın diyorum..." Fakat, kat kat giyinmişim... Kazak, ceket, palto ve bir battaniye... |
|
219
|
|
|
|
En ufak birim insan ve aile, Devletin bir parçasıdır. Kamuoyu yaratarak bir ülkenin
rejimini değiştirmek, hiçbir ülkenin hakkı değildir. Libya'nın % 95'i çöldür. Ralli
yaparak çölünden geçilir de, bu yönüyle Libya'ya bir çözüm gelmezken, % 5'lik
bölümündeki çözümsüzlükle uğraşılmıştır. Muammer Kaddafi akıllıların delisidir.
Zaman bakalım ne gösterir. Saygılar.
|
|
220
|
|
|
|
Tren kalkmadan 1 saat öncesinde almıştım biletimi ve bu zamanı yiyecek bişeyler almak için değerlendirdim.. alışverişimi bitirip geldiğimde ise hala yarım saatimin kaldığını görünce bu zamanı yerimde oturarak geçirme kararına vardım ve alsancak garının tarihi mimarisi içerisinde peronuna yanaşmış olan trenimde 3. vagon 21 numaralı koltuğuma gelip oturdum ve bitirme projesi için yazmam gereken raporun kaynakçasına göz atmaya başladım..
|
|