• İzEdebiyat > Öykü > Anı |
161
|
|
|
|
Vicdan sadece kendimizi yargılamak olmamalı.Vicdan içimizi yırtan,paralayan kara bir çalı olmalı,unutmamalıyız.Vicdanımız her yaptığımızı sorgulayan bir hakim,temelleri sağlam olması gereken bir anıt.. |
|
162
|
|
|
|
Onu ilk gördüğüm anı hatırlıyorum; kıpırtısız yatıyordu sağımdaki karyolada. Yatan bedeniydi, kendisi ise dolanıp duruyordu üzerinde... |
|
163
|
|
|
|
Dedeme "Gara Meme" derlerdi. Biraz kısa boylu, esmer, yağız bir adamdı. Güçlü kollara sahipti. Pazıları o yaşta bile kaslıydı. Ayağında hep Adana Şalvarı vardı. Ayaklarında, o döneme has, kara lastik ayakkabı bulunurdu. Üzerinde kareli bir gömlek, başında da yünden yapılmış bir takke olurdu. Pek konuşmayı sevmezdi. Ama çok çalışkan biriydi. Evin arkasındaki 1-2 dönüm yeri eker biçerdi. |
|
164
|
|
|
|
Çocuk 6 yaşındadır. Annesi ve babası sevgililer günü kutlaması için dışarı çıkmıştı. Çocuk ve 3 yaşındaki kardeşi doğal olarak güvenilir bir yakını olan dede ve ninesine bırakılmıştır. Kardeşi erken uyumuştur. Okula yeni başlayan büyük torun ile anneanne baş başa vermiş televizyonda uygun bir filim arayışındadırlar.
Bir ara nine yüksek sesle, "Allah kahretsin senin gibi pislikleri!" diye söylenir. |
|
165
|
|
|
|
Artık kapılar açıldığı için Rum tarafına rahatça geçebiliyorlardı. Aslında gitmeyi çok sevmiyordu; ama nedense içinden de hep gitmek isteği geliyordu. Sanki oralarda yıllar önce kaybettiği bir şeyleri bulacak gibi hisse kapılıyordu. Bir umut taşıyordu içinde. Ne olduğunu bilmediği, görmediği bir şey tasarlıyordu hayalinde. Bazen gözlerinin önüne birini getiriyor ama kim olduğunu kendisi de kestiremiyordu. Puslu, sisli bir görüntü içinde iri yarı, dev gibi birini görüyordu sanki…
|
|
166
|
|
|
|
Ben Aydın’ı görür görmez ona aşık oldum, vuruldum, çarpıldım gibi ifadeler söylesem bu yalan olur. Çünkü ben Aydın’a aşık olup olmadığımı hâlâ bilmiyorum, ama onu sevdiğimden eminim. Evet, onu çok sevdim, çok… |
|
167
|
|
|
|
Israrlar bir ara o kadar çok arttı ki ölmesine üç gün kala gitmek zorunda kaldım. Bitmişti. Bedenen ufacık kalmıştı. Yüzü kirli sarı bir renkteydi. Beni görünce yüzü ağlama-gülme karışımı bir hal aldı. Benden defalarca özür diledi. Onu affetmem için yalvardı. Yakında öleceğini bildiğini ama bu vicdan azabı ile öteki dünyaya gitmek istemediğini söyledi. Benim çok katı bir insan olduğumu düşünebilirsiniz. Ancak ben Kenan’ı affedemedim. Yaşadıklarım gözümün önünde canlanınca, bunu yapamayacağımı anladım. Keşke, affedebilseydim, keşke öylesine yüce bir gönüle sahip olsaydım… |
|
168
|
|
|
|
İfade çok klasik bir söz olacak, ama söylemeliyim: Bu odada ben birinci “yeniden doğuşumu” yaşadım. Neden birinci? Çünkü ikincisi de var. Demek ki hayat insanı her zaman ağlatmıyor, güldürdüğü ve sevindirdiği zamanlar da oluyormuş… |
|
169
|
|
|
|
çadıryeri köyü çoban geleneği ve köyçabanı Hasan amca |
|
170
|
|
|
|
Bugünlere ithafen bugünden kalan... |
|
171
|
|
|
|
Can kaçıyor, ölüm onu kovalıyor. Can yorulduğunda yakalanacak yani ölüme teslim olacak. Ömür denilen şey, işte bu kısacık kovalamacadan ibaret. Her doğan canlı, doğumla birlikte ölüme karşı büyük bir zafer kazandığını zanneder. Bu bir aldatmacadır. Daha doğrusu ölümün, canlılara oynadığı bir oyundan başka bir şey değildir. |
|
172
|
|
|
|
nasılım bu son bahar? Bilsem Ruhi Bey benim de anlatacaklarım var.Evet Ruhi Bey olur olmaz, olsa da olur benim de dünlerim var; 1. 70 civarında üstümde biriken bir boy ömrümle içinden geçtiğim bir hayatım var.Nicelerim var Ruhi Bey, nicelerim var; incittiklerim ve direnmelerim var; adamım Ruhi Bey, koynunda saklı kaldığım; tek bir adamım var. Kurabiyelerim ve masallarım var Ruhi Bey çocuklara yedireceğim ve siz daha iyi bilirsiniz, yaş.lanır topallanırım ve uykum var Ruhi Bey; uykuya dalacak yerim bir gün inanın, benim de var.
|
|
173
|
|
|
|
Ramazanda iftar çadırları ful şekilde bir hizmet veriyor. Önemli buluyorum yapılan hizmeti fakat hala 20. yüzyılda dünyada toprakları ve kaynakları kendi kendine yetebilen 7 ülkeden biri olduğu söylenen Türkiyenin eğer iyi yöneticeler tarafından yönetilmiş olsa idi bir görenek olmasının dışında o iftar çadırları hiç olmaması gereken yerler olacbilecekti.Umudum bir gün herkesin kendi helal ekmeğini kazandığı bir ülke ve dünya için , hiç bir çocuk aç yatmasın ne olur. |
|
174
|
|
|
|
Markete ya da pazara her gittiğimde gözlerim önce mantarları arar. Bakınırım uzun uzun, mutlaka bulurum sonunda. Öylece dururum karşılarında, gözlerimde çocuk gülüşlerimle, dalarım çocukluk anılarıma.
Büyümenin acılarıda büyüteceğini, bizleri birbirimizden uzaklaştıracağını bilmediğimiz yaşlardaydık o zamanlar..... |
|
175
|
|
|
|
Aylar geçti gidişimden sonra..Ölümü bile kavuşmak bilen Ayşe Teyzem oralarda ne yapıyor bilmiyorum ama hissettigim her ikindi vakti kara dutun altında oğluyla ve eşiyle konuşuyor, dertleşiyor. Ve sonra duasını edip onlara kavuşmanın vaktini bekliyor kara dutun gölgesinde.. |
|
176
|
|
|
|
Hayali cihan değer anılar......... |
|
177
|
|
|
|
Çocukluk- gençlik arası yıllardan birinde yaşananlardan... |
|
178
|
|
|
|
Tahir amcamın başkanlığını yaptığı Türkiye Öğretmenler Sendikası, tüm öğretmenleri ilan ettikleri “BÜYÜK ÖĞRETMEN BOYKOTUNA” katılmaya ve desteklemeye çağırıyordu. Caddelerde ve park, kahvehane gibi oturma yerlerinde buna dair bildirileri dağıtıyorduk. Çeşitli yerlere yapıştırılan afişler için de tercihimiz akşam karanlığı oluyordu. |
|
179
|
|
|
|
- Kendimi bildim bileli Beşiktaşlıyım. |
|
180
|
|
|
|
Aşağıdaki yazım, gerçekleşmiş olayları konu almaktadır. 15 Aralık 2005 tarihli Eyüp de düzenlenen programa katılan tüm dostlarıma, ayrıca teşekkür ederim
Konu hakkında ayrıntılı bilgiye http://www.acev.org/index.php?lang=tr adresinden ulaşabilirsiniz.Okuyan herkese sevgi ve saygılarımla ve teşekkürlerimle |
|