|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Meyk de Meyk
Tayyibe Atay
Eleştiri > Günlük Olaylar
iki torunum var, tatlımı tatlı!..küçük olanı kız, durmadan süt içiyor... süt dolu biberonu dikiyor ağzına, soluk almadan bitiriyor...olmadı yeniden istiyor, biberonu uzatıp “meyk” diyor... hem meyk diyor, hem de kıs kıs, kıs kıs gülümsüyor...aklınca, beni esir alacağının hesabını yapıyor bu gülümsemeyle!..lakin, bunu başarıyor!..alıyorum elime biberonu, içine süt doldurmak için buzdolabına doğru yürümeye başlıyorum..uzanıyorum süt bidonuna, bitme
[DEVAMI]
|
|
|
• İzEdebiyat > Öykü > Anı |
381
|
|
|
|
Bir çocuğun, yaşamına giren sıpa ile olan ilişkileri. |
|
382
|
|
|
|
bizi adeta büyülemişti sanırım odada tütsü niyetine kafa yapıcı bir şeyler yakılıyordu çünkü hoca yerde bu dumana mağruz kalmıyordu ve biz ayakta durduğumuz her saniye içimize çektiğimiz bu tütsü kokusuyla dumanı başımızı döndürüp dilimiz damağımız kuruyordu bizi biraz ayakta beklettikten sonra yere oturttu. Ben hiç konuşmuyordum arkadaşımla öyle anlaşmıştık bu gün için çalışmıştık yani. Saç sakal birbirine girmiş bir imaj yaratmıştım bu güne özel. |
|
383
|
|
|
|
Doğu'da bir ilçede öğretmenlik yaptığım yıllarda tanımıştım onu... |
|
384
|
|
|
|
Sarmaladı yüreğiyle sımsıkıca kuzusunu, evladım, maralım..diye inledi anacık.
|
|
385
|
|
|
|
Dışarı çıktılar. Arabaya doğru yürürken Haşmet Başkan aniden duraksadı ve ayaküstü, yapılan görüşmede işverenin adım atmamakta direnmesinin altında yatan sinsi hesabı birkaç tümce ile özetledi: Dostlarım, işveren masaya getirmekten kaçındığı teklifi işyerlerinde üyelerimize duyuracak… İşveren; İşçilerin sendikaya karşı tavır geliştirmesinin hesabın güdüyor, dedi. Arkadaşlar, biliyoruz değil mi, bu numaraları? Her dönem yeni taktikler öne sürüyorlar… Üyelerimizin diri durmasını sağlamalıyız… Bu herifler, masada sıfır zam önerecek kadar basitleşirken, yarın işyerlerinde avans dağıtımı gündeme getirerek üyelerimizin birliğini bozmayı da hesap edebilirler… |
|
386
|
|
|
|
insan yalnız olduğu anlarda farkına varıyor birşeylerin ve bu farkına vardığı şeyler çoğu zaman hüzünle dolduruyor insanın yüreğini.Geceler ise bu farkına varmanın en doruk noktasına ulaştırıyor bazen insanı... |
|
387
|
|
|
|
Aşk denilen o şey yok mu; ah, o aşk! Ona dair birçok şey beynimde cirit atmaya başlamıştı. Sınıfımdaki kızlar da bir güzeldi ki! |
|
388
|
|
|
|
yaz kapıya abandı mı; daha içeri girmezden evvel terler dururdum...çocuğum yani o yıllar. |
|
389
|
|
|
|
Kitaplardan birisinin arasından, belki sekize katlanmış kocaman bir kağıt çıkartarak yere yaymıştı. Sonra da elleri ve dizleri üzerinde dört ayak pozisyonuna geçerek, biraz sağlıklı ve cinsel güdüleri normal olan hiçbir erkeğin katlanamayacağı bir görüntüdeyken, bakınmaya başladı kağıda. Derin bir iç çekerken sordum,
“Ne yaptığını söyler misin lütfen?”
“Horoskopunu çıkartıyorum.”
“Onu anladım güzelim de, horoskop ne?”
“Yani, doğduğun zaman dilimindeki gökyüzünün konumunu inceliyorum.”
“Uğraşmana gerek yok, sorsaydın ya. Parçalı bulutluymuş, doğmam dan sonra da şerefime, yağmur yağmış zaten…”
“Bırak dalga geçmeyi, yıldızlardan söz ediyorum ben. Mesela doğum saatinde aslan burcu da çok güçlü. Ondan da etkilenmiş sindir mutlaka.”
Acaba o kağıdın olduğu yerde ben olsam, benimle de aynı dikkat ve özenle ilgilenir miydi ki? İlgilenecek olursa eğer, Parmak uçlarıyla mı, yoksa aşağıya sallanıyor olmalarına karşın, uçları neredeyse karşı duvarı gösteren manyak memeleriyle mi yapardı bunu? Öğrenmeye kararlıydım, yattım kağıdın üzerine…
“Amma da adammışsın haa!” diyerek çıkıştı. “Senin geleceğin için uğraşıyorum burada. Horoskopun çıkınca hepsi önüne serilecek zaten, sabırlı olsana biraz.”
Fena bozum olmuştum, kötü kötü bakarak kalktım ayağa. Biraz düşündükten sonra da itirazlarına aldırış etmeden incecik belinden yakalayarak kucaklayıp, aşağı odanın merdivenlerine yürüdüm. Bir yandan da mazeretimi fısıldıyordum,
“Beni anlamalısın güzelim! Sen horoskopumu çıkarana kadar benim canım çıkacak herhalde. Dolayısıyla da geleceğim filan kalmayacak artık. Hem, şu sürprizin neydi bakayım?
|
|
390
|
|
|
|
Ben genelde içki içmek için birahaneleri tercih ederdim. En çok uğradığım yer mahalleme yakın bir yerdeydi. Adının hala unutmadım. “Köylüm Birahanesi”. Adı müşteri profiline uygundu. Burası alt sınıfın, avamın, alttakilerin mekanıydı. Köyden kente gelen insanlar burada birasını içiyor, akşam da köyün otobüsüyle köyüne dönüyorlardı. İşsiz, fakir gençler burada buluşuyorlardı. |
|
391
|
|
|
|
Adım palyaço, birazda yalnızlık ana dilimdir suskunluk... |
|
392
|
|
|
|
Uzun iriyarı , kapkara sakalı bir adam. Başı sarıklı, ayaklarında kara lastik, pantolonu yün çoraplarının içinde. Topuğundan dizine kadar çorabını iplerle sarmış. Sırtında kara uzun bir palto. Dev gibi bir adam. Adam dingin, duru bir sesle “Muallim evde mi?” diye soruyor. Şaşkın bakıyorum yüzüne. Ne dediğini anlamıyorum.
Gerçek bir yaşam öyküsü Kirman. |
|
393
|
|
|
|
Garip bir öykü... - Saat yedi buçuk. Yalnız bir-iki uçak var Ankara-Esenboğa havalimanın pistinde, içeride camdan dışarı bakan insanlar... |
|
394
|
|
|
|
Nuriş’lerin evinin karşısında komşuları Çetin’e ait, her tarafını asmaların sardığı, pembe üzüm salkımlarıyla süslü bir bağevi vardı. Girişi domates tarlası, arkası asmaydı. Yoldan girip tarlanın önündeki patikadan birkaç adım atılınca sol tarafta ağzı ko |
|
395
|
|
|
|
O mucizevi karşılaşmayı babam hep gözleri dolarak anlatırdı. Huzuruna çıkarıldığı engin bakışlı paşanın ona kim olduğunu soruşunu, kendisini eski bahriye zabitlerinden Mollaoğlu Mustafa olarak tanıtırken yaşadığı heyecanı, “Acele etmelisiniz Paşam. İngilizler gelmek üzere olabilirler, biran önce sizi karaya ulaştırayım” derken ki telaşını sanki o anları yeniden yaşıyormuş gibi anlatırdı. Sonuçta gemi, iskelesini indirmiş ve heyet babamın teknesiyle karaya taşınarak, İstiklal Caddesi üzerinde bulunun ve bugünkü adı Gazi Kütüphanesi olan tarihi yapıya yerleştirilmiş. Mustafa Kemal paşa, kendisine denizde ve karada refakat eden bu karakaşlı, gözüpek genç adamı yanaklarından öperek teşekkürlerini ifade etmiş. Tarih 19 Mayıs 1919… |
|
396
|
|
|
|
Neler mi anlatıyor? Neler anlatmıyor ki, neredeyse her şeyi. Futbolun neden bütün dünyada yanlış oynandığından tutun da, limanda yıllar önce batan bir geminin tonlarca pirinç yüklü konteynerlerinin çıkarılmasında kendisinin oynadığı rolün bıktırıcı ayrıntılarına kadar akla gelebilecek her türlü şey olabiliyor bu. Dalgıçmış bu Alaaddin, ne kadar dinlemeseniz de arada kulak kesilmeden edemiyorsunuz tabii. |
|
397
|
|
|
|
Sizlerle seyahat anılarımı da paylaşmak isterim. |
|
398
|
|
|
|
Çocukluk günlerime ait bir anı hikaye |
|
399
|
|
|
|
Sana ait değildi bendeki sen. En kuytuma sığınan bir sen vardı bende. Hicretindim senin. |
|
400
|
|
|
|
..Geçen sefer ışığa gidiyorum diyip de kendini sulara bıraktığında ışık onu almaya hazır olmuyor, şimdi gündüz gözüyle gece tekrar ışığa giderken karanlık onu fark etmiyor alıyor içine sonsuza dek orda tutacak şekilde. |
|
|
|