• İzEdebiyat > Öykü > Anı |
481
|
|
|
|
Yağmur melekler için ifşa demektir.Yağmurlu bir günde kızını aldıkları zaman o da ifşa olmuştu.Kızını alanlar kanatlarını kestiler halesini boynuna verdiler ve melek düşmüştü |
|
482
|
|
|
|
Karla karışık yağmalandı çocukluğumdan bu yana yüreğimde biriktirdiklerim... |
|
483
|
|
|
|
Karakolda bir komiser olmak, hele başkomiser olmak demek, bu yerde çok özel bir durum ve güçtü. Artık insanlar, esnaflar, hatta sokaktaki kediler, köpekler dahi bu güçlü komiserin denetimi altında yaşardı. Aynı Osmanlı döneminde Yeniçeri karakollarında olduğu gibi sistem belki de hiç değişmemişti. |
|
484
|
|
|
|
Bir sarmaşığın dalına tutunarak çıkabiliyorum evin çatısına. Köylerde bütün evlerin bahçesi vardır; ve o bahçeye tepeden bakmak neredeyse bütün çocukların vazgeçilmez tutkusudur. Kiremitleri kontrol etmek için çıkan babaların unuttuğu merdivenler,onlara y |
|
485
|
|
|
|
Yıkılmak üzer olan eski evinde anılarını arayan bir adamın hikayesi |
|
486
|
|
|
|
Ahu sabah sekiz civarında evime geldi. Anahtarıyla kapıyı açıp içeri girdi. Bu esnada, 30 metrekarelik evimin dokuz metrekarelik yatakodasındaki tek kişilik çocukluk yatağımda zıbarmaktaydım. |
|
487
|
|
|
|
Başkalarına şans gibi görünen sizin içinde şansmıdır acaba? |
|
488
|
|
|
|
Sabah gazetelerde manşetten değil de üçüncü sayfada küçücük bir haberle yayımlandı ölüm haberi.
“Ünlü oyuncu Ali Turhan intihar etti.” |
|
489
|
|
|
|
Ci'nin çirkin bir kadın olduğunu söylesem kötülük etmiş sayılmam. Bunun için adeta uğraşmış gibiydi çünkü. Salaş giyim, kötü makyaj, kötü ve yamuk bir saç kesimi. Üstelik erkeksi tavırları vardı. |
|
490
|
|
|
|
Aşıktım ona , boynuna ve boynundaki benlere baktım . Gökyüzünde asılı kalmış yıldızlar , o benlerdi sanki ve yüzü aynı ay . Öylesi boşluktaydım , yanında. |
|
491
|
|
|
|
Öyküdeki anı defterinin gerçek olup olmadığı çokca sorulan bir soru.Gerçek veya değil...Ne farkeder ki! |
|
492
|
|
|
|
Toplantıdan çıkan sendika yöneticilerinin adı bir iki yerde geçti. Yöneticilerin soy adları genel olarak yazışma, karar defteri, raporlar gibi yerlerin dışında pek kullanılmıyordu... Örneğin Genel Başkan'ın adı Haşmet, soy adı Zurna'ydı; ama yakın arkadaşları, sürekli, ' Sayın Başkan, derken toplantılarda genel olarak işverenler, 'Haşmet Başkan, diyorlardı.. Genel Mali Sekreterin adı, soy adı Ahmet Cücetepe olduğu halde kendisinden , 'Geldi Ahmet başkan, gitti Ahmet başkan, diye söz ediliyordu... Diğerleri de öyle!... Genel Başkan Vekili' nin adının Salim olduğu bilindiği halde, soyadının Nazik olduğu bilinmiyor gibiydi.. .'Salim başkan da Salim başkan!... Böylece gidiyordu... Örgütlenme Sekreterinin adı 'Orhan, olmakla birlikte soyadı 'başkan, olmuştu sanki!.. Oysa değildi... Onun soy adı da, 'Dolandır, idi. Orhan Dolandır! Herkes biri birine, ' Başkan, ve ya ' sayın başkan, diye sesleniyordu... Bu yaygın bir hitap şekli olarak kullanılmaktaydı.. İşyerlerinden Genel Merkez' e yolu düşmüş şube düzeyinde yönetici, temsilci ve üyelere bile Genel Merkez Yöneticileri tarafından, ' başkan, diye hitap ediliyordu... Ara sıra işyerlerinden Genel Merkeze' e uğrayanların adlarının bilinmediği ve ya anımsanmadığı zamanlarda durumu kurtarmada işe yaradığı oluyordu bu formulün... |
|
493
|
|
|
|
Namık ile arkadaşlığımız okul dışına da taşmıştı.
Nazmi, bizimle gezip tozmak yerine yurtta/okulda kalıp ders çalışmayı tercih ediyordu. |
|
494
|
|
|
|
Yaşanmış bir olaydr.Elimizde olan herşeyi kaybettikten snra anlıyoruz.Ne de olsa çiğ süt içmiş insanoğlu...Davrnışlarımız farkına varmadan sergiiyoruz..Düşünmeden..daha sonra herkes kayboluyor aniden...İşte o zaman alıyoruz hatamızı ve iş işten çoktan geçmiş oluyor... |
|
495
|
|
|
|
"yani tarzan ruhlu bir benliğe doğranmış selülozun yaşayanından daha değerli olduğunu anlatmak çok zordu, çünkü kitabın-kalemin hala fotosentez yaptığını ispatlamaları gerekiyordu" |
|
496
|
|
497
|
|
|
|
Topladım bütün cesaretimi. Karanlıktan değil kendimden korkuyordum. İçimdeydi karanlık. Ay ışığı kapalı perdelere rağmen loş kılıyordu odayı. Ay tutulması olsa keşke dedim o anda. Hatta bir daha dönmemek üzere terk etse insanlığı. |
|
498
|
|
|
|
Alacaklısına Şahin; borçlusuna Kumru takliti yapan Mihverli Papagan'lar ve Çürük Portakal'lara ithaf edilir. |
|
499
|
|
|
|
can sıkıcı meçhul cevapsız çağrılardan biri daha işte.. |
|
500
|
|
|
|
İlk şiddetle tanışmam ilkokul dördüncü sınıfa rastladı. Akşam olmuş, yamak yenmiş, o tatlı aile sohbetleri başlamıştı. Televizyon gibi bir oyunbozan olmadığından... |
|