..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
"Yumuşak olma ezilirsin, sert olma kırılırsın." -Victor Hugo
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
İzEdebiyat - Anı
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri

Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  

Azmi, Bir Kadın, Bir Çocuk, Bir Bebek
İsa Kantarcı
Öykü > Aşk ve Romantizm

AZM, BİR KADIN, BİR ÇOCUK, BİR BEBEK Azmi’ye bir haber daha geldi gardiyanlardan biri getirdi haberi, kulağına fısıldadı onu sağlık muayenesi için koğuştan çıkardığında, uzun koridorda. Erkek kardeşi Azmi’ye ait ne varsa elden çıkarıyormuş. Azmi ona güvenmekle ne büyük hata ettiğini anlamıştı. Adam sevgilisiyle paraları harcayıp duruyormuş, turistik yerlerde, lüks bir araç almış. Dededen kalma çok değerli araziyi satmış. Yüz dönüm arazi onlar

[DEVAMI]

 

 


 

 




Arama Motoru


• İzEdebiyat > Öykü > Anı
101 
 Seyyar Sevici  (Ersin KURT)

Yaz aşklarına mizahi açıdan yaklaşan ironik bir hikâye.
102 
 Bill Clift'in Karısının Anlatacakları Var!  (ömer kırat)

Sanayi Devrimi, yaşlı bir kadının hatıraları, bir icat ve yitik bir koca... Tam size göre!
103 
 Balkonlu Ev...  (Kemal Yavuz Paracıkoğlu)

İncikköy’den Eskişehir’e taşınacaktık, benim için yeniden dünyaya gelmek gibi bir şeydi bu. Eskişehir Sütlüce semtinde ki bir ara cadde üstünde, dört katlı bir kâgir binada ev tuttuk. Köydeki evden eşyaları bir traktör römorkuna doldurduk, yola çıktık. Yolculuk boyunca ben, römorkun arkasında oturdum, gözüm eşyalarda, içlerinden düşen olursa traktör sürücüsüne seslenip durdurmak için. Eşyalar da elle tutulur bir şey olsalar bari…
104 
 Yengem  (Gürcan Erbaş)

Bugünün çocukları yarının büyükleri olacağına göre onlara anılarımızı öyküleştirmenin gereğine inanarak ...!!!
105 
 Bizim Köyün Ayıları... 2.  (Kemal Yavuz Paracıkoğlu)

İlkokula başladığım yıl, yeni bir eve taşımıştık. Oturduğumuz evin halk arasında ‘Yatırlı Ev’ diye yaygın bir ünü vardı
106 
 On Çocuktuk  (Necmettin Yalcinkaya)

Önce bir ıslık sesi duyuldu, ardından bahçe kapımız gıcırtıyla açıldı. İçeriye düşecek gibi oldu dayımın oğlu Elbeyi. Nefes nefese kalmıştı. Elini tükürüğüyle ıslatıp saçına şekil verdi…
107 
 O Gün...  (Ayten Suvak)

Deprem anıları acıdır ama...
108 
 Hasan Dede  (Onur Ömer Dara)

Kimisi onun ikinci dünya savaşı sırasında Hitlerden kaçıp Türkiye sınırına geçtikten sonra İzmir’e gelip elindeki parasıyla bu evi satın alan bir Yahudi olduğunu söylüyordu. Kimisi ise ailesini birinci dünya savaşı sırasında kaybetmiş bir Yörük olduğunu söylüyordu. Kaldığı evde ailesinden miras kalan tek yer olduğu söyleniliyordu. Söylentilerin hiçbiri umurumda bile değildi doğrusu. Çünkü Hasan Dede’nin nereden nasıl geldiği benim için o kadar önemli değildi ben onu insanlığı ve iyi niyetiyle tanıyordum.
109 
 Hasan Dede II  (Onur Ömer Dara)

Yerde sürünerek yatak odasına doğru devam ediyorum. Yatak odasına girdiğimde masanın üzerinde yarı açık bir şekilde duran kenarları hafif paslanmış olan tütün tabakasını, babasından kaldığını söylediği durmasına ramak kalmış köstekli saatini,yuvarlak çerçeveli okuma gözlüğünü, ve adını hiçbir zaman öğrenemediğim Rusça kitabını sırt çantamın içine attım. Hasan Dede’nin mirasını yaşatmalıydım. Birden dış kapının gıcırdamasını duyuverdim. Belli ki içeri polisler girmişti. Seslerinden iki kişi olduğu anlaşılıyordu.
110 
 O Annene Söyle, Çocuğun Aklına Bunları Sokmasın (Son Bölüm)  (Emine Pişiren)

Bakışlarımız ana yolun sağ tarafında otostop çeken liseli gençleri gördüler. Toruna ne söylese mantıklı gelecekti? Geçen haftaki nine torun arasında geçen söyleşi bir çırpıda aklından ince ince süzülmüştü: “Hani sana organ mafyasından bahsetmiştim ya…Hani kaçırılma, falan…” Çocuk heyecanla anımsadı o konuşmayı: “Evet, anne anneciğim. “ “İşte şu gençler bile kaçırılabilir oğlum. Kötü niyetli insanlar, araçlarıyla buradan geçerken, onları arabalarına alıp kaçırırlar…”
111 
 Çanakkale Geçilmez  (Sıla Şahin)

Bir yanda gemisiyle,topuyla ve asker sayısıyla bizden kat be kat üstün olan düşman orduları,diğer yanda en önemli silahı göğsündeki imanı ve vatan sevgisi olan Türk Askeri…
112 
 Muzip Çocuk...  (PINAR ÖNALAN)

Kuşluk vakti hikâyesi Seni ezbere anlatabilirim Kuşların şarkılarını Notalarına bakmadan mızıkçılık yapmadan
113 
 Sonbahar Güneşidir  (Haydar Köprülüoğlu)

Sonbahar hüzünlüdür, insanların son baharları da başka hüzünlerle dolu. Rüzgârlar da sert eser, savrulabilirsin de. Saygılarımla.
114 
 Üç Tabak, Üç Ümit...  (Yaşar ÇETİNKAYA)

Ramazan geldi. İftarı, sahuru, davulu, teravihiyle... Bilmediğimiz yerlerde, aslında yakınlarda nasıl acaba tüm bunların anlamı... Üç tabağa sığan ümitlerin büyüklüğüne biz şaşırdık, siz de şaşıracaksınız...
115 
 Ramazanın Ötesi Bayram  (seyfullah ÇALIŞKAN)

İnce Mehmet tüfeğini genellikle cami önündeki meydana gelmeden önce doldurmuş olurdu. Bazen kırk elli kadar çocuk onun etrafını çevirip tüfeği patlatmasını beklerdik. Dolma tüfeğin namlusunu havaya diker, dipçiğini kemerine dayar cami avlusundan gelecek işareti beklerdi. Tüfeği kendi saatine göre değil cami avlusundan gelen işarete göre patlatırdı. Tüfek patlayınca önce kara barut dumanları havaya yükselir, arkasından da gökyüzünden çaput parçaları yağmaya başlardı. Bir akşam İnce Mehmet dolma tüfeğin barutunu fazla kaçırınca namlu yerinden fırlayıp kundağı parçalamış, adamcağızın eli yaralanmıştı
116 
 Yüzleşecek Yüzümüz Yok  (Yûşa Irmak)

İlk kez Eyüp Camii’nin duvarına sırtını yaslamış, başını; yere serdiği karton üstüne dizilmiş selpak ve saçılmış madeni paralara bakarken görmüştüm gül yüzünü… İlk görüşüm bir nihayete ulaştırmamıştı belki onu ama sonra her sabah namazı çıkışında görmeye başlamıştım ceylan gözlerini… Öylesine kanıksadım ki o bakışı; içimi yakan ikinci kız olarak belleğimin içine yer edindi. Şimdi hangi vakit gece gezmelerimde direksiyonum Eyüp tarafına dönüverse merkeze giden o yolda komple yüzünü görür olmaya başladım minik Elif’in… Bu hal beni öylesine kuşattı ki hayali artık yanaklarımdan yaş olup süzülmeye başladı…
117 
 Otogarın Emanetçisi  (mehmet ali adıyaman)

Şehri, kendimi ve onu “bir” olarak gördüm… Ben o, oldum… O şehir oldu. Ben O’na tutuldum.
118 
 Sesimi Duyan Var mı? (2. Bölüm)  (Orhan TURAN)

Yer: İzmit. Tarih 17 Ağustos 1997. Saat 03.00 Omuzumda basın çantası varken ve dışarıda bulunduğum bir anda başladı sarsıntı. Depremin ilk fotoğrafı ve enkazda küçük bir kız çocuğu... Adı Merve... "Sesimi duyan var mı?" çığlıkları arasında kayboluverdi her şey...
119 
 Gözlerimdeki Emanet  (Esma Uysal)

Yedi tepeymiş İstanbul evvel zaman içinde. Yürekler de fethedilsin diye belki de her tepesine bir muhteşem Cami yapılmış. Şimdilerde adına gökdelen dedikleri göklere meydan okumaya adanmış heyulalar arasında kaybolsalar da hala yüreklerimizin tepelerindeler.
120 
 Yaşlı Bir Amca  (Hakan Yozcu)

Yaşlı amca, markete girdi. Ben de arabada radyoyu açıp müzik dinlemeye başladım. Kendi kendime gülüyordum. “Aldın mı başına belayı?” diyordum. On dakikadan biraz fazla zaman geçmişti. Yaşlı amca hala görünürde yoktu. Kendi kendime “Söz verdin, çaresiz bekleyeceksin” diyordum.

Önceki Sayfa  1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 
31 32 33 34 35 36  Sonraki Sayfa




son eklenenler
Kemer
Timur KOHEN
Öykü > Anı
Torunum
Kamil Erbil
Öykü > Anı
Keriz
Kamil Erbil
Öykü > Anı

 


 


Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.