• İzEdebiyat > Öykü > Anı |
61
|
|
|
|
Bu bana ders olsun. Bir daha, her “ kel ” diyeni “ gel ” anlarsam, bana da Kâmuran demesinler.
|
|
62
|
|
63
|
|
|
|
Meriçli kalabalığa döndü. “Yahu bu gâvur, Makedonca bile bilmiyor.”dedi. Kalabalık birden gülmeye başladı. Sonra “Ben insanlığımı yaptım. Adım Hıdır, elimden gelen budur.”deyip kendisi de gülmeye başladı. Bu lafın üzerine kalabalık makaraları iyice koyuverdi. Toplananlar aradıkları eğlenceyi bulmuşlardı. Etrafındaki kalabalığın güldüğünü gören yabancı adam da gülmeye başladı. Ama o elbette kalabalığın aksine neye güldüğünü bile bilmiyordu. |
|
64
|
|
|
|
Akça pakça pirupak kızımız melek oldu/
Vedasıyla gönlümüz lebalep hüzün doldu.
07.03.2017 İbrahim Kilik |
|
65
|
|
|
|
Rabbimin değirmeni geç öğütür ama , çok ince öğütür. |
|
66
|
|
|
|
Orman köylerinde bulunan 16 bin kıl keçi ile birlikte il genelindeki tüm keçileri kaçırdık. Bugün hayvancılık adına yeni adımlar atabilmek için debelenip, duruyoruz... |
|
67
|
|
|
|
Bankadaki işimiz bitince boş koltuklara oturup beyefendi ile biraz sohbet ettik. Emekli bir memurmuş. Çocuklarının her biri farklı şehirlerdeymiş. Eşi öleli çok olmuş. Yalnız yaşıyormuş. Dizlerinden ameliyatlıymış. Gözleri izin verdiği sürece kitap okumayı çok severmiş. En çok da Rıfat Ilgaz ve Aziz Nesin Kitaplarını okumuş. Hala onları bir kaç sefer okuduğunu söyleyince onu daha çok sevmiştim. |
|
68
|
|
|
|
Yatağa girip uyumaya çalıştım. Uyu uyuyabiliyorsan. Sağa sola döndükçe sanki daha da büyüyordu sızı. Hareketten besleniyordu sanki…
“Ah bir sabah olsa!” diye dua ediyordum. Saat başı bir tane ağrı kesici alıyordum. Arada bir kocakarı ilaçlarına da başvurmuyor değildim. Ama hiç birinin faydası olmuyordu. |
|
69
|
|
|
|
Elli bir yıl önce millet oyuna konulan ilk vesayet, Türk Siyasetinin dönemeç noktası ve Milletçe taziyemiz. |
|
70
|
|
|
|
Kimdi bu kişiler? Nasıl insanlardı? İyi insanlar mı? Kötü insanlar mı? Ne amaçla evime gelmişlerdi? Gerçekten satıcı mıydı bunlar? Güvenli mi idiler?
Güvenli olduklarına ne kadar emin olmalıydım? Çünkü bu tür dolandırıcıların, geçmişte kapılara kadar gelip yalan söyleyip aldatarak vatandaşları soydukları, dolandırdıkları biliniyor. |
|
71
|
|
|
|
Ayağımdaki küçük dediğim nokta, her geçen gün büyüyor, büyüdükçe çoğalıyordu. Ayağımın üzeri küçük küçük noktalarla dolmuştu. Zamanla bu noktalar birleşiyor ve kocaman bir yumru oluşturuyordu. Ne yapacağımı bilemiyordum. Yumru büyüdükçe, bot da ayağıma dar gelmeye başlıyordu.
Iskadro denilen bu siğillerin yakmakla geçtiğini biliyordum. |
|
72
|
|
|
|
Çocukluğumda; hemen heryerde oyun oynayabilirdik. Tarlada, bahçede, harman yerinde, çeşme başında, derede, ırmakta ( çamaşırhanede), samanlıkta bile...Nerde olursa. |
|
73
|
|
|
|
Zamana göre Çocukların durum mukayesesi |
|
74
|
|
|
|
Yaşamımdan bir kesit........ |
|
75
|
|
|
|
Yaşlı bir şairin gemi yolculuğu |
|
76
|
|
|
|
Yıl 1981: 12 Eylül’ün ortalığı tozu dumana kattığı; bir çok devlet memurunun asılsız ispiyonlarla sağa sola savrulduğu acılı günler. Sisli bir Kasım günü hiç beklemediğim kararı duyunca, ister istemez sarsıldım, hıncım bir an öfkeye döndü. |
|
77
|
|
|
|
'Gün Aşımı, Ankara Anıları kitabımdan alarak birkaç paragraf ekledim. Saygılar. |
|
78
|
|
|
|
Güneş yavaş yavaş bulutların arasından yükselmeye başlarken penceremden içeri sızan enerji ışınlarını yüzümde hissedebiliyorum. Ama nedense hiç uyanasım yok bu sabah. Yine de Hasan Dedenin yatağının altındaki delik benim yerimde durmamama neden oluyordu. Yüzümü yıkamak için odamdan çıkarak banyoya doğru yürürken salonun penceresinden dışarıdaki kalabalığı fark ettim. Polis ekiplerine Zabıta ekipleri de katılıvermişlerdi. İş yavaş yavaş ciddiye biniyordu. Hemen yüzümü yıkayıp üstümü hızlıca giydikten sonra neler olup bittiğini öğrenmek için Hasan Dede’nin evinin önündeki meraklı ve telaşlı kalabalığın içine girdim. Tüm mahalleli oradaydı. Hiç kimseyi takmayan ve kimseyle doğru düzgün muhabbeti olmayan aynı zamanda tüm mahalle tarafından ateist olduğu için dışlanan Yılmaz Amca bile o kalabalığın içinde meraklı gözlerle bakınıyordu. Birden bir zabıtanın telsiz sesinden aynı şu sözleri duydum.
“Kalabalığı dağıtın yıkım ekipleri geliyor. Tamam”
“Anlaşıldı. Tamam”
|
|
79
|
|
|
|
Fatma öğretmen beni severdi. Ama Osi o kadar zırlayınca hiçbir şey yapmadan duramazdı. Mecburen beni tahtaya kaldırdı. Bütün sınıfın gözü önünde tırnaklarını kulak mememe geçirdi. Bir daha kimseyle kavga etmeyeceğime yemin ettirdi. Osi’den de özür dilememi istedi. Mecburen her ikisini de yaptım. Öğretmenin keskin tırnakları kulaklarımı delecekti. Olsun ama yine de çok acımadı. Çünkü Fatma öğretmen beni çok severdi. Sadece sınıfa yapılan yaramazlıkların cezasız kalmayacağını göstermek istemişti. |
|
80
|
|
|
|
Cumartesi yük kamyonu eski evimizde bize ait ne varsa yükleyip getirdi. Her şeyi mi? Asla! Maddi boyutuyla bize ait olanlar geldi belki ama nerede bizim yaşanmışlıklarımız? Gül yüzlü kızımızın bebekliği nerede kaldı, ilkokula başladığımızda hecelerimiz sinmişti duvarlarımıza, eşim askere gittiğinde bir tek o duvarlar şahitti gözyaşlarımıza. Aynı duvarlar, yavrumuzun geceleri bizden kalan pijamalara sarılıp yattığı yalnız gecelerinin sonunda, onun kalp atışlarıyla karşılamıştı bizi Hac’dan döndüğümüzde. |
|