|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Azmi, Bir Kadın, Bir Çocuk, Bir Bebek
İsa Kantarcı
Öykü > Aşk ve Romantizm
AZM, BİR KADIN, BİR ÇOCUK, BİR BEBEK
41 yaşındaki Azmi, hayvan tüccarıydı mutlu hayatında, sığır üretip satardı, bu işlerin içinde büyümüştü, babasının işi buydu, kurbanlık için da et ve et ürünleri üreten şirketler için. Köyde bir çiftliği vardı, tarlaları vardı. Ondan sığır
satın almak için gelen bir baba ve iki oğlu vardı, kamyonla, dört sığır satın almışlardı, asmanın altında çay kahve içmişlerdi,
Azmi müşterisi şişman adamı ve iki gen
[DEVAMI]
|
|
|
• İzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) |
1
|
|
|
|
Ayşegül ile Cin Ali iki kardeşmişler. Evet, evet şaşırmayın hani şu ilkokul bir de karşımıza çıkan Cin Ali bu Ali... Tabi epey büyümüşler, okumuşlar okumuşlar da ilkokul son sınıfa kadar gelmişler... Tam onlar ilkokul son sınıfa geldikleri sene İnternet bütün dünyada yaygınlaşmaya başlamış. Amerika’da, İngiltere’de, Malezya’da, Tunus’da, Yeni Zelanda’da, Dominik Cumhuriyetinde, Fildişi Sahillerinde, Burkina Faso’da, Türkiye’de ve adını yazamadığımız bir dolu ülkede... Eee, tabi Ayşegül ile Cin Ali de bundan nasiplerini almışlar. Babalarına hemen birer bilgisayar aldırmışlar. Bilgisayar gelirde evlerine, İnternet’e girmezler mi? Sosyal medyayı da kullanmazlar mı? Kullanırlar tabi ki hem de harıl harıl... |
|
2
|
|
|
|
İpekçiyim daha küçükken rahmetli babam, eniştem, teyzemler tatile gitmişiz Didim'e... Yeni yeni ağzından kelimeler çıkıyor, konuşturmaya çalışıyorlar ''Anne, baba, kelimelerinde sıkıntı yok gibi, hadi kızım bir de enişte de bakalım.'' Yok, demiyor, demeyecek gibi... Ertesi gün bir daha ''Hadi yavrum enişte de söyle bakalım çok kolay.'' Yok, yok, demeyecek galiba...
|
|
3
|
|
|
|
Kim bu gece kuşu yada kuşları? Uçar mı, kaçar mı, kanatları var mı? Hemen Baykuş mu geldi aklınıza? Gelmesin gelmesin... Gece kuşu bendeniz oluyor efem... Geceniz sessizliği ve sakinliği içinde sabahı bulmaya, sabaha varmaya gayret gösteriyoruz... |
|
4
|
|
|
|
Geç bulan çabuk kaybetmek istemez. |
|
5
|
|
|
|
KARAGÖZ İLE HACİVAT: HARAMİ
Hacivat pencereye çıkar ve karşı mahalledeki evinin bahçesinde bulunan Karagöz'ün üstüne atlar. İkisi birlikte yere yuvarlanır. Aralarında boğuşma başlar. Daha sonra Hacivat ayağa kalkar. Karagöz yerdedir ve gözleri kapalı durumdadır. Buna karşın, sağa sola yumruklar, tekmeler savurmaktadır. Hacivat, Karagöz'ün omzuna, koluna dokunarak uyarmak ister ama durmadan bağırıp çağıran Karagöz'dür.
-- Beş değil on olsanız hakkınızdan gelirim. Haramiler sizi. Adama evinin bahçesinde bile rahat yok. |
|
6
|
|
|
|
KARAGÖZ İLE HACİVAT: İKİ ELİN NESİ VAR
Karagöz ile Hacivat yolda karşılaşır.
Hacivat: Dur Karagözüm, nereye böyle?
Karagöz: Oh, sen miydin Hacivat. Ben de seni arıyordum.
Hacivat: Beni mi arıyordun?
Karagöz: Evet, sizin eve gidiyordum. |
|
7
|
|
|
|
Sam amca bu Baydın Dayının, Trampa Biraderin de Amcaları... Birde Ortanın doğusunda hayırsız haylaz bir yeğeni var Netende bir Yahu... Bir türlü soramıyor bu Netende bir Yahu adlı yeğenine, neden yahu, neden, diye...
Durmadan O’na masumları katletmesi için silah milah gönderiyor, onlarda kendilerini ilah filan sanıyor, sanki o canları kendileri vermiş gibi... Sam Amcayı bir arayalım bakalım belki bize söyleyecekleri vardır... |
|
8
|
|
|
|
Ya Hatun şu İnce Memedi bulamıyorum gördün mü bir yerlerde... Mehmet iştedir şimdi ’’Benim oğlanın bir ismi de Mehmet.’’ O onu diyor... Yahu ne Mehmet’i ben roman olan İnce Mehmedi soruyorum sana sen bizim oğlandan bahsediyorsun bana... Hanım ’’Haaaaa! Sen kitap olan Mehmedi soruyorsun.’’ Görmedim ama burada bir yerlerdedir mutlaka... |
|
9
|
|
|
|
’’Antalya’nın Alanya ilçesinde bir vatandaş kazaya karışan aracını iple binadan aşağıya sarkıttı. Aracı binaya dik şekilde asılı halde gören vatandaşlar hayrete düştü. Aracın görüntüsü sosyal medyada da yayınlandı. Çok sayıda kullanıcı bu görüntüyü ’ilginç bir ceza yöntemi’ olarak yorumladı. İlginç olay, ... Mahallesi’nde meydana geldi. Bir vatandaş geçtiğimiz gün kaza yaptığı aracını ön tampon bölgesinden yaşadığı binanın çatısından iple astı.’’ BASINDAN |
|
10
|
|
|
|
Aman ver şu fincanı da kahve falına bir bakalım, dediler mi, ben hemen oradan vınnnn, kaçarım başka yerlere. Hiç gerek yok. Ben kaçarken onlarda benim fincanı almış, peşimden koşarlar ’’Amann abi dur ne olur bu sefer olsun bakalım falına, neyse halin çıksın faaalin.’’ gibi cümleler kurarlar. Ben öncesinde ve sonrasında hazırlıklıyımdır, onlar benim fincanı ellerine aldılar mı, ben de müzik açarım bazen söylediklerini dinlememek için, sırf bana inat kızdırmak için yaparlar... |
|
11
|
|
|
|
Eğer ki patlıcanlar biz oturtma olmak istemiyoruz, sen en iyisi bizden İmam Bayıldı yapsan, nasıl olur derlerse, bu sizin için büyük bir sıkıntı olacaktır... Bir de şöyle bir şey var patlıcanlar için bir yerlerden oturma izni almak gerekir mi gerekmez mi bunu da bir araştırmamız lazım... Birçok çocuk patlıcan ile yapılan yemekleri sevmeyebilir. Ben kendimden biliyorum, bende sevmezdim. Sonra büyüyünce sevmeye başladım İmambayıldısını da başka başka patlıcan yemeklerini de... |
|
12
|
|
|
|
Duvara dayalı merdiven gördüğüm zamanda kötü olurum. Altından geçmek istemem. Evet kötü bir gün olacak diye içimde hisler vardı var olmasına da, iyi de olabilir diye de düşünürüm. Evden çıkarken, o Bakara’nın 255. ve 256.sı dökülür dudaklarımdan, aynı şekilde eve girerken de... Bu kadar tesadüf olabilir mi bir günde? Muz kabuğu yerde ve de merdivenin altında. Merdivenin üstünde de bir adam, elinde fırça ve takılı küçük boya kutusu... |
|
13
|
|
|
|
KARAGÖZ İLE HACİVAT: KARAGÖZ BİLMECE SORUYOR
Karagöz: Hacivat bir bilmecem var.
Hacivat: Sor Karagözüm, sor da bileyim.
Karagöz: Bir elin sesi var, iki elin nesi var.
Hacivat: Bilmeceyi yanlış sordun. Bir elin nesi var, iki elin sesi var diyecektin. |
|
14
|
|
|
|
Hani şu Cem Karaca’nın garip bir şarkısı vardı "Dön baba dönelim rep rep. Gebeşte tayyuş ille de kırk bir rep rep." Aynen o durumlar şimdi bizdeki... Dön dön de nereye kadar? Mevlevilerden semah dersi de almadık ki... Onu bırak politikacıda değiliz... Ama şunu da biliyoruz tabi ’’Nereye dönersek dönelim mabadımız illaki arkada kalıyor.’’ Vay be tespite bak, kim yaptıysa müthiş... Benim yapmadığım kesin...
|
|
15
|
|
|
|
Bir masa, bir daktilo ve ben. Tak tak da tak tak tak tak da tak tak... O zamanın hantal daktilolarından. Şimdilerde öğrendiğime göre Hindistan’da ki en son daktilo fabrikası da kapanmış. Aslında kapanmış demeyelim de bilgisayar klavyelerine yenik düşmüş. Daktilolar artık bundan sonra tarihi eser sınıfına girer bence... |
|
16
|
|
|
|
Siz de işi bırakıp, emekli olup kendi evinize tayininiz çıktıysa Kadrolu Bir Ev Erkeğisiniz. İstediğiniz kadar değilim deyin... Ayrıca Kadrolu Ev Erkeği olmakta çok kötü bir şey değil. Kadrolu olduğunuz halde bu kadrodan çıkartılma ihtimaliniz de asla yok, Allah göstermesin karınızdan boşanıp ayrı kalmadığınız müddetçe. Tazminat talebiniz olmadığı gibi, buna şaşma durumu da olmayacak. |
|
17
|
|
|
|
Arkadaşımız Nejat’a kallavi bir şaka yapacağız ama öyle bir şaka olmalı ki yıllarca unutmasın. Hemen hazırlıklara başladık. Önce patlayan sigara vereceğiz sonra patlayan sakız sonrada uydurulan sefer görev emri ile askere yollayacağız... Zaman ve zemin uygun. Birinci Körfez Savaşı zamanları... Epey uzun zaman geçmiş. O günlerde çok çok kızmıştı... |
|
18
|
|
|
|
Evet evet size buradan sesleniyorum, sinek biraderler, gardaşlar, ibibiklerim, zibidiler, eğri bodikler, vatandaşlar. Artık kara sinek misiniz yoksa sivri cinsinden bir sinek misiniz orasını bilemem... Belki de çok büyük At Sineği denilen sineklerdensiniz... Bana fazla yaklaşmayın, bakın sizi buradan uyarıyorum, fena yaparım... |
|
19
|
|
|
|
Yok, yok kimseleri tavlamıyoruz. Bacanak ile tavla oynuyoruz. Seneler var elime almamışım. Bilirimde oynamam. Oynarım da yenemem... Yenilirim de kızmam... Sevmemde, her zaman satrancı tavlaya tercih ederim, ama bacanak ’’Gel sana biraz ders vereyim.’’ deyince, tabi kaçmak olmaz, oturduk tavlaya... Bakalım burada kim kimi tavlaya... |
|
20
|
|
|
|
Geçenlerde köye gittim. Arkadaşımı ziyaret ettim. Tabii meşhur ağacımızın altında oturup sohbet etmek istedim. Ama ne göreyim, dut ağacımız adeta yerinde yoktu. Neredeyse tamamen kesilip budanmıştı.
Arkadaşa “Bu ne hal? Ne oldu bu ağaca?” dedim. Arkadaşım güldü: “Hiç sorma! Bir bilsen ağacın başına neler geldi.” dedi. |
|
|
|