|
• İzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) |
41
|
|
|
|
İnanın cumhurbaşkanı evimize gelseydi, bu ilgiyi hayatta göremezdi. |
|
42
|
|
|
|
İletişim Fakültesi ikinci sınıf öğrencisi Hikmet, yanında yine ikinci sınıf öğrencisi Nejad, yanlarında sınıf arkadaşları Necla olduğu halde ellerinde cep telefonları bir şeyler ile uğraşıyorlardı. Hikmet kız arkadaşına mesaj yazarken, Nejad akıllı telefon ile oyun oynuyordu, Necla da yine erkek arkadaşı ile mesajlaşmaya çalışıyordu... Onların beş on metre kadar ilerisinde aynı fakültenin dördüncü sınıf öğrencisi Furkan, yanında aynı sınıftan Ayşegül ile Esma ve diğer tarafta İbrahim. Hepsinin elinde akıllı telefon dedikleri alet, bir şeyler ile uğraşıyorlardı. Aralarında çok fazla konuşma olmadığı gün gibi ortadaydı. Sadece çok mecbur kalıp da birbirlerine soru sorduklarında gelen cevap nadiren evet, hayır ya da çoğunlukla baş sallamaktan, kaş göz oynatmaktan ibaretti... Aralarında beş on metre mesafe olmasına rağmen birbirleri ile konuşmak yerine mesaj atıyorlardı...
|
|
43
|
|
|
|
Tamir dedin mi bizim evin ustası her zaman hatundur. Elinden bir uçan birde kaçan kurtulur tamir konusunda, hatta biraz ileri gideyim onlarda kurtulmaz. Genlerden, genlerden, babasından, bizim rahmetli kayınpederden almış yeteneğini... O’nun da eli çok yatkındı tamir işlerine. Bendenizde mamir işlerinden anlarım. Mamir işleri de Hatun tamir yaparken ne kadar onun dışında başka iş varsa o işler oluyor... Biraz lüzumsuz işler işte anlayın... |
|
44
|
|
|
|
Köyümüz bir zamanlar hocasız kalmıştı. Yeni bir hoca bulmak için yapılan çabalar hep boşa gitmişti. |
|
45
|
|
|
|
Neredeyse bir hafta var Ramazan Bayramına, çocuk olduğumuzdan ve de okula gittiğimizden biz ancak cumartesi ve pazar günleri tekne orucu tutuyoruz. Yani Hoca öğle namazında Allahu Ekber dedi mi biz homini gırtlak sofrada ne varsa götürüyoruz... |
|
46
|
|
|
|
Güzel, pırıl pırıl bir pazar günü, ev de kanepede ayaklarımı uzatmış yatıyorum. Arada şekerleme yapıyorum, arada gözlerimi açıyorum, manasız manasız tavana bakıyorum. Kâhya da yanımda azıcık ötede. Yemek yiyeli epey oldu da canım biraz meyve çekti bu yaz günü. Yaz meyvelerinin hepsini severim. Allah var onlarda beni sever. Kavun, karpuz, şeftali, kayısı vs. Kâhya'da anlamış olacak ki gözlerimden, durmadan dürtüyor beni ''Kalk çok yattın,, dolapta mis gibi karpuz var mideye indir onu bir kere hemencecik.'' Kâhyayı dinlememezlik edemezdim tabi ki usulca yerimden kalktım ve dolaba doğru bir nokta operasyonuna karar verip kapağı açınca kan kırmızı karpuz ile göz göze geldik. Bu kahyaya ne kadar minnettar olsam azdır beni karpuza yönlendirdiği için... Döndüm O'na... |
|
47
|
|
|
|
''Anneee bu gün ne gıyseeem kız'' anne çocuğa bakarak ''Eski bir pantolonun var şurada geçen gün dizlerini yama yaptımdı kız istersen onu giy'' peşinden erkek çocuk girer içeriye ve o da sorar ''Anaaaa ne geycem kız bu gün hele de bahalım'' anne yine gözleri parlayarak çocuğuna döner ''Ağabeyinin geçen seneden kalma bir pantolonu var Muharrem geçen senenin sonbahar yaz kreasyonundan kalma istersen onu giy evlat... |
|
48
|
|
|
|
Televizyonlarda duyunca cumhurbaşkanlığı için yüz bin imza yetiyormuş diye, bayağı heyecanım artmıştı. Öyle ya benim kimin oğlundan kızından eksiğim vardı. Ben de bu ülkenin sevgi dolu bir vatandaşıydım. Herkesi de kucaklayabilirdim, hatta yanaklarından bile öpebilirdim... Hatta onların kahvelerine gidip okey oynayabilir, düğünlerinde de elime mendil alıp tey tey tey diye halayda çekebilirdim... |
|
49
|
|
|
|
Adı üstünde işte emekli, emekleye emekleye yaşıyoruz vesselam. Neredeyse bu promosyon olayı bir müzayedeye dönüşmüş gibi. ’’Haydi yok mu artıran, arkadaki bankanın yetkilisi beş bine çıktı, evet, bekliyorum altı bin mi dediniz, daha daha yok mu, yedi bin diyor Z bankın yetkilisi beyefendi,’’ Ben de taşınmak istiyorum maaşımla... |
|
50
|
|
|
|
Yok, yok bu böyle olmayacak. İçimde önüme gelen her şeyi öpme isteği depreşiyor ki hem de ne depreşme, anlatılmaz, ancak yaşanır. Bundan sonra kimleri öpmeli? Halı var, perdeler var, masadaki tabak çanaklar var, kitaplarım var, kitapların sayfaları var, kitapların arasına koyduğum ayraçlar var, kalemlerim kağıtlarım var... Çoban Sülü ''Süleyman Demirel'' gibi yakaladım mı kendime hızlıca çekip öpmeliyim. Öpülenler öpülmekten nefessiz kalmalı adeta... |
|
51
|
|
|
|
Gazete de böyle bir ilan gördünüz mü, ne yaparsınız? Apışıp kalırsınız, hatta apışıp kalmak da kesmez sizi, hayretleriniz bile şaşar da, fena mena olursunuz... Tabi böyle bir ilanı da hiç bir gazete basmaz, basmak istemez, direk erkeklerin kişilik haklarına saldırı olduğu için. Lakin bizim yan komşumuz Afitap Abla, kocasından bıktığından mıdır, nedir, böyle bir ilan hazırlamış da, gazeteler bunu basar mı basmaz mı diye bize danışmaya gelmiş... |
|
52
|
|
|
|
- Çok da dil biliyormuşsunuz?
- Doğrudur dokuz tanesini ana dilim gibi, yedi tanesini eh işte gibi durumunda konuşuyoruz, hatta konuşuk ediyiruz. Bak bir de sana Laz Şivesi yaptım, nasıl ama?
- O derece yani...
- Sam Amcanızın evlatlarıyız biz.
- Yok canım nereden bizim Sam Amcamız oluyormuş, sizin amcanız o...
- Neyse ne, kızdırmayın yine de siz Sam Amcamızı...
- Amcanız ve dayınız bu sıralar biraz zorda gibi...
- Toparlarız ama...
- İnşallah toparlamaz olun.
- Efendim duyamadım...
- Topları toplarsınız dedim... |
|
53
|
|
|
|
- Elin kaşınıyorsa para gelecek Abi
- Deme be yahu gelir mi ki sahiden?
- Gelmez mi Abi gelmez mi tecrübelerle sabittir bu.
- Yani senin başına geldi demek ki?
- Benim başıma gelmese de arkadaşlardan eş den dosttan biliyorum.
- Bakalım göreceğiz. |
|
54
|
|
|
|
Gün içinde ki hareket kabiliyetleri ve enerjileri müthiştir çocukların. Birçok ana baba ''Oğlum yorulmadın mı pestilin çıktı az dinlen.'' dese de, çocuklar bu laflara hiç kulak asmazlar. Benim için en yaramaz çocukla bile iletişim kurmak çok da zor değildir. Bir çikolata, bir sakız, ufak bir çikletin ucundadır bu iletişimin sırrı, tatlı dil ve güler yüzü de unutmamalı tabi ki. Sizlere de tavsiye ederim elli yüz kuruşun ucunda tatlı bir muhabbet. Şimdilerde kocaman delikanlı olmuş dünün bir dolu akraba eş dost çocuğu, hep benim onlara aldığım çikolataları ve gazozları, yeri geldiğinde anlatıp anlatıp dururlar aile ortamlarında, dost sohbetlerinde...
|
|
55
|
|
|
|
Erkeklerin, kız arkadaşlarının babaları ile kontak kurma çabalarına muzip bir bakış açısıyla yaklaşan bir anlatı. |
|
56
|
|
|
|
Onu tanımak, tanımış olmak ilginçti gerçekten. Akrabam mıydı, asker arkadaşım mıydı, komşum muydu, aslında hiç birisi değildi, ama yine de ilginçti O’nun ile ilk defa karşılaşmak, konuştuğunu görmek ve de sohbet etmek
Buzdolabını açınca ’’Şşşşt şşşt’ diye gelen bir ses ile irkilmiştim. Kimdi bu sesin sahibi, balkona yakındım filan, belki bahçeden de geliyor olabilirdi. Balkona çıkıp baktığımda kimseleri görememiştim... Biraz daha dikkat edince buzdolabının içinden ve içindeki bir şeftaliden geldiği ortaya çıkmıştı ayan beyan...
|
|
57
|
|
|
|
Benim gibi sizin de uyku probleminiz varsa, üç beyazın size de çok kıyakları olacaktır. Deneyin bakın pişman olmazsınız... Yoğurdu biliyorsunuz zaten biz Türklerin dünya mutfağına en büyük armağanı. Biraz sulandırdınız mı ayran oluverir. Ayran oldu mu, sizde ’’Ayranım bile yok içmeye.’’ diyemezsiniz. Hanım da bildiği için üç beyaz tutku mu, mutlaka evde bulundurur... |
|
58
|
|
|
|
Söze öbür taraftan Yaşar ne Yaşar ne Yaşamaz girdi... ''Aaah kardeş ahhh! Ben de aynı dertten sıkıntılıyım sormayın gitsin. Benim de çok okurum var. Ama gel gör ki bana da çok haşin davranıyorlar hele de bu çocuklar. Orta yaşlılar ve yaşlılar ile bir sorunum yok, onlar biliyorlar benim kıymetimi de bu çocuklar sayfalarımı hemen kıvırıyorlar. Araya kağıt koysalar oysa, ben de yıpranmayacağım. Kütüphane duvarına bile yazdılar da anlamıyorlar.'' |
|
59
|
|
|
|
’’Uganda’da 7 kadınla evlenen adam herkesi şaşkına çevirdi. İkisi kız kardeş olmak üzere aynı gün 7 kadınla evlenen Ssaalongo Nsikonenne Habib Ssezzigu isimli hekim, yaşadığı Bugereka kasabasında yerel halkı da şoke etti. Ayrıca Ssezzigu, eşlerine düğün hediyesi olarak ise araba verdi.’’ BASINDAN
’’Uganda’da akıllara durgunluk veren bir olay yaşandı. Geleneksel tedavi yöntemlerini uygulayan bir hekim, aynı gün içinde 7 kadınla evlenerek ortak düğün yaptı.’’ BASINDAN |
|
60
|
|
|
|
Ferhat ile Şirin, hüzünlüde olsa geçmişten gelen güzel bir aşk hikayesidir. Kavuşamamışlardır, böyle biliriz. Hikaye bu ya bir de kavuştuklarını düşünün. Farzımuhal Ferhat dağları delmiş de o yöreye su getirmiş. |
|
|
|