• İzEdebiyat > Öykü > Gülmece (Mizah) |
461
|
|
|
|
Bay Kuschmann şaşkın , çaresiz Aylin’e bakıyor, söylediklerini anlamaya çalışıyordu. Sonra beni çağırdı.- söyle bakalım ne diyor bu, neden ağlıyormuş anlat bana dedi. Ben biraz Almanca biliyorum ya başladım tercümeye – wir sind keine Maschine , wir sind Menschen, geht nicht, geht nicht ,( bir an durakladim neydi YAŞAMAK kelimesi diye düşündüm, hah! Buldum, heyecanla devam ettim tercümeye.) Wir verliebt ,ich verliebt,- was verliebt? |
|
462
|
|
|
|
Babası Sam Amca’nın ki siz hepiniz onu tanırsınız aslında, biricik evladıdır Dolares... Sam Amca’da çok gizemlidir ha onu söyleyeyim. Sık sık burnunu, kulağını karıştırır, kıçını kaşır. Burnunu kulağını karıştırmadığı zamanlarda da nerede bir ülke bulursa onu karıştırır, eski defterleri karıştırır, eski yaraları kaşır... Bunu yaparken de Dolares Yenge en büyük yardımcısıdır onun... Sam Amcanın kod adı da Mikser’dir arkadaşları arasında... Her zaman kod adına uygun hareket etmeyi kendine ilke edinmiştir... |
|
463
|
|
|
|
Yükselip yükselip uzaya kadar da çıkamazsın ya Dolares Bacı, Dolares Gelin, Dolares Görümce, amaaan neyse ne işte? Bak bu sefer de sana bacı, gelin, görümce, her bir şeyi dedim... Senden tabi ki merhamet beklemiyoruz da niye uğraşıyorsun bu kadar dünyanın gariban fakir ülkeleri ile anlamak zor... Yok aslında zor da değil, senin tutkuların ve dünyada tek, bir numara olma isteğin bunun arkasında ki sır...
|
|
464
|
|
|
|
P. Aumüller'den bir mizah öyküsü. |
|
465
|
|
|
|
''Biz sanki anaokulu kreş diploması mı gördük.'' |
|
466
|
|
|
|
Cilalı Taş Devrinde en geçerli nesne tahmin edeceğiniz gibi cilalı bir taş. Daha Atilla Taş'ın doğmasına yüz binlerce, milyonlarca sene var. Haliyle daha yeni geçildiği zaman Yontma Taş Devrinden Cilalı Taş Devrine insanlar arasında bir bocalama olmuş. Yontma taşlar ile işlerini görenler bir türlü alışamamış bu cilalı taşlara... Zırt pırt ellerinden kayıp kayıp yere düşer dururmuş cilalı taşlar... Üfle dur ki cilalı taşa üzerinde ki tozlar gitsin... |
|
467
|
|
|
|
Bir tesadüf değildi aslında onunla tanışmak. İnternette dolaşırken bir sitede yazdıklarını okurken keşfetmiştim onu. Yazdıkları karma karışık, okuyanın zihninde bir sürü soru işareti bırakan, her ne kadar anlamlı olsada sanki yazının içinde şifrelenmiş bir şeyler var gibiydi. Yazdığı diğer yazılarıda inceledikçe farkına vardım ki bu bir dünyalı olamazdı ve bu yazılanlar olsa olsa şifreli mesajlardı dünyadaki diğer uzaylılarla iletişim kurmak için. |
|
468
|
|
|
|
Tirmanya'nın küçük bir kasabası olan Aşağı Ketenpereyi de seçim heyecanı sarmıştır. Aşağı Ketenpereliler seçimlerin dört sene de bir yapılması yerine, altı ay da bir yapılması için hükumet yetkililerine istekte bulunacaklarını bildirmişlerdir... |
|
469
|
|
|
|
Fabl türü hayvanlar alemindeki olayları mizahi bir şekilde anlatan, ders verici bir öyküdür. |
|
470
|
|
|
|
aşk konusunda bir adamın başarısızlığı... |
|
471
|
|
|
|
Gürselin babası ve rahmetli dedesi de leblebiyi çok severlermiş. Hatta cumhuriyetin ilk yıllarında dedesinin küçük bir leblebi imalathanesi bile varmış, her ne kadar basit bit üretim yeri, tesisi ise de yine de o tarihte onları geçindiriyormuş, sonraları makineler çıkıp da, her şey modernleşince bunlar da ortama ayak uyduramayıp imalathaneyi kapatmak zorunda kalmışlar. Dedesi zaman zaman hava atarmış dostlarına ''Gazi Mustafa Kemal Atatürk Çorum'a gediğinde ona benim leblebilerim den bile yedirdim.'' dermiş... |
|
472
|
|
|
|
Bir gün yine Osman ile top oynarken bu yanımıza yavaşça geldi. ''Velkam velkam Thomas''dedim, o da hali ile İngilizce ''hoş bulduk'' cevabını yapıştırdı, sonra bir bana baktı, bir Osman'a baktı. ''Oooo siz futbol oynamak var çok güzeel çok güzeel'' Ben pek bilmem de bizim Osman döktürür yani, ayağından top dahi alamazsın keratanın, bizim mahallenin tescilli gol kralıdır. Thomas'a döndüm ''Gel Thomas kardeş sen de az tep bakalım'' |
|
473
|
|
|
|
'Ne mutlu Türk'üm diyene!' diye gerindi ve uyudu.
Hâlâ da uyuyor. Ne zaman uyanacağı da belli değil.
|
|
474
|
|
|
|
bir gencin lise yıllarındaki gereksiz bir anısı :) |
|
475
|
|
|
|
Sigarayı bırakalı uzun yıllar oldu. Ben diyeyim on sene, siz deyin onbeş sene, yok, yok demeyin onyedi sene olmuş dile kolay... Tabi ki kimselere tavsiye etmiyorum, hele de gençlere... Çocuklarım içmiyor çok şükür bu da benim büyük tesellim aslında... Ne mutlu bana... |
|
476
|
|
|
|
Yani sinek hızıyla
Ya sivrilere ne demeli
Onlar hem uçuyor hem sokuyor.
Sorarsanız cevaplarım
Sivrisinek uçuşuyla
Birde kör sinekler var
|
|
477
|
|
|
|
İki kadavra sohbet ederse... |
|
478
|
|
|
|
Biz arkadaşla bir yandan terliyoruz, hem de sohbet ediyoruz. Neyse o arada keseci geldi, başladı bize elense çekmeye. Ya bismillah deyip önce bana bir girişti. Baştan fazla korkutmadı Allah var. Sonraları zaman ilerledikçe işin rengi değişmeye başladı, kuluncumu kırıyor, ellerimi arkaya alıyor, gerdiriyor, bir yandan da''Bağır abi bağır bağırmak serbest''diyor. ''Oh dedim içimden ne güzel bağırmak serbest''... |
|
479
|
|
|
|
Sık sık giderim, iş yerimizin olduğu mahallede ki bir kaç hamama. Ama yine de bir tane hamam var ki çoğunlukla onu tercih ediyorum. İsmi mi, boş verin reklam olmasın şimdi. Ziver ağabeyi yıllardır tanırım ve o gittiğim hamamda o yoksa girip de kese olmam. Öyle ya kese olmayacaksam niye gideyim ki hamama. Hem baştan ayağa temizleniyorsunuz kese olunca, hem de masaj yerine geçiyor iyi bir kese... Ziver ağabeyin tellaklar arasında namı almış yürümüştür. O'nun özel müşterileri vardır bilirim. Ta Ankara'nın bir ucundan kese olmaya ona gelirler. Bazı çok yoğun olduğu zaman telefon eder yer ayırtır müşterileri. Daha bir İnternet sitesi yok Tellak Ziver diye, ama belli mi olur belki ileri de o da olur. Girelim bakalım şu güzelim Osmanlı Hamamının kapısından... |
|
480
|
|
|
|
"Ero oğlum!" dedi, "Sabahtan beri yorulmadın mı? Senin naylon tarağından başka söyleyecek bir türkün yok mudur?"
Sıvacı donup kaldı, korkmuştu, sesini bile çıkaramadı. |
|