• İzEdebiyat > Deneme > Yüzleşme |
741
|
|
|
|
“ İki şey üzerinde ne kadar sık durup düşünsem, gönlümü hep yeni ve gittikçe artan bir hayranlık ve saygıyla dolduruyorlar. Üstümdeki şu yıldızlı gökyüzü ve içimdeki ahlak yasası.”
I. KANT |
|
742
|
|
|
|
Maddemi daha ağır maneviyat mı? sorusuna süre gelen değişken cevaplarda bazen doğru cevabı kendimize uygulamaya çalışır bazen de tam tersini.
Terslik-zaman düzleminde orjine yakınız aslında veya değiliz. |
|
743
|
|
|
|
Derin bir of çeker tekrar kadehine doldurursun içkini.Eline alır pencere kenarına geçer camda çıkan gölgenle konuşursun..Yüzündeki kırışıklıkların ne zaman oluştuğunu anlamazsın bile.Zaman o kadar hızlı bir tren ki Hiçbir istasyonda durmuyor.Bindiğin bu trenden ancak öldüğünde inebiliyorsun.Trendeki arkadaşların çok garip.Hepsi dünya derdine kendisini kaptırmış kurma oyuncaklar misali her gün aynı şeyleri yapıp duruyorlar.Sonunda herkes aynı tekneye binip bu oyuncaklar diyarından göçüp gidiyor... |
|
744
|
|
|
|
6 ay oldu ama özlemin hep içimde... |
|
745
|
|
|
|
hayatımda tanıdığım ve bir daha asla onun gibi birini tanıyamayacağımı bildiğim bi adama babama özlediğim bedene,babacım ruhuna... |
|
746
|
|
|
|
Şimdi dedem gibiyim...
Akşam olduğunda çay demliyorum kendime, sonra sobaya odun atıyor, pencereme damlayan yağmur damlacıklarının, camdan aşağıya doğru süzülüşünü izliyorum. O damlacıkların çıkardığı “tık tık” seslerine de anlam yüklemiyorum artık. Haftanın herhangi bir gününün, diğer günlerine kıyasla daha başka anlamları da yok! Pijamalarımı giyip, ayaklarımı yıkadıktan sonra uzanmak, tüm akşamlarımın ortak bir paydası oluyor.
İlk giden sen olmadın!
Senden önce de gidenler vardı.
|
|
747
|
|
|
|
BİR FOTOĞRAFIN GÜNCESİNDEN_lal |
|
748
|
|
749
|
|
|
|
İkimiz de uyumsuzduk ve bu dünyadan değildik. Evet bir başka dünyadandık biz ama yine de dünyalarımız farklıydı. Birleştiremedik, ortada buluşmayı beceremedik.
|
|
750
|
|
|
|
Karanlığı ne kadar güneşle kapatabilirsin ki... |
|
751
|
|
|
|
Mete ellerini,kollarını,bacaklarını neşeyle salladı,yataktan kalktı ve işe gitmek üzere otobüse bindi.Sabahın alaca karanlığını çok seviyordu,hafiften bir şarkı mırıldandı yol boyunca |
|
752
|
|
|
|
Tanımamazlıktan gelen kaçamak bakışlarımız, gerçekleri alabildiğine inkar ediyor.Maskelerimizin yüzümüzde bıraktığı izleri hiç göremiyor isyankar yanı ruhumuzun.
Gözlerimiz bir noktaya odaklanmış,gözlerimiz kör yürüyoruz…
|
|
753
|
|
|
|
Doğmak veya ölmek fark etmiyor aslında. Her ölüm yeni bir doğuma gebe kendi içinde. Her doğum da yeni ölümlere. |
|
754
|
|
|
|
“genel sevi dersinden pekiyi ile geçerken sevinin lal halinden sınıfta kalan biri o! Engelleyemez seni. Onun engelleri kendiyle”
|
|
755
|
|
|
|
Gitmelerle gelmeler aynı yolun üzerindeki bir renk değişiklidir.
Mesafeler mi?
|
|
756
|
|
|
|
taze çıkmış kınından somun tekmesi.içine teke teke bir keçi girmiş.masalın bölük pörçük anlamsız gözleri büyümüş büyümüş kocaman kocaman prensestlere ruhunda devleşen cüceler minik minik devlere dönüşmüş.herkes kendi halinde yaşarken sütlimanı kentinde biri çarkı döndürmüş...döndüren kaçmış kaçanlar dönmüş.taze çıkmış kanından bu kıpkırmızı bıçak.senin tek görevin buraya yazmak.adab-ı mabad çerçevesi içinde üç kuruşluk kornea çeviriyoruz.sahne biziz üstümüzde lekeler atlayasıya uçuyoruz uçuk yerlerimize. |
|
757
|
|
|
|
"Bir imla hatası çoğa mal olur!..
Elime demir ver eğer bükerim!
Dilime kuş konudur, ne dil dökerim...
Belime dağ bindir sanma çökerim...
İşin bu garibi işsiz koyma gel...
Zaman mı kısaldı, ben mi yoruldum...
Eski havam yok duruldum...
...Candan vuruldum..."
(Bir Hasan Sağındık eserinden) |
|
758
|
|
|
|
Sokrat: Benden neden çekindiğini anlıyorum. Çünkü ne ben hayatı ciddiye aldım, ne de hayat beni. O nedenle birbirimizle alay etmekle geçti zamanımız. Aptallara verilecek tek bir ceza vardır: Onlarla alay etmek. Ancak, bu cezanın bile onları yola getireceğini zannetmek de büyük bir aptallıktır. Eleştiriye gelince, bu da özgür kafaların işidir. Özgür olmayan insan hem eleştiremez hem de eleştiriye tahammül edemez. Eleştiri kültürüne sahip olmayan toplumlarda, baskıcı rejimlerin çok uzun yıllar hüküm sürmesinin nedeni de budur. |
|
759
|
|
|
|
Pekala hissetmenin çok ötesinde, sonsuzda, mecranın şu an itibariyle, içkin bir aşka evrildiği sabitlendi.
İnsanoğlunun tamamen eşit olduğu an, mekan, benliğin hışma uğradığı vadi: aşk, ölüm.
|
|
760
|
|
|
|
gitmek mi daha zor kalmak mı? Sevipte sevilmemek mi daha kötü, sevilipte sevdiğini kaybetmek mi? Ağlamak mı daha kolay gülmek mi? Ölmek mi daha acı yaşamak mı? Unutmak mı daha zor unutulmak mı? |
|