• İzEdebiyat > Öykü > Aşk ve Romantizm |
141
|
|
|
|
"...Hiç tanımadığı bir kızla mektuplaşmaya başladı. Adı Holly idi. Mektupların ardı arkası kesilmedi. Her yeni mektupta bir birlerinden biraz daha etkileniyor ve yürekleri görünmez bir aşk bağı ile bağlanıyordu..."
|
|
142
|
|
|
|
O iri, laciver gözleri hiç değişmemişti, yirmi iki yıl sonra, aynı masumiyet, aynı sevgi, aynı şefkat, aynı derinlikte bakıyordu Nüsapel.
|
|
143
|
|
|
|
Gölün sakin dalgaları kıyıdaki çakılların üzerinde sessizce dağılırken,güneşin ilk ışıklarıda etrafı aydınlatmıya başlamıştı.
|
|
144
|
|
|
|
Öyle çok sevdim ki seni,
Öyle çok anlatamam o 1 yılın anlamını, 1000 yıl geçse unutamam |
|
145
|
|
|
|
Bilmiyordu kanatlarımı sekiz ay önce koparmıştım ben. Uçmayı öğretenime geri vermek için bana öğrettiğini. O zamanlar bilmiyordum bilinmeyen şeylerin özlenmeyeceğini ve bilmiyordum bildiklerini yok ettiğinde daha çok özleneceğini.
|
|
146
|
|
|
|
Seni o kadar çook sevdim ki başta belli etmesem de çünkü uğradığını hissettim kalmayacaktın kalbimde bu kalp bu ağır yükü taşıyamaz dedim uzak durdum..Sensizliği de taşıyamadı....Sorumsuzdun kalmamayı öğretmişin ısrarla kalbine...Kızdım çook kızdım sen konuşmadıkça ben susamadım avazım çıktığınca bağırarak susmak istedim.Sustum sustum...Bitmedi susmalarım. |
|
147
|
|
|
|
Romantizmden ne kadar az anladığımı bu öyküyü okuduğunuzda görebilirsiniz... Bunu da lisede yazmıştım. |
|
148
|
|
|
|
Bir bakışmaydı, anlamlandırmak çok güç, belki sitemli, belki suçlu, belki korkulu, belki kızgın, belki alaycı, belki sorgulayıcı belki … belki … tam bir belkiler silsilesi, bir bakışa bir sevdayı mahkum etmek kadar anlamlı bir o kadar da anlamsızdır üç harfli beş noktalı. |
|
149
|
|
|
|
Yapamadıklarımızdır en çok canımızı yakan. 'Yapsaydık çok farklı hayatımız olurdu' dedirtenlerdir en çok pişman olduklarımız. |
|
150
|
|
|
|
Geminin hareketinden hemen sonra, martıların geri döndüklerini görür Bi../İki kız çocuğunun geminin bulundukları alandaki saç zemini üzerinde zıpladıklarına şahit olur../Bir yandan annelerinin ‘Bu tarafa gelin’ diyerek seslenişini, ve babaları |
|
151
|
|
|
|
Afrika Menekşesi
Terkedilmişlik değil bunun adı hem terkedilmişlik olur mu hiç bekleyişin adı?
Belki ölümün insanlar üzerine serptiği o kahrolası yalnızlık. |
|
152
|
|
|
|
“Celis-i halvetim, varım, habibim mah-ı tabanım
Enisim, mahremim, varım, güzeller şahı sultanım “Anlamı:
"Benim birlikte olduğum, sevgilim, parıldayan ayım,
Can dostum, en yakınım, güzellerin şahı sultanım." diyerek |
|
153
|
|
|
|
Sendeki o güç değimlidir dereleri dere , nehirleri nehir, denizleri deniz yapan |
|
154
|
|
|
|
Aşkı senin gibi yaşarsam ölürdüm ben.Benim yüreğim seninki kadar meydan okuyamazdı, ben senin kadar büyük sevemezdim ki.
En iyisi başlamamalıydı.Başlamadı da.Benim hayatımdan birçok kadın arasından bir kadın geçti yine…Hiçbir zaman unutulmayacak bir kadın.Gözlerini içiyorum başkalarının gözlerinde…
|
|
155
|
|
|
|
Akla teslim olmamış, aklı dışlamamış bir sevgi… Rastlamadığı ve rastlamadığın bir güven umudu.
Apaçık, hesapsız kitapsız “Acaba?”lardan uzak sözler…
Konuşulmadan konuşmalar…
Bakmadan bakışmalar…
İzinsiz izinler…
Sınırsız sınırlar… Sınırlı sınırsızlıklar…
Sevinçlerde ve acılarda ikircimsiz buluşmalar…
|
|
156
|
|
|
|
Şahıs olarak hedef seçmiyor, sürüp geldiği rotayı kastediyorum. Sosyal güvencenin, amme alacağının
neresinde adalet var. Oy kazanmak adına yok edilen
değerler, emekliler arasındaki ters tepen 40 yıldır,
özellikle Bağ-Kur'da yaşanan eşitsizliği giderecek
intibak yasası nerede? Saygılarımla.
|
|
157
|
|
|
|
Sen giderken kalabalık nehir gibi akıyordu üzerime... Sen giderken yağmur yağıyordu delicesine... |
|
158
|
|
|
|
belli bir süre geçtikten sonra beklemek yer edinir insanın içinde ve hep bir bekleyiş içinde olursun;neyi,nasıl ve niçin beklediğini bilmeden... |
|
159
|
|
|
|
Sen sevdiğin birinin sesini unutmak nedir, bilir misin? Hayallerinde, rüyalarında bile bir daha onun sesini duyamamak... |
|
160
|
|
|
|
Etrafına bakıyordu, akşam için hazırladığı masaya. Ahşap masayı papatyalarla süslemişti. Goncagül papatyaları çok severdi. Bir tane de gelincik bulmuş, onu da ortaya yerleştirmişti. Gelincik kıpkırmızı, nazlı nazlı sallanan, kınalı gelinlere benzeyen çiçe |
|