• İzEdebiyat > Öykü > Aşk ve Romantizm |
261
|
|
|
|
…O işten keyif almasını bilmiyoruz. Kendimizi, adamın keyfini yerine getirmekle yükümlü sayıyoruz. Kocam beni sevip okşasın demenin alemi yok. Kendi arzunu gidermeye bak. Sevişme ve cinsel ilişkide kuduruk karı ol.
|
|
262
|
|
|
|
...“Aşk’ın gücüne inanmalıyız” dedi oğlana. Oğlan sustu, hiçbir şey söylemedi. Kızın niye böyle bir şey söylediğini anlamadı, anlamakta istemiyordu. Çünkü kızı seviyordu ve bir daha görmek istiyordu. İlginç bir şekilde başlayan Aşk’ı burada sonlandırmak istemiyordu. Sanki kız istiyordu, o da istemiyordu; ama Aşk’ın sihirli bir gücü olduğunu düşünüyordu ve bunu ortaya çıkarmak istiyordu... |
|
263
|
|
|
|
Canım Sema!m bu yazım belki burada son yazım
Ve belki buradaki her yazımı her gün tek tek sileceğim
|
|
264
|
|
|
|
Günler geçiyor Ahmet ve Ece iyice yakınlaşıyor ve aradaki bağ kopulmaz bir hal alıyordu. |
|
265
|
|
266
|
|
|
|
Veda Tepesi ‘ndeydik, denizin kıyısındaki uçurumun kenarında, büyük zeytinin gölgesindeydik. Sen nasıl gideceğimi sorguluyordun gözlerinle, ben nedenler arıyordum, zamanın akmaması için. |
|
267
|
|
|
|
Eşinin konuşmalarını artık duymaz olmuştu,kafasında okadar sorular birikmiştiki yaşamını alt üst edecek bu sözler onun sağlıklı çözümler üreteceğini engelliyordu.
Odanın duvarlarına baktı bir kaç düğün fotografları vardı,onlara baktı uzun uzun anılarını canlandırdı ve düğün gününü kafasında canlandırdı. |
|
268
|
|
|
|
Başak saçlı kız aşkla ilk kez tanıştığında bahara doğmuş gibi hisseder kendini, ardından aşk yoğunlaştıkça bir yangın hissetmeye başlar içinde ve nedenini bir türlü anlayamaz... |
|
269
|
|
|
|
Turgutlu, İzmir’e ve bu büyük kenti çevreleyen körfeze pek uzakta değildir. Nemli ve boğucu sıcakların hüküm sürdüğü yaz mevsimlerinde, İzmirlinin içini ferahlatan imbat rüzgarı Bornova Ovası’ndan içeriye sokulur, sokulmasına da Belkahve rampa |
|
270
|
|
|
|
Aklım bunları emretse de duygularım hemen beni ele geçiriyor, aklımın tüm gücünü elinden alıyor. Bir yanım buz kesiyor, öbür yanım ateşlerde. Sürekli gelgitler yaşıyorum. İnandığım her şeyi yakıp, yıkmaya hazırım. Çizdiğim yolları değiştiriyor, bilmediğim patikalara sapıyorum, kaybolma korkusu olmadan. Bilinmeyenin büyüsü kendine çağırıyor, ama gitmekten vazgeçip, tanıdık seslere koşuyorum, aklım karışıyor. Bedenim ve ruhum parçalanıyor. |
|
271
|
|
|
|
Çek ellerini ellerimden, gözlerini de gözlerimden; sen de sevme beni ne olursun birtanem... |
|
272
|
|
|
|
Gel darılma nazlı can yüreğime dert olur
Düşmanın oku acıtsa da inan gam yemem
Dostun yan bakışı bile hançerden sert olur
Darılırsan terki diyar eder geri dönmem
|
|
273
|
|
|
|
Bazen de ‘’Benim de ışığım olur musun?’’ diye koşar adımlarla aşkına kavuşmak isteyen, yaşlı gözlerin ve yorgun bedenin sahibi bir Haydarpaşa yolcusu oluverir.
|
|
274
|
|
|
|
Serinin ikinci yazısı, daha heyecanlı ve kesin. |
|
275
|
|
|
|
Uzaklıklar beni yeniler diye düşünmüştüm. Oysa şimdi, buraya gelince aynı yorgunluğu, bir şeylerin değişmediğini fark edip yine yoruluyorum. |
|
276
|
|
|
|
aradığım bir ışıktı sıvasta işıl işıl yanan
kutup yıldızından daha fazla parlayan |
|
277
|
|
278
|
|
|
|
Gerçekleri görmek istiyorsan eğer, önce rüya görmekten vazgeç... |
|
279
|
|
|
|
Siz hiç çaresiz kaldınız da olmayacak birşeye sarıldını mı, işte öyle bir öykü. |
|
280
|
|
|
|
Onu ilk kez arkadaşının nişan töreninde görmüştü. Oldukça güzel bir kızdı. Yeşil gözleri, olabildiğince düzgün vücudu ve bembeyaz teniyle onu, onca kız arasında fark etmemek olası mıydı |
|