• İzEdebiyat > Öykü > Aşk ve Romantizm |
181
|
|
|
|
Sana gelişim, aşkın yüreğimde şahlanışı gibi... Kapıyı çalıyorum. Giriniz, diyorsun. Usulca adım atıyorum. İşte, masanın başındasın. / Gülümsüyorsun; gülümsüyorum. Havadan sudan konuşuyoruz. Sen, “Kahve içer misin?” diye soruyorsun. “Olur” diyorum. Bir telefon ve birkaç dakika içinde gelen iki orta kahve. / Bana kahvemi uzatırken ellerimiz çarpışıyor. Bir anda derin bir sessizliğin kenarına ilişiyoruz... / Yutkunuyorum. Aşkımı, kahvemle birlikte içime akıtıyorum. |
|
182
|
|
|
|
Ay güneşin ışığını yansıtır. Kalemim de gönlümdeki sevdaları. /
Güneş ışığı çok güçlü, çok sıcak. ayışığı mat ve serin. Ayın gücü yetmez, gün ışığının tümünü yansıtmaya. |
|
183
|
|
|
|
Ey Kadınlar! Diye seslendi.’Tutkularımızın çektiği kanatlı arabalar bizi çılgınlıklara uçursun. Bırakın kendinizi erkeklere ve sizi ne zaman terk edeceğini bilmediğiniz endişeli sevgilere. Tutkunun tek renkten, tek sesten, tek korkudan, tek istekten oluşan çılgınlığına salın kendinizi! O karanlık kusursuz, düşüncesiz, görüntüsüz, sınırsızdı. |
|
184
|
|
|
|
Uzun gölgelerin ucundan düşüyorum terk edilmiş caddelerin karanlıklarına.Ateşin çevresinde toplanmış dilencilerin yanından geçiyorum.Benden daha zenginler diye düşünüp örtüsünü açıyorum yalnızlığımın. Ağlamaklı bir yüz görüyorum da inanmıyorum ben olduğuma.
Acı bu kadar belli eder miymiş kendini her suratta?
|
|
185
|
|
|
|
Aşk uğruna neler yapılmaz ki.. Ölüm? neden olmasın.. |
|
186
|
|
|
|
Gökte kayan bir yıldız ve başıma düşen bir elma.. hangi masalda yaşıyordum acaba? |
|
187
|
|
|
|
-"İyi de beş.." Sorumu tamamlayamamıştım çünkü ürkütücü cevap zaten karşımda duruyordu. Cevabın etkisiyle elimdeki tepsi direk olarak yere düşmüştü.Bı sırada bir arkadaşımın ayağını yakmış olmalısın dediğini güç bela hatırlıyorum |
|
188
|
|
|
|
Hadi git artık. Git de koyvereyim hayatı. Bak ne zamandır taşıyorum omuzlarımda yoruldum da ben. Kaldıramıyorum yaşamı yaşamayı... Şu köşeyi de döndüğünü göreyim, beynimin iflas tuşunu çekeceğim. Kendime ''düş'' diyeceğim.
|
|
189
|
|
|
|
Dostum...
Yabancı bir gezegendeki tuhaf canlılarız biz. Evren’i sizin gibi gezip göremiyorsak, daha kendi içimizdeki dünyayı bile keşfedememiş olmamızdandır, derim onlara. |
|
190
|
|
|
|
Gümüşlükte, saf temiz bir balıkçının aşkı ve denizin kalbine ulaşması... |
|
191
|
|
|
|
Yoksun.
Sayamadığım kadar uzun zamandır yoksun yanımda. Sayamadığım kadar uzun zaman da yanımdaydın oysa. İki farklı meçhul zamanın arasında gidip gelmelerdeyim.
|
|
192
|
|
|
|
İsterdim ki sana yine yazmaya başladığım şu an bütün kalemler kırılsın, bütün parmaklar klavyede gezinirken tutulsun, isterdim ki aşk ile çarpan bütün gönüller dursun konuşan bütün diller sussun… |
|
193
|
|
|
|
Azrail’i beklemenin adıdır, sevmek! |
|
194
|
|
|
|
Orhan’ın yüzüne bakanlar çoğu zaman hüznün alıcısı olurken
Ezgi’nin yanındayken ona bakmış olsalar hüznün bir
süreliğine yerini mutluluğa vekalet verdiğini
göreceklerdi. |
|
195
|
|
|
|
Oysa aldatmak için geçerli sebepleri vardı... |
|
196
|
|
|
|
Sevincime ortak tebessümün yaz sıcaklığına dönüşerek, içimi ısıtıyor. Bulutlar dağılıyor, gök kuşağı renk demetini bırakıyor avuçlarıma. Bulutlardan kalan son yağmur damlası düşüyor avuçlarımdan aşağı. |
|
197
|
|
|
|
Pi, banyoya girdiği sırada Bi, gökyüzünün maviliğine kapılmış gitmişti../Yaşadıklarına kendini inandırmanın ötesinde, herşeyin bu kadar kısa sürede, ne kadar geliştiğinin hesaplarını yapıyordu kendince../Daha önce yaşadıkları adeta silinip gitmişti birden |
|
198
|
|
|
|
İşte başarmıştı! Sonunda bütün dertler bitmiş, tüm sorunları çözülmüştü! Bir insan bundan öte ne isteyebilirdi ki! Artık ölümsüzdü Leyla; ölmeyecek, hiçbir acı çekmeyecekti. Cennetteydi işte, artık cennetteydi. Ama... |
|
199
|
|
|
|
-Böyle şeyi ilk kez yaşıyorum. Çok arkadaşım oldu, konuştum, görüştüm, beni sevdiğini söyleyenler de oldu. Ama hiç kimseye karşı bu kadar yoğun duygu seli hissetmedim. Sabaha kadar seni düşündüm. Sabah seni görebilmek için cama çıktım, görünce çok sevindi |
|
200
|
|
|
|
O özgürlüğünü yazarak sağlıyor ben ise asilik.Ve onu unutmam gerekiyor çünkü güçsüzlük bana acı veriyor. |
|