• İzEdebiyat > Öykü > Aşk ve Romantizm |
341
|
|
|
|
Ayaklarımın yerden kesilmesinin hemen ardından, birden taş zemine basmam arasında sıkışıp kaldığımda, yatağında başka biriyle bana şaşkın ve telaşlı gözlerle bakıyordu. |
|
342
|
|
|
|
Cevapsız kalıyor tüm aramalarım. Beni geçmişine gömüp gittin. Son nefesini verirken gözlerinin önünden geçecek film şeridinden bir kare olmama bile şans vermez belki bilinçaltın. Çirkin görünüşlü fotoğraf albümlerinde sararacak suratım. |
|
343
|
|
|
|
Aşkların, dostlukların, parçalanışların, kaybedişlerin en çok yaşandığı yer ömrün ortası. Hayatın belki de en önemli parçası olan aşklar da çoğunlukla bu dönemde yaşanır. Tıpkı İris’in yaşadığı gibi…
|
|
344
|
|
345
|
|
|
|
günler günlerden daha kısa.
kısık sesinde.. |
|
346
|
|
|
|
Akşam eve döndüğümde başının izinin kaldığı, kokunun sindiği yastığa tüm özlemimle sarıldım. Ardından gözyaşlarımın eşliğinde, geride bıraktığın tüm eşyaları bir odaya topladım ve o odaya senin adını verdim. |
|
347
|
|
|
|
aşk acı çekmekmiş meğerse... |
|
348
|
|
|
|
Tek başına… Yalnızca… Usulca… Sessizce… Yalınca… Son umuduyla… Tükenmişliğiyle… Umutsuzca… Yorgunca… Bitik ve de yitik… Kayıp… |
|
349
|
|
|
|
“Siz bilirsiniz” dedi… Küçük bir “nasılsın, iyi misin?” sözcükleri geçse de aralarında, kızın kalbi imkân vermiyordu ağzından çıkan kelimeleri duymasına. En iyisi ne söylediğimi bilmekle idare etmek dedi içinden. Zira artık sesinden bile emin değildi. Her an ağzından bir cümle kaçırabilirdi… “seni seviyorum ya, görmüyor musun” diyebilirdi. Ya da hayır belki de koşmalıydı, bahane üretip kaçmak. Deli gibi, nefessiz kalana değin. Kendini bir ağaç gölgesine atmak ve teskin etmek nabzını. Yine eski atışlarına döndürmek… O atışları ninni gibi dinlemek. Uyumak sessizliğinde. Onsuz olmanın ses halinde kelimeler kurup, cümleler tekrar etmek. |
|
350
|
|
|
|
beklemeye devam edeceğiz.. |
|
351
|
|
|
|
Belki çıstak çıstak kutlamazlardı yılbaşını ama sessiz ve keyifli bir ortam hiç de fena bir fikir değildi. Şarapevi'nden yer ayırttı ikisi için ve ev arkadaşı İpek'le ayarladıkları saatte buluştular. Herşey umdukları gibiydi ya da artık bir şeyler ummayı |
|
352
|
|
|
|
Bulunduğu şehir onu boğar oldu.
Dayanamıyordu artık,nereye baksa o vardı,kalbi acıyordu , yüreğindeki yara daha da derinleşiyordu.
|
|
353
|
|
|
|
...Siz hiç bu kadar sevdiniz mi? Siz hiç, onsuzluğu hak etmediğinize inanırken, onsuzluğa mahkum kalıp yine de onunla olabildiniz mi taa içinizde?...Gidersem, biterdim!... |
|
354
|
|
|
|
Aşkta güçlü güçsüz yoktur. Aşk kendisi zaten büyük bir güçtür ve peşinde sürükler. Aşık olmadan bunu anlayamazsın. Bu nedenle aşıkların yaptıkları sana hep saçma gelir. |
|
355
|
|
|
|
Görmek istedikleri bu değildi.
Ama artık derin bakmıyordu.
Bu adam nasıl sevişirdi?
Herkes gibi, sıradan...
Yok, hayır.
|
|
356
|
|
|
|
yol üstünde gördüklerimiz vardır. düşünmeden yaptıklarımız vardır. içinden geçip gittiğimiz hayatlar vardır.hayatlarına teğet geçtiklerimiz anısına. |
|
357
|
|
|
|
Annesinin sesiyle bir anda irkilerek kalktı.
Yüzünde bir gülümseme ve birde hüzün vardı.Gördüğü rüya karşısında umutlanmıştı ama biliyordu ki bu bir rüyaydı.Hisleri ve duyguları mantığını eziyordu birşey düşünemiyordu. |
|
358
|
|
|
|
Bu sefer giderken içinden geçtiğim bütün şehirler bana inat ıslak ıslak bakıyorlardı yüzüme. Neden sorusu vardı sollamak serbest çizgilerinin üzerinde.
Geri dön diyordu bir U dönüşü yapılmaz levhası bile.
Ben giderken hep ama en çok seni bırakırdım ge |
|
359
|
|
|
|
Kimsesiz sandığım bir mevsim gidiyordu gözlerimin önünden. Ellerimde sahipsiz her gecenin yorgunluğu. Taş duvarların üzerinden gölgeler büyüyor yalnızlığıma. Aklımı başımdan alan bir rüzgar gibi dokundun tenime. Yüreğime yüreğini koydun. Yüreğim oldun.
Daha ilk günden ısınmıştım sanasanki gökyüzüm senyağmurlarım sendindüşmeden içimdeki yalnızlığın kumsallarına.Denizleri senin için renklendirdim benbulutları senin için yakaladım. Sanki en ufak bir rüzgarda savrulacak gibi değildim uykusuzluklarına.
Sen gitmedin kigerçek ötesiydin bendeki her zamana. Tuttum ellerindensaçlarının kokusunda büyülendim dudaklarına. Islatmalıydın beni yağmurlar gibi. Öpmeliydin içinden geldiğince.
Ben o zaman sen olurdum karışmadan nefes alıp verdiğim bir şehrin monotonluğuna.
Çalışma masamda yanan mumun alevinde şekillendi hayalin. Uzun uzun seyrettim. Dokunmak istedim ama beceremedim. Akşama koşan ayakların altında kızgın asfalt gibiydim günden arta kalan. Güneş haber vermezdi çekip giderken. Bir sessizliği kalırdı eve kapanan yüreklerin birde seni bana özleten hayalin. Kendi yüreğimi senin ellerine bırakırken.
Zamanı hep peşime taktım.Bir başka yere gitmenin olanaksızlığını tartışıyorum kendimle. Gitmeyeceğimi biliyorum. Belki de ellerinin sıcaklığından olsa gerek. Ben her sahipsiz mevsimin kimsesiz gecesinde seninle bütünleşiyorum. Basit gelecek belki tüm anlatamadıklarım. Bir şeyi çok iyi biliyorum sen anlayacaksın günü gelecek. Bu saadet hiç ölmeyecek |
|
360
|
|
|
|
"...Malta’ya diyerek cevap verdi oğlan. Fevzipaşa’dan Malta’ya varmadan Akdeniz Caddesindeki ışıklarda indi. Yürüyerek Malta çarşısında yiyecek bir şeyler alıp evine gitmeyi düşünüyordu. Tam da düşündüğü gibi yaptı her şeyi. Evine vardı, kapıyı yavaşça açtı. Kapıyı açar açmaz sevimli kedisi Candide hemen kucağına atladı oğlanın. Candide bir İran kedisiydi, derin bakışları ile çoğu kez korku salardı etrafına; ama çok sevimli ve saf gelirdi oğlana..." |
|