• İzEdebiyat > Deneme > Yaşam |
1741
|
|
|
|
Torunlar çocuklardan daha fazla sevilir derler. Külliyen yanlış bir ifade bana göre. Gençliklerinde çalışma hayatı, zaman darlığı veya toyluk nedeniyle çocukları ile fazla ilgilenemeyen anne ve özellikle babalar, çocuklarla oynama zevkini ancak torunları ile giderirler. Kılıfta hazırdır “ torunlar çocuklardan fazla sevilir”. |
|
1742
|
|
|
|
Yalnız ve mutsuz insanlık, modern yaşamın sanal aşklarında, sahte kahramanlarında ve ‘yapay gökyüzü’lerinde çare arıyordu dertlerine. İşte o güç böyle doğdu...O güç popüler-kültür’dü. |
|
1743
|
|
1744
|
|
|
|
Kritik ederken anlamları, kelimeleri, cümleleri, kendini bilgiç bir rüzgara teslim edersin. Anlamını bilmeden anlam yükleyip, gülümsemeleri dudağına yerleştiriverirsin.
Görünen, gerçek aşkın yansımasıdır o' nda. Sende olmayan her şey kişileşmiş ruhunda. Başka adım atmak yakışmaz, eğreti durur üzerinde. Esip geçen mutlu bir andır, sıcaklığın odağında..
|
|
1745
|
|
|
|
TUT ELLERİNİ HAYATIN VE GÜLÜMSE KENDİNE...
|
|
1746
|
|
|
|
Bir yıl daha bitiyor. Hayat yolculuğumuza bir yıl eksik olarak devam ediyoruz. Geriye dönüp baktığımızda bizde çıkan koku gül kokusu mu insanları mutlu eden, yoksa bir hiç mi?...
Çıktığımız her basamakta öğreneceğimiz çok şey var, gönüllerini kazanacağımız bir çok insan..
|
|
1747
|
|
|
|
Düşlerimizi süsleyen dünyanın gerçek yüzüyle karşılaştıktan sonra gelen hayal kırıklığı... |
|
1748
|
|
1749
|
|
|
|
Yağmur hızlanmaya başlayınca damlalar koşturdu izler karıştı her damla kendi başının çaresine bakmaya başladı.
Bu durumda ne iz kaldı ne yol ne çaba ne başka bir şey…
Telaş böyle bir şey.
Telaşlanıp ne yapacağını bilememek böyle bir şey.
Ne idealin kalıyor ne hedefin…
|
|
1750
|
|
|
|
Ve açıldı perde 1978’ de. Sahnenin girişinde kör hayat zebanileri biletleri çoktan satmıştı bile. Tıklım tıklımdı hayat. Ve tek kişilikti sahne. |
|
1751
|
|
|
|
Nasıl başlarsınız ki bunu anlatmaya? Suskunluğun boyut değiştirdiği, bambaşka bir hesaplaşmanın ürünüdür içsel yalnızlığımız... Kimsesiz bir çokluk duygusu ile birlikte, yokluk benzeri bir varlık çelişkisinin, onmaz yaralarıdır, dimağımızda açılan.
- En |
|
1752
|
|
|
|
Ruhum gene bir iç çekişte, aklım anlama yarışında, bedenim kalbimi yaşatma savaşında... |
|
1753
|
|
|
|
Hayatta karar vermemiz beklenen onca gereksizlikten sonra doğru bir karara çağrıdır bu yazım. |
|
1754
|
|
|
|
''Karşılığını veremeyecek birine bir iyilik yapmadıkça, mükemmel bir gün geçirmiş sayılmazsın''
(JOHN WOODEN)
|
|
1755
|
|
|
|
Aslında bir hicret arıyorum! |
|
1756
|
|
|
|
Gelin, görün, bilin ki; her ağlayanın göz yaşını silmek adalet değil. Her ağlayan aynı görünse de, hiçbir ağlama aynı değil.. |
|
1757
|
|
|
|
Hiç çiçek açmayan bir dal gibiyim.Bahar gelmiş gelmemiş neyime.Kupkuru bir ağaca dönüşmüşüm. Acı vermekte bana gül dalları. Toprakta yeşeren çimenler yüreğimi ezmekte.Hayat beni çiğnemekte, hayata dair her şey üzerimden geçmekte.Çünkü ben ölmekteyim.Çünkü ne kadar yaşamak istesem de bir umut yeşermemekte bende. |
|
1758
|
|
|
|
TÜRKÜLER ANLATIR BİZE YAŞAMI!... |
|
1759
|
|
|
|
Açık kırmızı bir kan sızdı bacaklarından. Acıdı canı. Can acısından çok, damlayan kanı için acıdı. Açık ve sıcak kanına inat, bulanık ve soğuk yüreğine düştü acı. Acıdı acınmadan hiç, ardında acımtrak bir hayalet bırakarak. (Çığ)lık(sız) a(kar)ken (kan)ı, yok(oldu)! Ay, tam tutuldu o zaman. |
|
1760
|
|
|
|
Cesaretle yüzer misiniz sonsuza dek? |
|