• İzEdebiyat > Deneme > Yaşam |
1581
|
|
1582
|
|
|
|
Bazen çok sıkılıyorum…İçim daralıyor,kaçmak istiyorum buralardan. Kendimden de kaçmak istiyorum,davranışlarımdan,benliğimden tamamen sıyrılmak istiyorum. Bambaşka biri olarak tekrar doğmak istiyorum sonra...
|
|
1583
|
|
|
|
Nereden geliyoruz; nereye gidiyoruz? |
|
1584
|
|
|
|
Ölüm sahteliklerle dolu dünyamızın en radikal yabancısıdır. Öyle ki yarattığı tahribat kanınızın çekilmesine neden olur. İşte bu kızcağızın yaşam dediğimiz diyardan koparılışı bende garip bir bönlüğe neden oldu. Umut ve dualarımızla birşey olmaması için yakarsakda kaçınılmaz olan, merhametsizliği ile süpürüyor. |
|
1585
|
|
|
|
Gözlerimi kapatıp düşünüyorum. Şehrin üzerine çöken yoğun sis ve buluta rağmen şehri en tepeden izlemeye çalışıyorum. Yahya Kemal Beyatlı gibi “sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul” diyemiyorum ama aklıma Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Bursa’da zaman” şiiri geliyor. Eski bir camii avlusunu arıyorum. Bu kadar camii arasında hangisi olabilir acaba? Ya küçük şadırvan. Hala su şakırdıyor mu acaba?
|
|
1586
|
|
|
|
...buradaki her kelime benim hayatımdan bir kesit. Bu yüzden de tek başlarına ancak sözlüklerde kendine yer teşkil eden bu kelimeler bu yazıdaki konumlarıyla benim adıma muazzam değerlere sahipler... |
|
1587
|
|
|
|
Acının nakışlanıp çeyiz niyetine kilitli kalplerimize konulduğu hayatlarımız var ne yazık ki |
|
1588
|
|
|
|
bir katre söyledim anlayana ... sanırım hava da kaldı... |
|
1589
|
|
|
|
Bugün yine balkona çıktım baktım Saliha yine balkonda, ama bu kez pek neşeli. "Saliha hayırdır, annen evde galiba" diye seslendim.
Saliha elini yüzüne götürdü, iki elini yüzüne sürdü, çok net bir şekilde:
"Çok şükür" dedi.
O an tüylerim diken diken oldu, onun o şükrü karşısında ürperdim, bulutlar gökyüzünü terk etti de yüreğime göç etti sanki. Yağmur yeryüzüne gönderdiği bütün damlaları gözlerime getirdi bıraktı sanki.
Utandım, kendimden utandım, Rabbimden utandım, Saliha'dan utandım...
Hem de çok utandım |
|
1590
|
|
|
|
Evimizin bulunduğu mahallenin oyun alanındayım.. Akranlarımın gürültüyle eğlendiği bir meydanda..
İçimde bir telaş var. Hani oynamaktan hiç bıkmadığımız oyunlar vardır ya; yorgunluğu, çilesi, riski bol oyunlar; işte onlardan birini oynamak için yanıp |
|
1591
|
|
|
|
Artık can çekişmekte olan “O ÇOCUĞUN” arkasında bekleyen akbabalar gibi dünya… |
|
1592
|
|
|
|
Uzun uzun calan telefonuma cevap veren android bir sesti. O yine uzaklardaydi, anlamistim. Yeniden tek basina ciktigi o yolculuklardan birindeydi ruhu.... |
|
1593
|
|
|
|
Şişli minibüs duraklarının olduğu köşede yaklaşık 20 dakika bekleme rağmen, boş bir taksi edinemedim. Böyle zamanlarda taksilerin durmadan geçtiği çok oluyor ki; en nefret ettiğim durum bu. |
|
1594
|
|
1595
|
|
|
|
durup dururken aklıma gelen cümleler. |
|
1596
|
|
1597
|
|
|
|
İnandım ve aldandım…
Kabulüm…
|
|
1598
|
|
|
|
İnsan, psikolojisi gereği hayatının hep tek düze olmasını yani hep iyi ve olumlu geçmesi hayali ve
beklentisi içindedir. İnsan genelde mutsuzluğu, stresi, bulanımı, sıkıntıları ve sorunları kendine
yakıştıramaz. Özellikle bunlarla mücadelle karşısında insanların yaşadığı yetersizlik duygusu, insanın
en zayıf ve acınacak halini ortaya çıkarır. Bu da insanın kendisine olan güvenini sarsarak, insanı
çaresiz duruma düşürür. Halbuki hayatın iki yönünü görmesi gereken insan, nedense hayata tek yönlü
bakmayı alışkanlık haline getirir. |
|
1599
|
|
1600
|
|
|
|
İstanbulda soğuk bir mart sabahı, gözlerimde sevdiği herşeyi terketmeyi mutluluk sanan sinsi bir bakış. Gidiyorum ey hayat bağışla beni... |
|