• İzEdebiyat > Bilimsel > Felsefe |
21
|
|
|
|
“Yıldızlara yürüdüm, hepsi bu…” mezar taşındaki bu söz Heidegger hakkında çok şey anlatır. O hayatı boyunca hakikati arayan bir düşünür olmuştur. Heidegger varoluşu felsefenin konusu haline getirerek felsefenin hayatın dışında olmadığını; bizzat dünya-içinde olduğunu anlatmaya çalışır. Hayatın içinde olan bizlerin hakikatin dışında kalamayacağımızı vurgulayan Heidegger; önceki filozoflarca kabul gören insan ve varlık arasındaki özne-nesne ilişkisini ‘varoluş’ düşüncesi ile ortadan kaldırır. Varlığın anlamı? Sorusuna o; soruyu soran kişiyi de dahil ederek cevap arayışına girişir. O okuyucusuna hazır cevaplar sunmak yerine sorular sorar ve bu soruların nasıl cevaplanacağının yöntemini belirlemeye çalışır. Soru ile başladığı eserlerini yine soru ile bitirir. |
|
22
|
|
|
|
Kuhn bilim felsefesi alanındaki görüşleriyle son elli yıla damgasını vuran bir felsefecidir. Kuhn akademi hayatına bir fizikçi olarak başlayıp; üniversitede bilim tarihi dersleri vererek bu alanda ilerlediğinde bilimin bilindiği gibi kümülatif değil, bilinenin dışında devrimsel bir ilerleme içersinde olduğunu fark etti ve bilim felsefesi alanında uzmanlaşarak bu alandaki görüşlerini ortaya koydu.
Kuhn kendi bilim anlayışının çıkış noktasını bilim tarihine dayandırır. ona göre bilim tarihi ne Poper in dediği gibi (yanlışlamacı),ne de pozitivistlerin dediği gibi (doğrulamacı) dir. |
|
23
|
|
|
|
Merhaba, Etik dersimiz yapmış olduğum bir çeviri metninin özetini sizlerle paylaşmak istedim... Burada hepimizin yapmak istedikleri, ama yapmamak için nelere sığındığımızı göreceksiniz...
Saygılarımla |
|
24
|
|
|
|
Totemin yakınsatıcı, sınırlayıcı, ortaklaştırışı ve transfer emekler üzerinde ortak birim zamanı ortaya koyucu bu tutumu ile geleceğin ve kendi paydaşlı kulvarının "üreten ilişki tohumlarını" kendi bağrında taşıyan dünyaya dönüşecek olan" her bir yol adımlarını bağrında taşıyor olmasıydı. Bunun böyle olduğunu ancak biz görüyorduk.
|
|
25
|
|
|
|
Aslında dostlar bence -psikanalizciler belki kızacak ama- insanın doğumunda sahip olduğu eğilimlerden biri de 'gülme dürtüsü'dür. Cinsellik, saldırganlık ve gülme dürtüsü... |
|
26
|
|
|
|
Kıta Avrupası modernleşmesinin öncülü özellikle burjuvazist ve merchantalist bir gelişimin ürünü olarak açıklanırken, ada Avrupasının modernleşmesindeki, aristokrasi inkar edilemez bir öneme sahipti. Hatta bütün batının doğu üzerindeki modernleşme etkisi söz konusu edilirken, Türk modernleşmesinin öncüleri de, Türk Sosyo-kültürel yaşamının en etkin sınıfının merkezinde ortaya çıkacaktı. Şüphesiz ki en etkin sınıf, en eğitimli ve en kurumsal varlığa sahip bir sınıf olarak hasta adam Osmanlı’nın ordusu yani Türk ordusu idi. |
|
27
|
|
|
|
« Aşk harmanında savruldum
Hem elendim hem yoğruldum,
Kazana girdim kavruldum,
Meydana yenmeye geldim » |
|
28
|
|
|
|
Yüksek potansiyelin düşük enerjili (açlık veya boşluk) alana doğru olan akışı nedenle yüksek enerji burada açlık gibi bir parça belirişler (enerji zayıflığı olmakla) eksiği tamamlayacak yeni bir olgu ve olayların biçimlenişine yönelmekle hayat, (açlığın, olgu ve olay) doygunluğuna (şarjına) dönüşür. |
|
29
|
|
|
|
Gürültü, patırtının ortasında sükunetle dolaş; sessizliğin içinde huzur bulunduğunu unutma. Başka türlü davranmak açıkça gerekmedikçe herkesle dost olmaya çalış. |
|
30
|
|
|
|
Sınırlı izole alan davranışları da baş ve sonuyla sınırlı olmak zorundaydı. Ancak izole alan da yeni bir eylem ve düşünce alanı açmakla tekrar sınırsız gibi oluyordu. Bu yansılar sizdeki totem düşüncenin sizler tarafından ortakla sılan kolektif düşünce olmasıdır. |
|
31
|
|
|
|
Ozan Deniz Sarıtop Sözleri, Ozan Deniz Sarıtop / Düşünce Terminali... |
|
32
|
|
|
|
İttifaklar üreten mantıkla olsa da esen rüzgâr totemi mana içinde olmakla yapılan ittifakın gerekliliği üreten mantıkla anlaşılmıyordu. Böyle bir düşünme anlama kalıbı yoktu. İttifakların anlaşılır olması için ittifakların sosyal anlayışlı bir mantığının olması gerekiyordu. |
|
33
|
|
|
|
Hiç kuşkusuz ki canlı veya cansızlar nötr durumuyla en az bir enerji tüketimi içinde olurlar. Evrendeki yıldızlar, kara delikler gibi enerjisi çok çok artmış enerji öbekleri, nötr veya düzenli yapıların enerji verici beslenim kaynağıdırlar.
|
|
34
|
|
|
|
Ölüm, çoğu insan için korkuların efendisidir. En inanmış kalpleri bile okşar zaman zaman. Yürekleri sıkıntıyla doldurur. Varlığıyla hayatı hem zehir eder hem de gerçekte olmadığı kadar manidar kılar. Peki gerçekte de öyle midir? En azından mantıken böyle olması gerektiği düşünülmelidir. Fakat bu dünyada gerçek olan tek olguyu, ölümü, o kapımızı çalana dek gözardı ederiz. Hayatın içindeki küçük ayrıntılarla sanki bu evrende sonsuza dek kalacakmışız gibi meşgul olur, böyle acı bir gerçek karşısında pek önemsiz olan olaylarla ve düşüncelerle boğuşuruz. Mali durumumuz, başka faniler nazarındaki görünüşümüz, tuttuğumuz siyasi parti veya futbol takımının akıbeti gibi gelip geçici düşünceler -mantığa tamamen aykırı olarak- zihnimizi meşgul eder de on yıllar içerisinde yokolup gideceğimiz hakikati karşısında cinnete düşüp delirmez yahut da hayatın gerçek anlamı üzerine cevaplar aramaya yeltenmeyiz. |
|
35
|
|
|
|
Totem kardeşler olmanın üçüncü temel yasası kardeşine dokunma meşruiyetiydi. Kardeşinin verdiğini kardeşinin dokunduğunu yeme, dokunduğu herhangi bir kardeşiyle cinsel ilişki kurma anlayışıydı. Ya da totemi temel yasanın üçüncüsü de kardeşi olmayanlara dokunmama yasağıydı.
|
|
36
|
|
|
|
DIŞ DÜNYA YÜKSEK ENERJİ ALANIYDI. İÇ DÜNYA YANİ HAYAT ALÇAK VE TAMAMLANACAK OLAN ENERJİ ALANIYDI. Dıştaki GERİLİMLİ ENERJİ FARKI olan enerji yüksek basınçlı dış dünyadan, alçak basınçlı iç dünyaya doğru akan parçalı bir yük enerjisiydi.
|
|
37
|
|
|
|
Tarih felsefesine bir giriş... |
|
38
|
|
|
|
Öbekleşen eğim durum atomdu. Atom küçükler dünyasına göre kısıtlanmıştı. Ama atom da kuantum dünya içinde olmayan yepyeni özellikler bileşimine açık bir yapı taşı olmakla atomdu. Atomun kısmen kararlı bir iç düzeni ve kararsız bir BAĞ elektron yapı girişmesi vardı. |
|
39
|
|
|
|
İnsan çevresinin ürünüdür. Yani hayat doğal ve organik oluşumlu özne sistemin ürünüdür. İnsan organik bir özne nesnellik, kolektif bir özne sosyallik ve üstel çarpanla kolektif bir özne toplumsaldı.
Bana göre insanın insanlığı önce tüm diğer sosyal hayatlar gibi sosyal zekâyla belirimdi. Sonra da kolektif ile üreten toplumsal zekâydı. Zaten insan insanlığını üreten, ittifak eden kolektif zekâ içinde elde etmişti. Değilse ben insanım diye peyda olmamıştı. |
|
40
|
|
|
|
Organize işler içine taşınan enerji, burada işe, uğraşa, olgu ve olayın gerçekleşmesine dönüşmekle bir sonuç ürün ortaya konur. Yükünü bırakan yük taşıyıcıları, gerisin geri ilk nötr duruma doğru çağrılırlar.
|
|