• İzEdebiyat > Deneme > Sevgi ve Aşk |
661
|
|
662
|
|
|
|
Söylesene Frezya; kaç Mecnun Leyla'sından vazgeçmişti peşinde? Kaç Yusuf oluk oluk kan kaybederdi sırtında bıraktığın tırnak izlerinde? Kaç Aslı Keremini verem etti derdinle? Ve Kaç Ferhat çelik alaşımlı bilekler tüketti, pamuk balyası dağlarında aşk yorgunu elleriyle?... |
|
663
|
|
664
|
|
|
|
Yeni dekore edilmiş bir cafe ve sana doğru yeni dekore edilmiş bir kalp farkettirdi warlığını benden öte sana doğru... |
|
665
|
|
|
|
Tutkuları kökünden söküp atmak imkânsızdır... |
|
666
|
|
|
|
Seni sevdiğim için; tüm aşklara saygı duyuyorum, en derinimden…
|
|
667
|
|
|
|
Uzun cümleler kuruyorum..anlamlı biçimsiz uzun cümleler..Denediklerim..Yanıldıklarım ve Haklılıklarım..hayatımın uc noktalarındaki o yapı taşlarım...ßelirsizliklerin varolus noktası simdilerde ßen Sen Ve ßiz..su yüzünde boğulan bedenleriz.. |
|
668
|
|
|
|
Kalbinin en ıssız mısralarında çıplak ayakla geziniyorum yaprak yaprak. Her imgenin boynunu büküp sevdayı yaralıyorum harf harf. Martılar süzülürken dalgaların sırtından, hüzünlü bir rüzgarda dağılıyor dört tarafı denizlerle çevrili umutlarım. Düşlerimin zenginliğinde… Varlığının yoksulluğunda… Züleyha’nın ilk duası gibi dilimdesin yar. Yitirdikçe kendimi, yokluğunun yangınında… Sukut ile gözyaşıma düştükçe, varlığımın serinliğindesin. Ve ben her yıldız yakamozla buluştuğunda ölüyorum suskunluğun mermileri ile vurularak. Sıkılan her kurşun sınırsız sevgimin ufkunu karartırken, kirpiklerimin arasında gördüğün hayat reva mı bana… |
|
669
|
|
|
|
Cevabı okur okumaz bakmasını bilen kadının erkeğin başını döndürmesinden çok ... |
|
670
|
|
|
|
Olmazdı sana mihnetim nede hasretim
Yada eğilmezdim önünde yerlere kadar
Seviyorum demezdin yüzüne karşı
Kalbime ve aklıma söz geçirebilseydim
|
|
671
|
|
|
|
Seni sevmek bazen; masmavi bir gökyüzünde nereden çıktığı bilinmeyen, anlaşılmayan bir gökkuşağı. Mordan sonra mıydı sarı, ya da gökkuşağında pembe var mıydı? |
|
672
|
|
|
|
“Ellerimi bulamıyorum, yardım edin bana.”
İyi ki bulamıyorum, tutunmak isteyebilirdim.
Bu düşler, sakıncalı düşler.
Nereden çıktı şimdi?
Ölü bir yüreği yeniden canlandırma hayáli, adi üzerinde hayál.
Gerçekte ben diye bir insan yok.
Gerçekte sen diye bir insan da yok.
Kalmadık.
|
|
673
|
|
|
|
Sen yokken, ben sensizliğe ıslık çaldım her gece. Her gece, ‘ihtiyacım varken', cennet bakışlarının örtülerini uyku tutmayan bebeklerin ağlamalarına sardım ben. Tebessümlerinden beslenirken bu kalbim, ben gözlerinin kahve renkli mevsimlerini örttüm üşüyen kelebeklerin kanatları üstüne. Çaresiz bir annenin duaya kalkan elleri gibi açıp ellerimi, gözlerinden martı gülüşleri biriktirdim heybeme. Tebessümünün tarif edilemeyen renklerini döktüm gökkuşağının grileşmiş rengine. Tüm kirli yanlarımı senin adınla yıkayıp gözlerinin uçurumlarına astım korkmadan. Yalnızlığıma değil kimsesizliğime, sensizliğe türkü yaktım ebruli. 'Sen" dedim sustum, 'Ebruli" dedim sustum, içime kuyular dolusu cam kırığı döktüler, getiremedim gerisini ah! |
|
674
|
|
|
|
Deneme türünde yazmış olduğum bir yazı... |
|
675
|
|
|
|
sevgi sizi çağırınca onu takip edin,
yolları sarp ve dik olsa da
ve kanatları açıldığında bırakın kendinizi
telekleri arasında saklı kılıç, sizi yaralasa da
ve sizinle konuştuğunda ona inanın
kuzey rüzgarının bir bahçeyi harap edişi gibi,
sesi |
|
676
|
|
|
|
ALEVİN PERVANESİ NE KADAR ÇOK OLSA DA, HEPSİNİ YAKIP YALNIZ KALIR SONUNDA... |
|
677
|
|
|
|
Ayaklarım yerden kesilmiş gibi hissediyorum… Sanki dünya durmuş ben rüyada gibiyim. |
|
678
|
|
|
|
Sana dair sözlerim aslında kendime. Güven veren her şeyi yok ediyor sonra da olmadı diyorduk. Aşk adına suçlanıyorduk. Şimdi ikimizde Nisan, içimizde yüzleştiğimiz sesimiz var. |
|
679
|
|
|
|
ölenler bırakır bizleri arkasında yalnız ve çaresiz, ağıdım olsun sana o vakit bu yazı... |
|
680
|
|
|
|
katedrallerde, kiliselerde sözü edilen, şeytanın asli görevini üstlenen, hiç tanınmamış ama kızgın yürek yangınlarının hayallerde yarattığı, tanrıçaları kıskandıran güzellerin neye benzediğini biliyorum artık... |
|