• İzEdebiyat > Deneme > Sevgi ve Aşk |
2081
|
|
|
|
Mehmet Naci
Kırık Kalpler Korosu
Karla karışık yağmur düşer şehrin kılcal damarlarına.
Kılcal damarları,şehrin göğe uzanan elleridir. Metropolün kenar mahallelerinde saklı kalan hazineleri bulmak her geçen gün zorlaşmaktadır.
Kurtulmak ve gökyüzüne va |
|
2082
|
|
|
|
Elim yüreğimde, yüreğim o kız çocuğunda kaldı şimdi… Söylenmemiş sözlerimi söyleyecek hal kalmadı bende… Bu akılsız ayrılığın bahanesi neydi söyle… Söyle her dem taze kalacak sevdamızı solduran mevsimin adı neydi… Sözündeki taşlara, gözümdeki yaşlara değdi mi söyle… Boş ver be bırak her şeyi… İşte bahar geldi kendini taze çiçeklerin koynuna bırak sen… Eski bir şarkı olsam da dilinde, yeter bana bu kalp ağrısı… Akılsız zamansız bir yeşermenin aldanışı bu olsa gerek… Elimde kalan; suya hasret toprak gibi çatlamış, parçalanmış bir düş… Sen ise hayatın özü olan sevdayı almış, özlenen bir deli yürek... |
|
2083
|
|
|
|
Bu gece şiir yazmak gelmedi içimden.Çünkü yüreğimdeki istasyonda tren boşalmaktaydı ve duygusal yolculuklarımın hesabını aklım sormaktaydı.İlk |
|
2084
|
|
|
|
Bu dördüncü doğum günün kutladığım meleğim.Hatta birinde unuttum zannederek ne eziyetler etmiştin.Ama inan unuttum.O kadar eziyetlerini unuttum.Seni seviyorum canım meleğim.İyiki doğdun ve iyiki sensin hayatımdaki. |
|
2085
|
|
|
|
...Yolda yürüyorum, yollarda. Binlerce kalabalık gelip geçiyor yanımdan, hepsi bir yön belirlemiş kendine. Kalabalığın en çok olduğu yerde gözlerin düşüyor beynime ve elinden tutmak istiyor çocuk sevdan içimde bir yerde. Yoksun! Olmayışına ağlıyor bu kez. |
|
2086
|
|
|
|
Rüzgarla karışık yağmurlarını çarp yüzüme… Zincirlerle bağla elimi ayağımı, bütün sıkıntılarını yığ üstüme, özleminle zehirle beni, bir bakışınla öldür, şikayet edersem namerdim… Yeter ki yanağıma yasla yanağını, ellerime tutuştur sevdalı ellerini, başını yastığıma koy… Ucu yanık bir hasret mektubu olsun ellerimde sevdan… |
|
2087
|
|
|
|
Bana geniş evlerden bahsetme. Yüreğin geniş mi onu söyle. Ben coşkulu bir adamım. Yatağın sularımı taşırmadan akıtır mı? Dünyanın tüm ülkelerinde yaşayan insanlardan bana ne? Benim sınırlarımı sen çizebilir misin onu söyle? Durup durup güzel şehirlerden dem vurma. Ben bir sokak çocuğuyum, beni köşe başlarında gülerek karşılayabilir misin, yoksa ilk kavşakta taksiye binip kaçar mısın? Bana PKK' nın dağ kadrosundan söz etme. |
|
2088
|
|
|
|
Kurbağaların bir orkestra edasıyla bağırmalarını yılanlar duymadı. Duysalardı belki de sürünmeyeceklerdi. Yılanların tek derdi midesini doldurmak oldu. Bu yüzden kurbağaların sesi yılanların kalbini hiç burkmadı veya yılanların dili çatallı olduğu için, kurbağalarla birlikte hiç şarkı söyleyemediler. Belki de asıl düşmanlıkları bundan kaynaklandı. Hayatım delik deşik oldu. Her yanım yılanlarla doldu. Daha şarkımı söylemedim ben. Neden bana bunca acı? Zehirledi beni hayatımda var sandığım her süzülen boy. |
|
2089
|
|
|
|
Aşk sanıldığı kadar basit bir duygu değildir. Aşk insanı köreltmez, aksine hareketlendirir, güçlendirir. |
|
2090
|
|
|
|
Zamanımızı tamamladık ama inmek için hiç kimsenin acelesi yok. Kalabalık belki de çok ürkütüyor bizi... Yalnızlığımızın içinde sonsuza kadar gitsek, hep gitsek... O simsiyah sarmalın ucunu hiç bulamasak. Derinlere, çok derinlere insek toprağın... |
|
2091
|
|
|
|
Git istediğin yere
Git…Git…
Giderken yüreğimi de götür öyle git…
|
|
2092
|
|
|
|
Şimdi, yokluğunun etimi dağlatan acısıyla başbaşayım. Tenim közde eriyor gibi ve yine de üşüyorum. |
|
2093
|
|
|
|
Önce bana dönüktün. işte o an gözlerin bir ova kadar büyüktü. Sonra yan duruşunu gördüm, gözlerin sanki başımın yanından vızlayıp geçen bir kurşundu. Daha sonra sırtını döndün bana. Giderken arkandan baktım sadece. Bir saç telin düştü kaderime. Öyle ince bir saçın vardı ki, onunla ben, birden koptuk sanki aşk ülkesinden. Sana geri dön diyemedim. |
|
2094
|
|
|
|
Acı bileğime kelepçe gibi takılmış. Nereye el atsam kollarım acıyor.Yaşamak bir özgür türkü gibi bırakmaz dudaklarımı. Her ne zaman mutluluk dolu bir türkü söylemeye çalışsam, bileğim kanar. Hayat şah damarımdan incitir beni. |
|
2095
|
|
2096
|
|
|
|
Gök gürültüsü büyük, yağmuru küçük aşklar yaşattı bana hayat. Her yukarı bakışımda başımı yere eğdim tekrar tekrar. Bütün yağmurlar acı bir tokat gibi vurdu suratıma. Her ne zaman birini bir ağacı sever gibi sevmek istediysem, boyundan daha büyük gölgeler düşürdü berrak sularıma. İşte bu yüzden dostum, bu zamana kadar hep istemediklerimi yaşadım, isteklerimi ise kimse gerçek anlamda anlayamadı. Bir yalnızlıktı benimki dallardan tek tek kopan yapraklar gibi. Bir yalnızlıktı benimki mum ışıkları arasında yüzüme çarpan. |
|
2097
|
|
|
|
Sen tanıdık yolları arşınlıyorsun şimdi bildik adımlarla...Yabancılık çekmiyorsun yıldızlarına buz asılı akşamlara...Kimbilir kaçıncı kez yastıkta iz bırakan başın yalnızlığa kulaç atıyor uyku okyanuslarında...Hatta o kadar yorgunsun ki, belki de düşlerin |
|
2098
|
|
2099
|
|
|
|
Okulda da en çok sevdiklerim arasında yer alırdı , ben çocukluğu yitirdim yağan yağmur , soğuk kış güneşi , üşüten baharın serin havası ve terledikçe keyif duyduğum ısmarlamalı yaz mevsiminde. |
|
2100
|
|
|
|
toprak, bizim sadık yarimiz... gelinen o, sonunda gidilen de o.. |
|