|
Anasayfa |
Son
Eklenenler |
Forumlar |
Üyelik |
Yazar
Katılımı |
Yazar Kütüphaneleri |
|
|
Sevdalanalım
Orhan Bani
Şiir > Garip
Hadi, yine öyle bak seviyor gibi, yeniden yak yüreğimi
Kızarsın yüzüm, tutulsun dilim, bir garip olalım, sevdalanalım
Vakit çok mu geç, sevemezmiyiz, ağarmış saçlarımın suçu benimmi?
Varsın geçsin yıllar, ağarsın saçlarım, yine öyle bak, beraber yanalım
Pek bir şey söyleme, seviyorum deme, yıllar çok şey aldı, sözüm yok kendime
Ben yine suskunum, ben yine sensiz, bir nedeni yok, seviyorum nedensiz
Gönül had bilmiyor, yak ki yanalım, dö
[DEVAMI]
|
|
|
• İzEdebiyat > Deneme > Sevgi ve Aşk |
1681
|
|
|
|
ellerinde cam kırıklarıyla... kanaya kanaya... |
|
1682
|
|
|
|
Acaba bunu hesaplayabilir miydi matematik dehaları? Beynimizin ne kadarı aşkı sorguluyor, aşkı kurguluyor, bizi karanlık bir kuyuya itip yankılanan kendi sesimizden korkmamızı sağlıyor? Aklımızın hangi bölümü ile sever, aniden çıka gelir, aşka rehin ve rehineler alır, sonra hangi bıkkınlık ile terk ederdik o cennet bahçesini. Ama aşkın matematikte bir karşılığı yoktu ve ben olasılıklar ile zihnimi bulandırıp aşkımıza ihanet ederken bile olasılık hesaplarını sevmiyordum.
|
|
1683
|
|
|
|
AŞK İÇİN CABALAYIPTA,KIVRANMAK... |
|
1684
|
|
|
|
insan bir içimlik su ise kendine layık dudakları bulmalı. insan aşk şarabıyla zikzaklar çizen bir ressamsa kendine elini titretmeyecek sevgili aramalı. |
|
1685
|
|
|
|
Çok değer verilir, çok sevilir, her şey anlatılır, bazen sevgiliden, bazen aileden bile daha yakındır. Dinler her derdini, derman olmak için elinden geleni yapar, kırılsa da küsmez, küsse de uzun sürmez... Kim taşıyabilir bu kadar güzel vasıfları? |
|
1686
|
|
|
|
Yalansız bir dünyada gözlerim seni gördü. Ve seni yaşadı, içimdeki ıssızlığında. Düşlerden, gece uyandı, sabahında sevgine. |
|
1687
|
|
|
|
Dudağında bir gelincik, kuşlarımın ayak perdesini boyardı.
Hasta kaburgamın iniltisini kucaklayarak, gelişini seyretmiştim evvelce.
Biliyorsun,
Ben de biliyordum herşeyi... Kulaklarımızı tıkadık,
Seyyah bir şimşek rast gelir; dağlı yüzümüzün resmini çeker sandık... |
|
1688
|
|
|
|
Bazen an’a dokunup kaybedersin sonra
Bazı şeyleri açıklayamazsın
Sadece görür, hisseder ve yaşarsın.
Ve küçücük bir soru işareti olup
Silinirsin zamanla.
Gözlerinle anlatamadığın onlarca düşünce
Takılı kalır gönlünde.
|
|
1689
|
|
|
|
Ürkek Kalbinizdeki Duygulara Tercüman Olabilecek,Buz Tutan Gönüllerinizi Isıtabilecek Güzel Bir Eser.... |
|
1690
|
|
1691
|
|
1692
|
|
|
|
hayatın renklerini anlatan, gönülden gelen sözleri ölümsüzleştirme yolunda kaleme alınan bir deneme... |
|
1693
|
|
|
|
Karanlıkta ışıldıyordun. Ama şimdi bunu da anlıyorum. Işıldayan da sen değildin. Üzerine geçirdiğin küstahlığının, kibrinin zırhıydı, gözlerimden çıkıp üzerine düşen ışığı bana yansıtan. Gözlerimi kamaştıran. Sen değildin ışığın kaynağı. Bendim. |
|
1694
|
|
|
|
tahir ile zühre meselesi bu. anlayacaksın, kalışının hududi baklışına secde edecek sevda... |
|
1695
|
|
|
|
Para sevgiyi değil; sevgiliyi getirir. Para için gelen para bitince gider. Oysa sevgiyle gelen sevgisini bırakır gider ve bu bırakılan sevgi, seni sürekli mutlu eder. Hayata her küstüğünde o sevgi bir zindan penceresi gibi kararan yüreğine bir ışık süzer. O aydınlık ne bir zengin evinin salonundaki mücevher ışıltılarına ne de gökyüzündeki gece yıldızlarından doğan ışığa benzer. O aydınlık ki insanın gözünün önüne hep cenneti serer. |
|
1696
|
|
|
|
bir yaş daha büyümenin getirdiği hüzün belki de bilinmez...kime hitaben olursa olsun hoş bir yazı olduğunu düşünüyorumm....iyi okumalar... |
|
1697
|
|
|
|
Hani yaramaz çocuklar kapı zillerine basıp ta kaçarlar ya; insanın yazıp ta kaçası geliyor o çocuklarınki gibi bir zafer sarhoşluğuyla… |
|
1698
|
|
1699
|
|
|
|
Her damla göz yaşının hala suların içinde olduğunu bilse insan oğlu
Ne su içebilir ne de ayaklarını yıkayabilir |
|
1700
|
|
|
|
Sen ölmedin baba oradasın arka bahçemde,yemyeşil bir ovanın ortasındaki o büyük ağacın altında ruhun.Ne zaman özlese içimdeki kızım kokunu oraya,o beyaz çitin ardındaki bahçeye yolluyorum onu.Pembe elbisesi ardından savrularak koşuyor sana, sarılıyor,sarılıyor… |
|
|
|