• İzEdebiyat > Deneme > Sevgi ve Aşk |
1481
|
|
1482
|
|
|
|
Denizin oğlu ve çiçeklerin kızını seyreyleyelim.... |
|
1483
|
|
|
|
Yavaş yavaş arıtsam kendimi. Yağmur damlaları gibi kalsam, sensiz düşsem toprağa.
Kurtulsam yürek yangınlarımdan. Soğuk küllerimi rüzgarlar savursa, geriye ben kalsam |
|
1484
|
|
|
|
arayışın simgelere dökümü |
|
1485
|
|
|
|
Sana elveda dediğimde güldün. Zannettin ki seni terk edip gidemem. Zannettin ki bu yürek ayrılığını taşıyamaz. Sandın ki sensizlik beni öldürür. Gittim. Ne telefonlara sarıldım ne de boşluğuna. Aramam dedim ya sana işte aramadım ve de ağlamadım. Bir gözyaşı dökseydim belki hatıralarına, koşardım ayaklarına. Yok öyle olmadı. Ayaklarından dökülmedim bu sefer yollara. Adın harf harf bir mermer yazısı gibi düştü de aklıma, yine de parçaladım içimdeki seni. Gömdüm seni yüreğime ve adının kazındığı yere. Yüreğimin acısına dayandım. |
|
1486
|
|
|
|
Sonra gel bak benim gözlerime.
Ruhunu bulacaksın.
Ruhun kayıp değil bu alemde. Sadece uzak bedenine. |
|
1487
|
|
|
|
Zaman gecenin bilmem kaçı, yağmurlu bir gece, aklımda sevdiğim... Yazılır yine bir aşk feryadı gözünü seveyim... |
|
1488
|
|
|
|
Yalana olan tutkunun verdiği hazlara bulanmış insanlığın yitirilmişliği canlandı kapımda. Yalanın içinde yok oluşun hengamesi dürüstlüğün bitiş noktasına denk getirilmiş. İnsan olmanın anlamı yalanla yaşayabilmeye eş değer olmuş |
|
1489
|
|
|
|
Öyle derinden dokundum ki onlara
Sadece okşadığımı değil, adeta onlarla seviştiğimi söyledin
Bu terim hoşuma gitmişti
İnsan sevişmeden de hazzın doruklarını yaşayabilirmiş
Bunu bana sen öğretmiştin.. |
|
1490
|
|
|
|
çık içimden kötü tarafım..... |
|
1491
|
|
1492
|
|
|
|
Ayaklar iğrençtir aslında bazı zamanlarda. İnsanı hatalara götüren, akılsız başın derdini çeken et yığını ucu bir beşlik edilmiş ama değeri yerine göre bin beşlik eden ayaklar. Ayrılık zamanlarında insanları taşıyan, o anda bir kere olsun yolunu şaşırmayan, o anda dünyanın en gereksiz beden uzuvlarından biridir işte. |
|
1493
|
|
|
|
Acıyı elime bir ateş olarak verdiler. Dediler git, sevgiliyi yak ve kül et. Yanına varınca, baktım sevgili gülüşmelerde. Attım ellerimdeki ateşi o vakit. Koydum yüreğimin üzerine ellerini. Parmak uçlarıyla öyle bir tutuştu ki, kurtaramadım onu içimdeki aşk ateşinden. Ey sevgili, sen bir volkan ben ise yamaçlarında kurulmuş bir şehir miyim? Ya her gün beni sarsacaksın ya da her gün yakıp kül edeceksin. Kolay mı bilirsin her gün cehennem olmayı. |
|
1494
|
|
|
|
Çeken ve iten, karşıt ve aynıydılar. Korkak ve deli cesurdular. Ne gülmek kadar iyimser, ne ağlamak kadar kötümserdi yaşamları. Zıtlıkların ortasında bir yerdeydiler. Aslında, hiçbir yerdeydiler. Olmak istedikleri “hiçlik” aralarda bir yerlerde olamazdı çünkü. |
|
1495
|
|
|
|
Bir damla akıl verdin bana, huzurundan
Denizlere ulaştır beni artık,
Kurtar beni bu damlalıktan...
Pir’im Hz. .Mevlana
|
|
1496
|
|
|
|
Korkuya açtık yelkenimizi , neden ve nasıl korktuğumuzu bilmeden . Gecelerin hayatın öznesi olduğu gerçeğinden , gerçeklerin en büyük yalanların en güzel kılıfı olduğunu sezerek kaldık ortasında bir karabasanın . Sevgiler getirdik uzak diyarlardan , kendi |
|
1497
|
|
|
|
Acı bir kova su. Başım dalıp çıkmakta içine. Nefesim gırtlağımdan çıkamamakta. Bir ölüm kalım savaşı başımın yazgısıdır. Başım bedenimin volkan ağzı. Beynim gri bir lav, gözlerim kor ve alev. Şimdi bu kafayla sana nasıl şarkı söyleyeyim? Sözlerim kasabalarını yakar, yaşadığına pişman olursun. Eğer benim sevgim sende olsa, dilini çiğnersin. |
|
1498
|
|
|
|
söz yüzü ,evlilik yüzügü yada lise döenemınde alınmiş gumüş.... |
|
1499
|
|
|
|
Acıya aşık yüreğim gidişinin şerefine yaralarına tuz basıyor bu gece. Dahada kanatıyor kendisini, kızgın şişlerle dağlıyor sensiz düşleri.
Ve acıya eşlik eden tek varlığım... Sabrım...Sabrım, Yakubun sabrını kendine nasılda hayran bırakıyor... |
|
1500
|
|
|
|
insan her damlada iniş ve çıkışlar yaşar. neden mi ? çünkü her insan bir liman arar ve bulana kadar çabalar buluncada kaybetmek istemez ...ama bir gün : elinden kayıp giderse yok olursa ölür ,ölümü göze alır . ah ah |
|